WASHINGTON (AA) - MUHAMMED BİLAL KENASARİ - ABD Kongresi ile ana akım Amerikan medyası, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı konusunda Trump yönetiminden daha net ve sert adımlar atmasını beklerken, ABD Başkanı Donald Trump ve ekibinin Suudi yönetimiyle kurduğu yakın ilişkiyi bozmak istememesi dikkat çekiyor.
2 Ekim'de resmi işlemler için Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğuna gittikten sonra bir daha kendisinden haber alınamayan gazeteci Kaşıkçı hakkında Washington’da yönetim ve Kongre farklı noktalarda duruyor.
Ana akım Amerikan medyasının da giderek daha sert bir üslupla Trump yönetimini Riyad'a karşı pozisyon almaya davet etmesi, Washington'daki havayı daha da soğutuyor.
- İlk işaret Washington Post'tan geldi
Kaşıkçı'nın kaybolmasının ardından Trump yönetimi ile Kongreden bir açıklama yapılmazken, Washington Post gazetesi, 4 Ekim'de Kaşıkçı’nın kaybolmasına dikkat çekmek amacıyla gazeteciye ait köşeyi boş bıraktı.
Washington Post, boş bırakılan köşede editörlük notu düşerek "Cemal Kaşıkçı, Washington Post Küresel Fikirler için köşe yazıları kaleme alan bir yazar ve Suudi bir gazetecidir. Şu an boş olan alanda, Kaşıkçı'nın kelimeleri yer almalıydı.” ifadesini kullandı.
Bu süre içerisinde özellikle ismi belirtilmeyen Türk yetkililere referans verilen açıklamalarla Reuters, CNN, New York Times gibi ABD’nin önde gelen yayın organları, Kaşıkçı konusunu ABD’nin gündemine taşıyarak, adeta bütün televizyon kanallarının ve günlük gazetelerin ana gündem maddesi haline dönüştürdü.
⁃ Washington’dan ilk tepki bir hafta sonra geldi
Türkiye ve Suudi Arabistan arasında Kaşıkçı konusunda soruşturmaya ilişkin görüşmeler devam ederken, konuya ilişkin Washington’dan en sert tepki Senatonun en önemli isimlerinden Cumhuriyetçi Lindsey Graham’den geldi.
Graham, 8 Ekim'de yaptığı açıklamada, iddiaların doğru olması halinde Suudi Arabistan’ın “ağır bir bedel ödeyeceğini” söyledi.
Kaşıkçı’nın elçiliğe girişinin ardından bir hafta geçmiş olmasına rağmen henüz yönetimden net bir açıklama yapılmazken, ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, Twitter üzerinden bir paylaşım yaparak Kaşıkçı konusunda Riyad’la görüştüklerini dile getirdi.
Pence, 8 Ekim'de yaptığı paylaşımında, "Tanınan Suudi gazeteci ve Washington Post yazarı Cemal Kaşıkçı'nın güvenliği ve nerede olduğuyla ilgili çelişkili haberler görüyoruz." ifadesini kullandı.
- Trump'ın ilk değerlendirmesi
ABD Dışişleri Bakanlığından net bir açıklama yapılmamış olması dikkatleri çekerken, Trump bir basın toplantısında kendisine soru yöneltilmesi üzerine 9 Ekim'de Kaşıkçı hakkında basında "çok kötü söylentiler" dolaştığını vurguladı ve "Umarım bu iş bir şekilde çözülür." dedi.
Trump’ın bu açıklamasının ardından aynı tarihte Dışişleri Bakanı Mike Pompeo yazılı bir açıklama yaptı. Riyad yönetimini bu süreci şeffaf bir şekilde yürütmeye çağıran Pompeo, “Suudi Arabistan hükümetini Kaşıkçı'nın kaybolması ile ilgili soruşturmayı desteklemeye ve soruşturmanın sonuçları konusunda şeffaf olmaya çağırıyoruz." ifadesini kullandı.
Kaşıkçı’nın ABD’de ikametgahının bulunduğu eyalet olan Virginia’nın Senatörü Tim Kaine ise 9 Ekim'de Twitter üzerinden bir paylaşım yaparak, Kaşıkçı konusunun kendisi için “kişisel bir konu” olduğunu kaydetti.
- Trump'a ortak mektup
Kaine, “Trump bu konuyu acilen Suudi Arabistan ve Türkiye ile gündeme getirerek cevaplar almalıdır. Federal kurumlarımızı devreye sokarak gerçek bir soruşturma yürütmeliyiz.” paylaşımını yaptı.
Virginia Temsilcisi Gerald Connoly ile birlikte 10 Ekim'de Trump’a hitaben ortak bir mektup kaleme alan Senatör Kaine, "Kaşıkçı'nın kaybolması konusunda yürütülen soruşturmaya ABD olarak desteğini sun." şeklinde seslendi.
⁃ Kongre’den yönetime çağrı: "Magnitsky Yasasını devreye sok"
ABD’de Kongre üyeleri, yönetimi, Kaşıkçı konusunda adım atmaya çağırırken, en somut çıkış ise 11 Ekim'de Senato Dış İlişkiler Komitesinden geldi.
Komite, yönetime, Kaşıkçı'nın akıbeti hakkında "Küresel Magnitsky İnsan Hakları Sorumluluk Yasası" kapsamında soruşturma açması talebinde bulundu.
Yasa, ABD hazinesine, dünya çapında insan hakları ihlali sebebiyle kişi ve kuruluşlara yaptırım uygulamasına olanak veriyor.
Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Tennessee Senatörü Cumhuriyetçi Bob Corker, komitenin kıdemli üyesi New Jersey Senatörü Demokrat Bob Menendez, komite üyesi Güney Carolina Senatörü Cumhuriyetçi Linsdey Graham ile komiteye bağlı Dışişleri Tahsisatlar Alt Komitesi Başkanı Vermont Senatörü Demokrat Patrick Leahy, Kaşıkçı'nın akıbetiyle ilgili Trump'a bir mektup gönderdi. Mektupta, yönetimden Suudi Arabistan'a karşı harekete geçmesi istendi.
- Trump’a “Suudi Arabistan’a silah satışını durdur” çağrısı
Kentucky Senatörü Rand Paul, 11 Ekim'de ABD’nin saygın dergilerinden birisi olan The Atlantic için bir makale kaleme alarak, Kaşıkçı sağ geri dönene kadar, yönetime, Suudi Arabistan'a askeri yardımlarını kesme çağrısında bulundu.
Paul ayrıca, katıldığı bir radyo programında "Eğer sorumlularsa, kendilerine silah satışını durdurmalıyız." ifadelerini kullandı.
Trump, Kongreden kendisine yapılan çağrılara karşılık ilk açıklamayı 12 Ekim'de yaptı. Trump, Beyaz Saray’da yaptığı açıklamada, Suudilere silah satışını durduramayacağını belirterek, "Bu kabul edilemez" dedi ve iki ülke arasındaki ticaretin Amerikan halkı için yeni istihdam anlamına geldiğini söyledi.
Trump’ın bu açıklamalarına karşı yine Kongreden Demokrat Senatör Bernie Sanders, 12 Ekim'de Trump’a, "Cemal Kaşıkçı'ya ne olduğunu bulmak ve failleri sorumlu tutmak, savunma şirketlerinin karlarından daha önemlidir." şeklinde tepki gösterdi.
Bir taraftan Riyad yönetimiyle ilişkisine zarar vermek istemeyen Trump, diğer taraftan Kongrenin çağrılarını da tamamen göz ardı edemedi.
- "Ağır cezası olacak"
13 Ekim'de CBS kanalına mülakat veren Trump, "Eğer Kaşıkçı öldürüldüyse bu bizi çok kızdırır. Bunun sonuna kadar gideceğiz ve bunun ağır cezası olacak." dedi.
Kaşıkçı’nın kaybolmasının üzerinden yaklaşık 2 hafta geçtikten sonra en somut adımını 15 Ekim'de atan Trump, Dışişleri Bakanı Pompeo’yu Riyad’a gönderdi.
- Trump'ın yeni söylemleri
Aynı gün Trump'ın "Kaşıkçı'yı serseri katillerin öldürmüş olabileceği" yönündeki açıklaması da dikkat çekti.
Daha önceki açıklamalarında Kaşıkçı’nın öldürülmesi durumunda sert adımlar atacağını vurgulayan Trump, 16 Ekim'de farklı bir adım atarak yeni bir gündemin temelini attı.
Trump, Veliaht Prens Muhammed Bin Salman’ın kendisine "Kaşıkçı olayı hakkında bir bilgisi olmadığını" söylediğini belirterek, “Kaşıkçı olayına tepkim, Kral ve Veliaht Prens'in konuyu bilip bilmemesine bağlı. Onlar biliyor muydu? Eğer bilgileri dahilinde olduysa bu çok kötü." şeklinde konuştu.
Aynı saatlerde Riyad’da bulunan Pompeo da, Prens Selman'la "samimi bir görüşme” gerçekleştirdiğini ve Suudi yönetimin İstanbul konsolosluğunda yaşananlardan haberleri olduğu iddialarını "kuvvetle reddettiğini" belirtti.
Kongrenin çağrılarına karşı Beyaz Saray yönetiminin Suudi Arabistan’la ilişkisini devam ettirme niyetine karşılık senatörlerin nasıl bir adım atacağı henüz net değil.
Washington’un üç denge unsurundan ikisi olan Kongre ve Yönetim, Kaşıkçı olayı ve Suudi Arabistan'ın rolü konusunda farklı noktalarda duruyor.