Yaz nedeni ile güneşlenme,güneşte kalma süresinin arttığı şu günlerde vücudumuzdaki benler ve bunlarda oluşan değişikliklikler çok önem kazanmaktadır.
Çünkü benlerden kaynaklanan veya direkt olarak ben şeklinde başlayan melanom dediğimiz deri kanserleri giderek daha sık görülmeye başlanmıştır. Deri kanserleri melanomlar ve nonmelanomlar olarak iki ana gruba ayrılırlar. Nonmelanom deri kanserleri olan bazal hücreli karsinoma ve skuamoz hücreli karsinoma melanomalardan daha çok görülmesine karşılık daha az tehlikelidir ve nadiren hayatı tehtid ederler. Bu nedenle bu yazımızda melanomlardan bahsedeceğiz.
Eskiden az görüldüğü düşünülen malign melanom oranı son yıllarda çarpıcı biçimde artmıştır. ABD’de yapılan istatistiklerde,bir kişide melanom gelişme riski 1930’larda 1500’de bir idi.1996’da yapılan istatistiklerde ise bu oran 87’de 1 olmuştur, günümüzde ise her 75 kişinin birinde melanom oluşacağı öngörülmektedir.
Melanomlarda metastaz yapma potansiyeli ve bu hastalığa bağlı ölüm riski tümörün yayılma derecesi ile ilgilidir. Melanomun tanı ve tedavi edildiği andaki tümörün kalınlığı çok önemlidir. Derinin üst tabakası ile sınırlı melanomlarda iyileşme olasılığı % 99’un üzerindedir.Tümörün deri içindeki kalınlığı 0,75mm’den ince olanlarda beş yıl sağ kalma olasılığı % 98’in üzerindedir, buna karşılık 4mm’den daha kalın tümörlerde 5 yıl yaşama şansı % 50’den azdır. Lenf düğümüne metastaz (yayılma) yapmış tümörlerde veya diğer organlara metastaz durumunda yaşama süresi daha da düşer. İşte bu nedenlerle melanomlarda erken tanı ve tedavi çok önemlidir.
Benler ve melanomlar normalde deri içinde bulunan ve melanosit denilen bir hücreden kaynaklanmaktadırlar. Melanosit, melanin denen pigmenti üretir,bu da derinin renklenmesini sağlar. Melanositler normalde tek tek dizilmelerine karşılık benlerde ve melanomlarda hücre toplulukları şeklinde bulunurlar.Benler derinin üst,alt veya her iki tabakasında toplanmış melanosit hücrelerince oluşturulurlar. Hücrelerde normal yapılanmanın kontrol dışı kalması nedeniyle melanomların özellikleri değişir ve büyüyerek asimetrik,sınırları düzensiz ve gelişigüzel renklenme oluşturacak bir yapılanma oluştururlar.Bu oluşumlar,tipik olarak değişim göstermeyen, simetrik, sınırları belirgin ve tek renkte olma eğilimi gösteren iyi huylu benlerden tamamen farklı yapılardır. Melanositlerde bu değişiklikleri özellikle ultraviyole ışınları, yani aşırı güneş, solaryum ve X ışınları oluşturmaktadır.
Derinin melanom yönünden incelenmesinde öykü çok önemlidir. Yeni oluşan benler ya da önceden var olan benlerde büyüklük, biçim, renk veya duyu ile ilgili değişiklikler çok önemlidir.Melanomların yarısı ilk olarak kişinin kendisi tarafından farkedilir. Kişiler benlerdeki boyut ve/veya renk değişiklikleri, kanama, hassasiyet, ağrı ve kaşınma gibi değişikliklerle doktora başvurabilirler. Ailede melanom veya melanom dışı deri kanseri öyküsü olup olmadığı da önemlidir.
Ben muayenesinde bütün deri yüzeyi incelenmelidir. Melanom güneşten korunan bölgeler dahil, derinin herhangibir yerinde görülebilir. Saçlı deri,ağız içi, tırnak altları, ayak parmaklarının arası dahil tüm deri incelenmelidir.
Aslında her insanda benler vardır,ancak ne bu benlerin hapsi melanomdur ya da melanoma dönüşecektir, ne de bu benlerin hepsine biyopsi gerekmektedir. Doktorlar riskli hastaları ve riskli benleri tesbit ederek bu benlere biopsi ve gerekirse ileri tedavi yaparlar.
Melanom gelişme riski yüksek olan kişiler şöyle sıralanabilir:
-Vücudunda 50’den fazla ben olanlar
-Benlerinin çapı 5mm’den büyük olanlar
-Çilli kişiler
-Açık renk ten rengi olanlar
-Sarı veya kızıl saçlılar
-Güneşte kolay yananlar
-Mavi gözlüler
-Birden çok displastik beni olanlar. Displastik nevüsler yani benler,5mm’den büyük çapta,değişik pigmentasyon alanları olan,düzensiz şekilli,asimetrik ve sınırları belirsiz benlerdir.
-Çocukluk veya ergenlik çağında en az iki kere aşırı güneş yanığı geçirme öyküleri olanlar
-Birinci derece yakınlarında melanom öyküsü olanlar.
Benler ile melanomların ayrılmasında ve biyopsi kararının alınmasında bazı kriterler uygulanır.Bunlar:
A-Bende asimetri olması,yani benin ortasından geçen bir çizgi ile ayrılan iki yarısının birbirine benzememesi.
B-Ben sınırlarının düz değil de düzensiz ya da girintili çıkıntılı olması
C-Bendeki renklerin birden fazla tonda olması,alacalı pigmentasyon olması
D-Benin çapının 6 mm’den fazla olması (pratik olarak kurşun kalem silgisi çapından daha büyük olması)
E-Benin deri yüzeyinden kabarık olması, şeklinde oluşturulmuş kriterlerdir.
Günümüzde benleri bilgisayar ortamında büyüterek görüntüleyip her kişi için vücut haritalaması yapan ve bu şekilde daha iyi tanı,tedavi ve özellikle takip olanağı sağlayan cihazlar geliştirilmiştir.
Melanom olduğundan şüphelenilen bir bende tanı biyopsi ile konur.Biyopsi sonucu melanom olarak gelirse hastaya vücut taraması,lenf bezlerinin de çıkartılması ve ek tedavi yöntemleri uygulanması gerekebilir.
Özet olarak malign melanom giderek görülme sıklığının artması beklenen,erken tanı ve tedavi yapılmaz ise ölümcül sonuçlara yol açabilen bir kanser türüdür.Riskli benlerin önceden alınması,eğer melanom varsa erken tanı ve tedavi yapılması hayat kurtarıcı olmaktadır.Bu nedenle herkes aşırı ultraviyole yani güneş ışığından kaçınmalı,güneşlenme konusunda uzmanların uyarılarına dikkat etmeli,vücudundaki benlere ve bunlardaki değişikliklere karşı duyarlı olmalıdır.
**Op. Dr. Bülent Koç
**
Genel Cerrahi Uzmanı