HABER

Beştepe'den Kudüs açıklaması: Devamı gelecek

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, İslam İşbirliği Teşkilatı'nın Doğu Kudüs'ü Filistin'in başkenti olarak kabul etmesiyle ilgili "Kudüs kararının devamı gelecek. Filistin'i tanıyan ülke sayısı artacak" dedi.

Beştepe'den Kudüs açıklaması: Devamı gelecek

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, yaptığı açıklamanın devamında şöyle dedi:

"Amerika’nın kararına destek veren bir ülke bile yok. Bir Çekya… Dolayısıyla burada Amerika’nın burada bir yalnızlaşma süreci var. Buna destek veren İsrail dışında başka bir ülke yok. Bunu küresel ölçekte onların da tahlil etmesi gerekiyor.

"5 TANE ÇOK ÖNEMLİ NETİCE VAR"

Cumhurbaşkanımız yoğun bir telefon diplomasisi yaptı ve İslam İşbirliği Teşkilatı’nı olağanüstü zirveye çağırdı. Bu kadar kısa sürede başarılı bir zirvenin organize edilmesi kolay değil. Hakikaten bize yakışır bir zirve oldu, Filistin’in hak ettiği bir zirve oldu. Baktığınız zaman cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla Dışişleri Bakanlığımız iyi bir iş çıkardı.

Burada 5 tane çok önemli netice var. Birincisi, Kudüs’ün Filistin devletinin başkenti olarak tanınması. Bu Amerika’nın kararına misilleme olarak görülmemeli. Bir çok ülke, biz Doğu Kudüs’ü tanır gibi muamele ettik şu ana kadar. Bizim başkonsolosluğumuz Ramallah’ta değil Kudüs’te. Bunun resmiyet kazanması önemli. Gelecekte kurulacak Filistin devleti için önem taşıyor.

İkinci önemli konu, başlatılan bir başka süreç var. BM Güvenlik Konseyi nezdinde bir toplantı yapılacak ve ABD’nin bu kararının uluslararası hukuka aykırı olduğuna dair bir karar getirilecek. 15 üye var, herkesin tahmini, 14’e 1 bu reddedilecek. Ama iş burada kalmayacak, bir alternatif var. Daimi üyelerinin veto etmesi halinde genel kurula gönderilebiliyor. Genel Kurul'a götürülecek ve orada 3’te 2 çoğunluk gerekiyor. Çoğunluk sağlanırsa, veto edilen karar genel kuruldan geçebiliyor. Bununla ilgili uluslararası mutabakat var. Konu BM zemininde canlı şekilde devam edecek.

"İVMEYİ HIZLANDIRMA AÇISINDAN İYİ OLDU"

Zaten bildirgeye baktığınız zaman BM’ye çağrı yapılıyor, daimi olan ve olmayan ülkeler bu süreci başlattılar. Fransa, İngiltere zaten adım atmaya hazırdı. Rusya ve Çin ile görüşüyoruz. Yanlış hatırlamıyorsam, İsveç süreci başlatma başvurusu da yaptı. Bunlar önemli gelişmeler.

Üçüncü önemli neticesi; Filistin devletinin tanınma süreci hızlanacak. İşgal altındaki Filistin devletinden bahsediyoruz, henüz sınırları çizilmemiş, işgal altındaki toprakları özgürleştirilmemiş bir Filistin devleti var. Şimdi o sayı arttıkça 140 küsür geldiği zaman, Filistin halkına ve devlet mekanizmalarına destek sağlayacak. Slovenya’nın açıklaması vardı ‘tanımalıyız’ diye. Bu ivmeyi hızlandırma açısından iyi oldu.

Dördüncü netice, Kudüs’ün islami dini tarihini korumak için çeşitli fonlar var. Bunlar birleştirilecek ve özellikle Kudüs merkezli bütün Filistinlilere yönelik olarak ekonomik destek yardım projeleri başlatılacak.

Beşinci önemli netice de, belki bütün Amerika’nın kararının hayırlı neticesi; Arap Baharı başladığından beri Filistin meselesi sistematik şekilde unutturuldu. Beş altı yıldır filistin meselesi doğru dürüst konuşulmuyordu bile. Şimdi şer bildiğinizde hayır bildiğinizde şer vardır, belki buradan böyle bir hayır çıkacak. Bir hafta on gün içerisinde Filistin meselesi merkeze oturdu. Filistin meselesiyle ilgili, iki devletli çözüm, işgalin sona erdirilmesi, Filistinli mültecilerin topraklarına geri dönmesi… Bu başlıklar altında devam etmesi gereken Ortadoğu barış süreci belki yeni bir ivme kazanacak.

Trump yönetimi bu açıklamayı yaparken, bize ısrarla bunun barış sürecini canlandıracak bir adım olduğunu söylediler. Biz de onlara dedik ki, bizim zekamızla dalga geçmek gibi bir şey, nasıl bir katkı sağlayacak? Adeta dün Mahmud Abbas’ın ifadesiyle, Kudüs’ü İsrail’e hediye ettiniz, Filistin tarafının Arap dünyasının kabul edeceği iki devletli çözümü nasıl bulacaksınız?

"İSRAİL'İN SON YILLARDA ORTAYA ATTIĞI TEZ"

Şu anda benim gördüğüm kadarıyla bir müzakere sürecindeler, gelen tepkileri gördükten sonra. Eğer barış süreci tekrar canlanacaksa, bu ancak iki devletli adil sürdürülebilir bir Filistin devletini doğuracak bir müzakere süreci sonunda olabilir.

Cumhurbaşkanımız birkaç gündür haritayı gösteriyor. 47’den beri Filistin topraklarının nasıl çalındığını gösteren bir harita. Bu Kudüs ile ilgili biz bu adımları atmazsak, inanın o harita 5-10 yıl sonra artık Filistin’in olmadığı bir haritaya dönüşecek. Şimdi uzun yıllardır İsrail tarafı medya üzerinden, düşünce kuruluşları üzerinden, sözde tarih çalışmaları üzerinden şöyle bir tez ortaya attı. 'Aslında Kudüs Müslümanların tarihinde önemli bir yer edinmedi. Ne zaman ki İsrail kendi toprakları olarak ilan etti, ondan sonra Araplar ve Müslümanlar Kudüs’ün kendi tarihinde önemli bir yer edindi.' Ben Amerika’da üniversitedeyken, Siyonist akademisyenlerle tartışmalarım oldu.

Ben tekraren şunu söyleyeyim, bunun en hayırlı neticelerinden bir tanesi Kudüs ve Filistin meselesinin tekrar hatırlanması oldu. Bize düşen de, biz zirveyi yapıyoruz, geri adım atma söz konusu değil. Sahada Kudüs’teki kardeşlerimizi, Filistin topraklarındaki kardeşlerimizi desteklemeye devam edeceğiz. Ama aynı zamanda bir Kudüs seferberliği başlatarak, herkesin bir Kudüs bilincini tekrar kuşanması, tarihini okuması, Kudüs’ün tarihinde neler yaşandı, bunları gözden geçirmesi bugünlerde yapılacak en hayırlı neticelerden biri olacaktır.

"ABD VERDİĞİ BU KARARLA İLGİLİ TEREDDÜTLER BULMAYA BAŞLADI MI?"

Benim takip edebildiğim kadarıyla dün zirveyi çok yakından takip ettiler. Sonuçlarını şimdi analiz ediyorlardır. Amerikan kamuoyundaki tartışmaya baktığınız zaman, bunun Trump’ın seçim vaadi olarak yerine getirmesinin uzun vadede akıllıca politika olmadığı öne çıkıyor. Kongredeki tartışmayı bilmiyorum, göreceğiz. İsrail yanlısı olduğu bir karar olduğu için genel bir desteği söylemek mümkün. Ama analizlere baktığınız zaman barış sürecine katkı sağlamayacak bir adım olduğuyla ilgili pek çok yorum yapılıyor. Ama bizim çağrımız, bu kararlarından vazgeçip Doğu Kudüs’ün Filistin devletinin başkenti olarak tanımalıdır. Bu yapılırsa nispi bir denge gelir oraya. Çok açık ifade ettiler. Oradan bir dönüş olacağını, çatlak ses çıkacağını zannetmiyorum.

NEDEN DOĞU KUDÜS DENİLİYOR?

67 sınırları dediğimiz zaman orada zaten bir bölünme var. İsrail zaten kabul etse barış süreci daha hızlı ilerleyecek. Filistin toprakları işgal nedeniyle her gün erime devam ediyor. Bir kere bizim buna bir dur dememiz lazım. Şöyle söyleyeyim size, Filistin toprakları metre metre, sokak sokak çalınıyor. Gasp ediliyor, işgal ediliyor. Bütün dünyanın gözü önünde bunlar yapılıyor.

'Bak bunlar terörist, aşırı, aklını kullanamayan, zaten kadınları ezen, çağdaş değerlere uzak…' Uzun bir liste var. Bunun altındaki proje Filistin işgalini meşrulaştırmak.

İşgale direnen bir Filistin halkı haksız duruma düşürülüyor. İsrail devleti, lobisiyle medya desteğiyle mağdur ve mazlum konumuna konmaya çalışıyor. Burada bizim, biz Türkiye olarak bunun farkındayız. Filistin meselesi başladığı andan itibaren, iktidar partisi, ana muhalefet partisi, MHP iki defa Meclis’ten deklarasyon yayınlandı. Bu çok güzel bir şey.

Ama dışarıda, Avrupa’da Amerika’da bu ne kadar böyle algılanıyor diye baktığınızda, tam böyle değil. Anlatmanız değil, Filistin meselesi din meselesi, toprak meselesi değil, adalet meselesi. 14 yaşındaki bir çocuğun nasıl götürüldüğünü, düşünün Filistinliler her gün bu muameleye maruz kalıyorlar.

"HAMDOLSUN KUDÜS BİRLEŞTİRDİ"

Ben katılımcıların samimi olduğunu gördüm bizzat. Bir kere 57 ülkenin tamamı orada temsil edildi. Gözlemci ülkeler de oradaydılar. İki, katılım düzeyi çok yüksekti. Bu kadar kısa sürede, bunları bir araya getirmek çok kolay bir şey değil. İran ve Suudi Arabistan, heyet olarak oradaydılar. Aynı bildirgenin altına imza attılar. Burada hamdolsun Kudüs birleştirdi.

Selahaddin Eyyubi ve sonrasında Kudüs’ün barış içinde olmasının temel sebebi de o. Buradan da tabi İslam dünyasının çıkartması gereken dersler var. Birlik ve beraber oldukça bir çok kötülüğü defetmek mümkün hale geliyor. Bu güçlü ses Avrupa’yı da Latin Amerika’yı da Afrika’yı da olumlu etkiledi. Ben eminim, bir yöne evrilmesini sağlayacaktır. Müslüman ülkeler kendi sorunlarını rasyonel yapıcı şekilde çözebilirler. Diyelim ki biz buradan mezhep gerginliklerine, etnik gerginliklere formüller üretebiliriz. Bunun zemini var aslında.

"DİKKATLERDEN KAÇTI..."

Sayın Cumhurbaşkanımızın olağanüstü bir çabası oldu. Onlarca telefon görüşmesi yaptı, mektuplar yazdı, imzaladı, gönderdi, takibini yaptık. Zirvenin en küçük detaylarıyla ilgilendi. Bunların hepsi gayretle oluyor. Hatta öyle ki, dikkatlerden belki kaçtı o. Bu zirvenin Cumhurbaşkanımızın başlattığı diplomasi atağıyla, Arap Ligi toplantısı Amman’dan İstanbul’a alındı. Arap Ligi Dışişleri Bakanları toplantısını da ayın 13’ünün sabahı İstanbul’a taşıdılar.

Hamas ve Fetih’in son dönemde ulaştığı uzlaşma sevindirici. Bugüne kadar hep İsrail tarafının planı ve beklentisi Filistin tarafının bölük pörçük olmasıydı, maalesef başarılı da oldular. Hatırlayın 2007’de Bush dönemi, Filistin topraklarında seçimlere gidildi, Hamas kazandı seçimleri. İstemedikleri aktör sandıktan çıkınca, bu sefer şunu söylemeye başladılar. “İstikrar ve statüko daha önemlidir” İki ay önce “seçim olsun” diyen kişiler, beklemedikleri bir aktör çıkınca ambargo uygulamaya başladılar.

"BİRLİK BERABERLİĞİ BOZACAK ADIMLAR ATABİLİRLER"

Başka aktörler birlik beraberliği bozacak adımlar atabilirler. Tekrar küresel gündeme geldiği bu dönemde, Filistin tarafının da dayanışmayı daha çok derinleştirmesi, işgal karşısında tek cephe, ruh olarak durması önem arz ediyor.

67 sınırları kabul edildikten sonra büyük bir problem yok. Ama İsrail’in işgal ve gasp politikaları devam ettiği için maalesef 67 sınırlarını dahi kabul etmiyorlar. Onun İsrail’in geleceğini donduracak, yerleşim ve gasp politikalarını sona erdirecek bir adım olarak gördükleri için kabul etmiyorlar. “Barış, barış barış” kelimesi ağzından düşmüyor Netenyahu’nun, aslında istedikleri parça parça her şeyi almak. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Biz buna karşı elimizden gelen imkanları seferber edip, hem Filistinli kardeşlerimizin yanında olacağız hem barışa katkı sağlayabileceğiz.

İnanın 50 yıl, 100 yıl sonra tarihçiler bugünleri yazdıktan sonra, dünkü zirve, öncesinde yapılanlar, o tarih sayfalarında yer alacak. Bu adımı atmazsak, 10-20 yıl sonra Kudüs’ü tamamen kaybetme riskiyle karşı karşıya kalacağız."

En Çok Aranan Haberler