Beyşehir Gölü Havzası’nda yaşamını sürdüren insanların yaz aylarından bu yana adeta kabusu haline gelen ve yolda yürürken buruna, ağıza ve kulak gibi değişik organlara girerek rahatsızlık veren sineklerin bölgede salgın yapan 'Simulium' adlı bir sinek türü olduğu ortaya çıktı.
Beyşehir'de, vatandaşlardan gelen yoğun şikayet ve basında bu yönde yer alan haberlerin ardından ilçe yöneticilerinin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı nezdinde girişim başlatması üzerine konunun uzmanı yetkililer harekete geçti. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na bağlı Ankara Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsü’nde görevli Uzman Entomolog Abdullah Yılmaz, sorunun yaklaşan kış mevsimine rağmen devam ettiği Beyşehir Gölü Havzası’nda incelemelere başladı. Beyşehir Gölü’nden tarımsal alanlara su aktaran, ancak regülatör kapaklarının açık olmaması nedeniyle su akışı kesilen BSA kanalındaki yaşam alanlarında incelemeler yapan ve türden numuneler alan Yılmaz, bu sineğin son dönemde Türkiye’nin gündeminde yer almaya başlayan 'Simulium' adlı bir tür olduğunu söyledi.
İncelemelerinin ardından gazetecilere açıklamada bulunan Yılmaz, Beyşehir’le birlikte Türkiye’nin değişik alanlarında son yıllarda görülmeye başlayan bu türün böcekle mücadele çalışanlarının da gündemine oturduğunu belirtti. Türün, özellikle ABD, Afrika ve İspanya gibi içerisinden nehir geçen yerleşim sahalarında büyük sorunlar oluşturduğuna vurgu yapan Yılmaz, “Bu sinek yeni çıkmadı, eskiden beri var ve yeni bir tür değil. Her tarafta yaşıyor. Bütün akarsularda mevcut. Fakat, ekolojik değişimlerden dolayı ama olumlu bir yöndeki bir değişimden söz ediyoruz. Bu yüzden söz konusu sineklerin popülasyonu arttı. Özellikle dişileri, kan emen bir davranış gösterdiği için karbondioksitli ortama doğru hücum ve akın ediyorlar. İnsan da biliyorsunuz, oksijen alıp karbondioksit verir. Verdikçe bunlar insanın ve hayvanların kulağına, ağzına, burnuna doğru hücum edip saldırgan bir tutum sergiliyorlar” dedi.
HAYVANLARDA DA ET VE SÜT VERİMİNİ DÜŞÜREBİLİYOR
Sineklerin, insanları oldukça rahatsız ettiğini dile getiren Yılmaz, yeri geldiğinde hayvanlarda süt ve et veriminin düşmesine de sebep olduklarını aktardı. İnsanların yolda yürümesini ve açık havada günlük işlerini yapmasını engelleyen bu türün değişik hassasiyeti olan insanlarda alerjik reaksiyonlara da yol açtığına vurgu yapan Yılmaz, “Bunların Afrika’da bulunan bazı türleri değişik hastalıklar yapabiliyor ama Türkiye’de şu anda o türünü tespit etmiş değiliz. Genelde en fazla alerjik reaksiyonlara sebebiyet veriyorlar ve insanların günlük işini yapamaz hale getiriyorlar. Türkiye’de ilk salgın, yapılan tespitlere göre 1990 yılında Erzurum’da meydana geldi. Bu, Erzurum’da 150-200 hayvanın ölmesine sebebiyet verdi. Daha sonra lokal salgınlar yaptı. Ama en büyük salgın, 2005-2007 yılları arasında Kayseri Yemliha kasabasından Kırşehir ili sınırlarına kadar olan 150 kilometrelik Kızılırmak Havzası’nda meydana geldi. Burada 200-300 bin insanı etkileyen bir salgın oluşturdu. Ve oradaki mücadelemiz 4-5 yıl devam etti. Orada başarılı olduk. Daha sonra Sivas Gürün’de, Karabük’te benzer salgınlar meydana geldi. Oralarda da başarılı olundu. Beyşehir Gölü büyük bir havza ama burada yapacağımız çalışmalar sonucunda da başarılı olacağımızı ümit ediyorum” şeklinde konuştu.
Entomolog Abdullah Yılmaz, Beyşehir’de öncelikle sinek türünün yaşam alanlarını tespit edeceklerini, ardından yumurta koymuş olduğu sahaları belirleyeceklerini anlatarak, “Bölgede gölü besleyen kaynaklar var. Buralardaki yaşam alanlarını da tespit edeceğiz. Burada suyun içerisinde yaşayan değişik bir çok canlı var ve bunları korumak için her türlü ilaç kullanılamaz. O yüzden kimyasal bir mücadele söz konusu olmayacak. Balıklar, su altı organizmalar gibi, bunlara zarar vermemek için biyolojik preparatlarla bu sorunu çözmeye çalışacağız. Burada suya, bunların beslenmiş olduğu bir bakteriyi daha fazla vereceğiz. Bakteriyi yedikten sonra bağırsaklarında problem oluşacak ve ölecekler. Tabi, bu mücadeleyi yaparken bunları doğada tamamen yok etmek mümkün olmadığından, kontrol edilebilir, insana, hayvana rahatsızlık vermeyecek bir seviyeye indireceğiz, Amacımız da bu zaten. Beyşehir’de mücadele kapsamında ilk tespitlerimize başladık. Ve yazın en çok sorun olan alana indik. Önce burada erginleri yakaladık, yani ergin tespitimiz oldu. Daha sonra larvaları tespit ettik. Yaşam alanının ilk evresi burası. Daha sonra ileriye doğru nereye kadar yaşamış buraya kadar devam edeceğiz. Daha sonra gölün içerisine gireceğiz. Genelde davranış olarak durgun sularda yaşamazlar ama bazı türlerinin de durgun sularda yaşayabildiğini biliyoruz. O yüzden, gölün içerisinde olup olmadıklarına bakacağız. Eğer, gölün içerisinde de yaşamaya devam ediyorlarsa, tabi iş gücümüz daha fazla artacak. Gölün içerisinde yok ise, besleyen dere ve gölden dışarıya çıkmış olan kaynakları ilaçlamak suretiyle mücadelemizi başlatacağız” dedi.
Bölgede ilk etapta 10 günlük bir çalışma yürüteceklerini tahmin ettiklerini de kaydeden Yılmaz, daha sonra mücadeleye karar verip başarı durumuna bakılacağını söyledi. Bu süreçte türün etkilenip etkilenmediğini belirleyeceklerini anlatan Yılmaz, “Sonra da popülasyonun insanı etkilemeyecek hale gelip gelmediğini kontrol edeceğiz. Mücadelenin bir sene boyunca devam etmesi gerekiyor. Bu süreçte hem mücadele, hem kontroller sürecek. Daha sonraki yıllarda da buradaki görevli arkadaşlarımıza gerekli teknik bilgiler aktarıldıktan sonra yerel yönetimlerle birlikte takip ederek mücadeleyi sürdüreceğiz” diye konuştu.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz