Beyin sağlığını korumak için yalnızlık ve izolasyondan kaçınmak gerektiğini vurgulayan uzmanlar, aileyle ve çevreyle vakit geçirmenin, nörolojik ve psikiyatrik hastalıklardan koruyan bir faktör olduğuna dikkat çekiyor. Teknolojiyle hayatımıza giren sosyal medyaya da değinen uzmanlar, “Sanal sosyal temas, asla gerçek sosyal temasın yerini tutmaz” uyarısında bulunuyor.
Dünya Nöroloji Federasyonu tarafından 22 Temmuz Dünya Beyin Günü olarak kabul ediliyor.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Barış Metin, beyin sağlığı ve sosyal hayat arasında çok önemli bir ilişkinin bulunduğunu söyledi.
BEYİN SAĞLIĞI SOSYAL YAŞAMI DOĞRUDAN ETKİLİYOR
Beyin sağlığının sosyal yaşamı doğrudan etkileyen bir faktör olduğunu belirten Doç. Dr. Barış Metin, şunları söyledi:
“Bu ilişkinin doğru olduğunu, birçok hastalık durumunda sosyal yaşamın bozulmasından anlayabiliriz. Sık gördüğümüz beyin hastalıkları, psikolojik ve nörolojik olarak ayrılabilir. Hem psikolojik hem de nörolojik rahatsızlıklar sosyal yaşam üzerinde olumsuz etkiler gösterebilir. Psikolojik rahatsızlıklardan örnek verirsek uzun süre kaldırabileceğimizden fazla strese maruz kalmak kişiyi alıngan, kırılgan ve sinirli yapabilir. Bu durumda aile ve sosyal yaşamda ilişkileri bozabilir. Nörolojik hastalıklar da sosyal yaşamı bozabilir. Birçok nörolojik bozuklukta dikkat, konsantrasyon, bellek gibi bilişsel yetilerde zayıflama görülür. Alzheimer hastalığı gibi bunamalar belleği bozarak hastanın ailesi ve çevresiyle iletişim becerisini zayıflatır. Sonuçta hastalarda sosyal izolasyon yani geri çekilme durumu görülür. Sosyal izolasyon ve yalnızlık da bunamanın şiddetini daha fazla artırarak bir kısır döngü oluşturur.”
OTİZM SOSYAL YAŞAMI KISITLIYOR
Uyku bozukluklarının, özellikle uyku apnesi ve uykuya dalma bozukluklularının sonuç olarak gündüz aşırı uykululuk ve dikkat-konsantrasyon bozukluğuna yol açtığını belirten Doç. Dr. Barış Metin, “Bu bozukluklar da kişinin çevresi ile iletişimini bozabilir. Sosyal yaşamın en temelden bozulduğu nörolojik hastalık ise otizmdir. Bilindiği gibi otizmi olan çocuklar sosyal olarak iletişime geçmek istemezler. Otizm sadece çocuklarda değil, erişkinlerde de görülebilir ve kendini sosyal yaşamda kısıtlılık şeklinde gösterebilir. Uyku bozuklukları, Alzheimer hastalığı, Otizm ve psikolojik bozukluklar için verdiğimiz sosyal etkilenme örneklerini aslında tüm nörolojik ve psikiyatrik bozukluklara genelleyebiliriz. Sosyal yaşamımız beynimizin sağlıklı olmasına, dikkat ve belleğimizin çalışmamıza ve empati kurabilmemize bağlıdır” diye konuştu.
BEYİN VE SOSYAL İLİŞKİLER BAĞLANTISI: GECE OLGUSU
Beyin ile sosyal yaşam arasındaki ilişkinin ilk olarak ABD’de demiryolu işçisi olan Phineas Gace isimli kişinin yaşadıkları sonucu gündeme geldiğini belirten Doç. Dr. Barış Metin, “Bu kişi kaza öncesinde çevresi tarafından iyi sosyal ilişkiler kuran, etrafa saygılı ve ailesine bağlı olarak değerlendirilen bir kişiydi. Bir kaza sonrası beynin ön bölgesine metal bir çubuk girmiş ve aşağıdaki şekilde gösterildiği üzere beyninin ön kısmında önemli hasara neden olmuştur. İlginç bir şekilde Gace, bu kazadan sağ kurtulmuştur. Kaza sonrası yakınları, ailesi ve arkadaşlar Gace de önemli değişiklikler gözlemiştir. Gace etrafına karşı sabırsız ve sinirli davranmaya başlamış, sıklıkla küfür eden, aşırı içki tüketen ve şiddete eğilimli bir bireye dönüşmüştür. “Gace Olgusu” sinirbilim dünyasını derinden etkileyerek ilk kez beyin ve sosyal ilişkilerin ne kadar yakın ilişkili olduğunu göstermiş ve sağlıklı sosyal ilişkilere sahip olmak için sağlıklı bir beyne sahip olmamız gerektiğini düşündürmüştür” dedi.
NEGATİF UYARANLARDAN KAÇINILMALIDIR
Sosyal ilişkilerin güçlü olması, bireyin arkadaşlarının olması, aile ve çevreyle kurulan ilişkilerin de beyin sağlığı üzerinde olumlu etkileri olduğunu ifade eden Doç. Dr. Barış Metin, “Beynimiz uyarana bağımlı bir organdır. Sağlığını koruması için beynimiz sürekli uyaran almalıdır. Ancak bu uyaranların niteliği de önemlidir. Negatif uyaranlar, yoğun stres, bozuk ilişkiler insanların depresyona girmesine neden olur. Depresyon da beyin sağlığını negatif etkiler. Dikkat ve konsantrasyon gibi yetiler yoğun stres yaşayan bireylerde zayıftır” uyarısında bulundu.
İHMAL EDİLMİŞ ÇOCUKLAR, DİKKAT VE ÖĞRENME SORUNU YAŞIYOR
Beynimizde yer alan bir grup hücrenin, özellikle sosyal uyaranlara duyarlı olduğunu kaydeden Doç. Dr. Barış Metin, “Bu nöronlar çevremizdeki kişilerin duygularını anlayıp yorumlamamızı, onlarla empati yapmamızı sağlar. Sosyal olarak uyaran almamamız veya negatif uyaran almamız beynimizin sosyal nöronlarını çalışamaz hale getirebilir. Böyle durumlarda öğrenme fonksiyonları ciddi zarar görebilir. Bu duruma verilecek en tipik örnek ihmal edilmiş çocuklardır. Büyüme dönemlerinde yeterince sosyal uyarana maruz kalmayan çocuklarda erişkin çağda dikkat ve öğrenme sorunları görülmektedir. İlginçtir ki, bu sorunlar 0-1 yaş arası bebeklik döneminde ilgi görmeyen bireylerde de yoğun olarak görülmektedir. Bu bulgular beynimizin doğumdan itibaren sosyal temasa ihtiyaç duyduğunu göstermektedir” dedi.
YALNIZ YAŞLILAR BUNAMAYA YATKIN OLUYOR
“İnsan sosyal bir canlıdır ve sosyal ilişki kurmadan yaşayamaz” diyen Doç. Dr. Barış Metin, “Sağlıklı beyin fonksiyonlarımızın olması için sağlıklı ilişkilerimizin olması gereklidir. Özellikle herhangi bir beyin hastalığı olan bireylerin, Alzheimer-bunama hastalarının sürekli sosyal uyarana ihtiyaçları vardır. Bu bireyleri yalnız ve sosyal uyaranlardan mahrum kalacakları ortamlarda tutmamak gerekir. Yaşlıların yalnızlığa karşı korunmaları, yalnız kalacakları ortamlarda kalmamaları gerekir. Yalnız yaşlılar çok daha erken bunamaya yakalanmaktadır” uyarısında bulundu.
BEYİN SAĞLIĞI İÇİN YALNIZLIKTAN KAÇININ
Doç. Dr. Barış Metin, bunaması olmayan bireylerin de “sosyal beyinlerini” çalıştırmak için yeterli uyaran almaya özel önem göstermesi gerektiğini belirterek “Beyin sağlığı için yalnızlık ve izolasyondan kaçınmak gerekir. Aileyle ve çevreyle vakit geçirmek, bizi nörolojik ve psikiyatrik hastalıklardan koruyan bir faktördür” dedi.
SANAL TEMAS YETMİYOR
Son yıllarda sosyal medyanın yaygınlaşması, kişilerin aile ve arkadaş ilişkilerin bozulup sosyal temasın “sanal” ortamlara kaymasına neden olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Barış Metin, “Sanal sosyal temas, asla gerçek sosyal temasın yerini tutmaz. Bunun en nemli nedeni gerçek sosyal temasın empati, dokunma, ses, görüntü gibi birçok duyu ve beceriyi kapsayacak şekilde çok boyutlu olmasıdır. Sosyal medyada aşırı zaman geçirme kişinin asıl sosyal yaşamını bozarak aslında bir sosyal izolasyon ortamı yaratmaktadır” diye konuştu.