SPOR

'Beşiktaş ve Galatasaray Fenerbahçe'den başarılı'

Akhisar Belediyespor'un maestrosu Bilal Kısa, Tam Saha dergisine birçok konuda açıklamalarda bulundu.

'Beşiktaş ve Galatasaray Fenerbahçe'den başarılı'

Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) tarafından hazırlanan Tam Saha dergisinin Ocak sayısına konuşan Bilal Kısa " Fenerbahçe'nin altyapısından yetiştikten sonra 1. Lig'de mücadele edip Süper Lig'e dönüş yapmış ve Malatyaspor'daki performansıyla 2006'da ilk kez A Millî Takım'a seçilmişti. O günden sonra tekrar ay-yıldızlı formaya kavuşabilmek için tam 7 yıl beklemek zorunda kaldı. Ankaraspor'un küme düşürülmesiyle birlikte yaşadığı zorlu dönemler onu tekrar bir alt lige itti ancak o ayağa kalkmasını bilip "en büyük gurur" olarak tanımladığı A Millî Takım'a yeniden yükselmeyi başardı. Bu yükselişindeki en büyük etkenleri zamanında kendisine inanan Karabükspor ve Akhisar Belediyespor ile "Abi gibi" diye tanımladığı Hamza Hamzaoğlu olarak gösteriyor.

TamSaha Dergisi'nden Aydın Güvenir'in yaptığı soru-cevap şeklinde süren röportaj şu şekilde:

Fenerbahçe'nin altyapısından yetişmen sana neler kattı?

Benim gençlik dönemimde dört büyükler, Bursaspor ve Gençlerbirliği gibi takımların altyapısından yetişmek avantajdı. Fenerbahçe'de 3 yılım geçti. Genç takım ve PAF takımdan sonra bir süre de A takımla antrenmanlara çıktım. A takıma ilk yükseldiğim zaman takımın başında Mustafa Denizli vardı. PAF takımda oynarken A takımla yaptığımız bir çift kale maçtan sonra performansım beğenilince A takıma alınmıştım. Sadece bir resmi maçta oynama fırsatım oldu. Tabii ki gelişimim açısından Fenerbahçe'nin altyapısından yetişmemin katkıları olduğunu söyleyebilirim.

Fenerbahçe'nin altyapısından yetişen ve seninle aynı kaderi paylaşan bir diğer oyuncu da Olcan Adın. Onunla yaptığımız röportajda, "Fenerbahçe'de oynamadan geçirdiğim yıllar benim için kayıp oldu. O dönemde bir Anadolu takımına gitseydim şu an çok daha farklı bir konumda olabilirdim" demişti. "Sen de bu görüşte misin?"

Fenerbahçe'de bu sorun yıllardır var maalesef. Son yıllarda Fenerbahçe'de Semih Şentürk dışında altyapıdan çıkıp da düzenli oynama şansı bulan bir futbolcu yok. Beşiktaş ve Galatasaray'ın bu konuda daha başarılı olduğunu söylemek mümkün. Bu takımların altyapısından yetişip A Millî Takım'a yükselen oyuncular bulunmakta. Bunun sıkıntılarını ben de yaşadım. Tabii ki biz de o dönemde yeterli tecrübeye sahip değildik. Şu anki durumumla o zamanki durumum çok farklı. Genç futbolculara daha fazla destek verilmesi gerektiğini düşünüyorum o yüzden. Belki o dönemde bana daha çok fırsat verilseydi, uzun yıllar Fenerbahçe'de top koşturma şansım olurdu. Fırsat çok fazla gelmeyince ben de oynayabilmek için kulüpten ayrılmak durumunda kaldım.

"AYKUT KOCAMAN BANA ÇOK ŞEY KATTI"

Kariyerinde oynadığın takımlara baktığımız zaman Süper Lig'den bir alt lige transfer olup sonra tekrar bir Süper Lig takımına dönüş yaptığını görüyoruz. Bunun başlangıcı Fenerbahçe'den İzmirspor'a geçişinle oldu, daha sonra da Malatyaspor'a geri döndün...

İzmirspor'da düzenli olarak oynama fırsatı bulduğum için profesyonel futbol hayatıma asıl burada başladım diyebilirim. 2003-2004 sezonunda bu kulüpte forma giydim. Benim için çıkış noktası o sezon oldu aslında. Orada beklediğim desteği bulunca iyi bir sezon geçirdim ve sezon sonunda Süper Lig'de mücadele eden Malatyaspor'a transfer oldum ve dediğiniz gibi Süper Lig'e dönüş yaptım. Malatyaspor'a transfer olduğum zaman takımın başında Aykut Kocaman vardı. Aykut Hocanın gençlere önem ve forma şansı veren bir teknik direktör olduğunu biliyordum. Burada geçirdiğim dönemde de Aykut Kocaman'ın bana çok şey kattığını söyleyebilirim.

Malatyaspor'daki yükselişinle beraber 2006'da kariyerinde ilk kez A Milli Takım'a seçilmiştin. O dönemde de teknik direktör yine Fatih Terim'di.

Fatih Hoca A Millî Takım'ın başına geldiği zaman ben de Ümit Millî Takım'da oynuyordum. Ümit Millî Takım'ın başında Reha Kapsal vardı o dönem. Fatih Hocanın Ümit Millî Takım'dan A Millî Takım'a alınacak oyuncular listesinde ben de vardım. Aslında daha önce de çağrılacaktım ama Reha Hoca, Ümit Millî Takım'ın da o dönemde önemli maçları olduğundan ötürü bir süre daha burada kalmamı istemişti. Bunun ardından sezon sonunda Almanya'daki 15 günlük hazırlık kampına çağrıldım. Estonya maçında da sonradan oyuna dâhil olarak ilk kez A millî olma mutluluğuna eriştim.

2009-2010 KARİYERİMDEKİ EN KAYIP SEZON

"İlk kez A millî olma heyecanını yaşadıktan sonra Ankaraspor'a geçtiğini görüyoruz. Orada uzun bir süre forma giydin ancak önemli sakatlıklar da yaşadın değil mi?"

O sezon başında Aykut Hoca Ankaraspor'la anlaşmıştı. Malatyaspor da küme düşmüştü ve bana gelen transfer teklifleri vardı. Yine Aykut Hocanın beni istemesiyle Ankaraspor'dan gelen teklifi kabul ettim. Orada yaklaşık üç sezon forma giydim. Futbola ara vermem sakatlıklardan çok Ankaraspor'un bir alt lige düşürülmesi ve kulübün kapanmanın eşiğine gelmesi nedeniyle oldu. Orada bir istikrar yakalamıştım ve düzenli olarak da forma giyiyordum, üç sezon da bu şekilde devam ettim. Ancak 2009-2010 sezonu başlarında bu bahsettiğim olaylar olunca kulübün tüm futbolcuları olarak bir süre açıkta kaldık. Daha sonra da oyuncuların büyük bir kısmı Ankaragücü'ne transfer oldu. Ben de bu geçiş yapan futbolcular arasında yer aldım. Ancak ortaya ilginç bir durum çıkmıştı. Biz Ankaragücü'ne geçiş yaptığımızda zaten takım kadrosunda 25 kişi vardı. Üzerine 20 kişilik bir ekip de dâhil olunca takımın kadrosu 45 kişiye yükseldi. Futbolcular için kaos gibi bir ortamdı kısacası. Üzerine bileğimde stres kırığı meydana geldi o sezon. Zaten kulüp kapanmanın eşiğine geldiği için yaklaşık 3 ay top oynayamamıştım. Üzerine Ankaragücü'ne geçtiğimde yaşadığım bu sakatlık da eklenince 3 ay daha topla buluşamadım. Böylece o sezon yaklaşık 6 aylık zamanım boşa gitti. Üstelik sezona da iyi başlamıştım aslında ancak sonu çok kötü oldu. Bu nedenle 2009-2010 sezonunu kariyerimdeki en kayıp sezon olarak belirtebilirim.

Fenerbahçe'de olduğu gibi yine çeşitli nedenlerle oynayamadığın bir sezondan sonra bir alt lige geçiş yaptın. Bu sefer adres Karşıyaka'ydı...

6-7 yıldır Süper Lig'de forma giyerken tekrardan bir alt ligde top koşturacak olmak olumlu bir şey değildi tabii ki benim için. Sizin de dediğiniz gibi yeniden bir alt ligde oynamak durumundaydım. Alt ligde oynadığım takımların ikisinin de İzmir kulübü olması da ilginç bir tesadüf gerçekten. Uzun süre Süper Lig'de forma giydiğim için 1. Lig'e geçiş yaptığınızda tam olarak adapte olamıyorsunuz. Diğer yandan Süper Lig'den gelen bir futbolcudan beklentiler son derece fazla oluyor. Bununla bağlantılı olarak Karşıyaka'da çok kötü bir sezon geçirdiğimi ve kariyerimdeki en kötü futbolu orada oynadığımı söyleyebilirim.

"KARABÜKSPOR İLE ÇIKIŞ YAKALADIM"

Süper Lig'den 1. Lig'e transfer olan oyuncular genelde burada kalır ve yeniden Süper Lig'e kolay kolay dönemez. Ancak sen bunu kariyerinde iki kez gerçekleştirdin. Fenerbahçe'den İzmirspor'a geçtiğinde henüz 20 yaşındaydın, Süper Lig'e dönmen daha muhtemeldi ve bunu gerçekleştirdin. Ancak daha sonra iki kötü sezonun ardından Kardemir Karabükspor'a transfer oldun. Bunda ne etkili oldu sana göre?

Hani derler ya bazı şeyler nasiptir diye, benim de Süper Lig'de tekrar oynamam nasipmiş herhalde (gülüyor). İzmirspor'a gittiğimde 20 yaşındaydım ve önümde kocaman bir gelecek vardı ancak Karşıyaka'ya geçiş yaptığımda 28'indeydim ve bu açıdan bakılınca tekrar Süper Lig'e dönmem çok zordu. Üstelik bahsettiğim gibi Karşıyaka'da kötü bir sezon geçirmiştim. Ama Karabükspor da Süper Lig'e bir sezon önce yükselmişti ve transferdeki hedefleri Süper Lig tecrübesi olan, mâliyeti uygun oyuncuları kadrosuna katmaktı. Ben de onlardan biriydim. Transfer olduğumda takımın başında Yücel İldiz vardı. Ben transfer olmadan önce Karabükspor'da Cernat forvet arkası oynuyordu. Onun da arkasında Hakan Özmert vardı. Benim transfer olduğum dönemde Hakan Özmert takımdan ayrılmıştı. O pozisyonda da doğal olarak bir boşluk oluşmuştu. Bu nedenle Karabükspor bana transfer teklifinde bulunmuştu. Ben de bu fırsatı kaçırmak istemedim tabii ki. Karabükspor'un o yüzden bende ayrı bir yeri vardır. Düşüşte olsam bile yeteneklerime inanıp tekrar Süper Lig sahnesine çıkma şansı verdiler bana. 1.5 sezon oynadım Karabükspor'da. Burası benim için tekrardan bir çıkış oldu diyebilirim.

Yeniden yükselişe geçtiğin Kardemir Karabükspor'un ardından şu an oynadığın ve tekrar A Milli Takım'a seçilmeni sağlayan kulüp olan Akhisar Belediye Gençlik ve Spor'a geçtin...

Transfer olduğum zaman Akhisar'ın ligdeki durumu son derece kötüydü bildiğiniz gibi. İkinci yarının başlangıcı itibariyle 12 puandaydık ve son sıradaydık. Herkes düştü gözüyle bakıyordu takıma. Ben de Karabükspor'da Mesut Bakkal'ın göreve gelişinden sonra fazla şans bulamıyordum. Yaşım da belli bir seviyeye gelmişti. O yüzden düzenli olarak Süper Lig'de oynamak istiyordum. Akhisar'a transfer olurken ligdeki durumunu bu yüzden hiç önemsemedim. Bana takımın durumundan ötürü "gitme" diyenler de oldu ama ben "Ne olursa olsun çıkıp mücadele edeceğim" dedim. Dediğim gibi bir Süper Lig takımında düzenli olarak forma giymek istiyordum. Sezon sonunda da ne kadar doğru bir karar verdiğimi görmüş oldum.

Geçen sezon Akhisar'ın kümede kalmasında hiç kuşku yok ki devre arasında transfer edilen Gekas'ın payı çok büyüktü. Hatta birçok kişi Gekas sayesinde takımın ligde kaldığını belirtti. Ancak sezon başında Gekas takımdan ayrıldı. Akhisar'ın tekrar dibe vuracağını düşünenler oldu bunun üzerine. Fakat hepimiz durumun öyle olmadığını gördük.

Geçen sezon Akhisar sıkıntılı bir ilk yarıyı geride bıraktıktan sonra devre arasında Gekas, ben ve bir-iki arkadaşımız dâhil edildi kadroya. Bu transferlerden Gekas'la ben ligin ikinci yarısında devamlı olarak forma giydik. Tabii ki Gekas gol attıkça sürekli gündeme geldi. Takımın yapısı da onun gol pozisyonu bulmasına uygundu. Yani ona gol pozisyonu hazırlayan bir takım vardı. Bu anlamda çok iyi bir uyum sağlanmıştı. Bana göre Gekas ceza sahası içinde müthiş bir golcü. Orada bir anda kendini unutturup, hiç beklenmedik pozisyonlara girebiliyor. Dediğim gibi takım da sürekli paslaşarak atak yaptığı için ceza alanına topu iyi taşıyorduk. Benim dışarıdan gözlemlediğim kadarıyla ilk yarıdaki tek sorun gol atamamaktı. Gekas da gelince bu sorun tamamen ortadan kalktı. Ben de ofansif anlamda takıma katkı sağladım o dönemde. Biz transfer olmadan önce de takım gibi takımdı yani aslında Akhisar. Sadece bir-iki takviyeyle takım kendini buldu diyebiliriz. Gerek taraftarımız gerekse de yönetimimiz, takım olarak iyi olduğumuzun farkındaydı. Gekas'ın yanı sıra herkesin büyük katkısı vardır o başarıda. Oğuz Dağlaroğlu ve Emrah Eren ilerlemiş yaşlarına rağmen müthiş performans sergilediler örneğin. Genç arkadaşlarımızdan Uğur Demirok, Güray Vural, Kenan Özer gibi oyuncular da önemli katkılar yaptı. Diğer futbolcular da takımın ligde kalmasında büyük emek verdi.

Bu sezona baktığımızda da her takıma çelme takabilecek, özellikle kendi sahasında hiçbir takıma kolay kolay galibiyet yüzü göstermeyecek ve üst sıraları hedefleyen bir takım görüyoruz...

Geçen sezon deplasmanlarda çok başarılıydık. İçerideki maçlarda sıkıntı yaşıyorduk başlarda. Ancak o durumu da kaybettiğimiz Sanica Boru Elazığspor maçının ardından atlatıp başarılı sonuçlar almaya başladık. Hatta yenilmezlik serisi bile yakaladık. Ondan sonra evimizdeki karşılaşmalarda daha özgüvenli oynamaya başladık. Ancak bu sezon, deplasman maçlarına yansıtamıyoruz bu başarıyı. İç sahadaki maçlarda taraftarımızın da çok etkili olduğunu söyleyebilirim. Bildiğiniz gibi maçlarımızı Akhisar'da oynayamıyoruz. Ancak Manisa'da oynarken artık kendi evimizde gibiyiz. Çünkü taraftarımız bizi yalnız bırakmıyor. Bunun sonucunda da sahada oynayan ya da maçı seyreden her Akhisarlı oynanan oyundan keyif alıyor ve mutlu bir tablo çıkıyor ortaya. Gerçi bu durumu deplasman maçlarına henüz yansıtamadık ama kendi evimizde de sıkılmadan izleyebileceğiniz tek takım diyebilirim Akhisar için.

Takım
O
Av
P

En Çok Aranan Haberler