Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK), bu yıl çevrimiçi olarak 26-30 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilen 21’inci kongresinde, enfeksiyon hastalıkları ile ilgili merak edilen tüm konular masaya yatırılıyor. Kongre ile ilgili gerçekleştirilen basın toplantısında, 2020-2021 yıllarına damga vuran Kovid-19 salgını ana başlık oldu. Toplantıda konuşan KLİMİK Derneği Başkanı ve Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alpay Azap, KLİMİK Derneği Genel Sekreteri ve Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, Kongre Düzenleme Kurulu Üyeleri Prof. Dr. Selda Sayın Kutlu, Doç. Dr. Mehtap Aydın ile Prof. Dr. Bülent Ertuğrul, salgında son durum ve aşılamalar hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
KLİMİK Derneği Başkanı Prof. Dr. Azap, "Salgında çoğu gitti azı kaldı" diyerek, müjdeyi verdi ve ekledi:
“Bunu söyleyebiliyoruz, çünkü tarihteki büyük salgınlara baktığınız zaman en yakında örneğin 2009 yılında yaşamış olduğumuz domuz gribi salgınında, Dünya Sağlık Örgütü'nün salgın başladı dediği günden, salgın bitti dediği güne 18 ay geçmişti. Yine 20’nci yüzyılda yaşanan grip pandemilerine baktığımızda, 1,5 ila 3 yıl arasında sürdüğünü görüyoruz. Covid-19 salgınında bizim beklentimiz, tabi teknolojiler ve bilim ilerliyor, tarihte hiç olmadığı kadar hızlı aşı üretme şansı oldu insanoğlunun. O yüzden sanırım 2 yıl kadar süreceğini söylemek sanırım bilimsel, geçerli bir tahmin olur. Ve biz artık 1,5 yılı neredeyse bulmuş durumdayız.”
Prof. Dr. Azap, elde çok fazla virüse karşı kullanabilecek etkili koruma önlemleri ve tedavi yöntemleri yokken, bir belirsizlik ortamı varken, gelinen noktada aşıların konuşulur hale geldiğini ifade ederek, “Bu aşılar birbirlerinden farklı etkileri olsa da hepsi etkili aşılar. Hep söylediğimiz bir şey var salgının başından beri, özellikle son zamanlarda aşılara karşı bir sorunumuz var, o da yanlış ve eksik bilgi. Yanlış ve eksik bilgi pandemilerde hastalığın kendisinden daha çok zarar verebilir, pandeminin kontrol altına alınmasını çok zorlaştırabilir. Bizim dernek olarak da salgını yönetmekte olan sağlık otoritesi ile işbirliğimiz hep devam etti. Bilim Kurulu’nda dernek üyesi arkadaşlarımız, edinmiş oldukları bilgileri sağlık otoritesi ile paylaşarak olabilecek en iyi şekilde salgının yönetilmesine katkıda bulunmaya çalıştılar. Bu pandemide bilimsel bilginin de çok hızlı bir şekilde çoğaldığı 1,5 sene yaşadık. Ben bu toplantıya inmeden önce baktım, son 14 ay içinde kovid ile ilgili 140 bin çalışma yayınlanmış. Bunu güne vurduğunuz zaman, günde 133 çalışmaya tekabül ediyor. Bunlar sadece bilimsel dergilerde yayınlanmış olanlar” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Azap, pandemi açısından artık şanslı bir döneme girildiğini, artık çok çeşitli sayıda aşının olduğunu belirterek, “Üretim kapasitesi de dünya genelinde giderek artıyor. Ancak çok önemli bir şey, aşının olması yetmiyor. Aşınım uygulanması ve doğru şekilde uygulanması da çok önemli. Eğer aşı konusundaki kapsayıcılık yeterli düzeye ulaşmazsa, dünya genelinde istediğimiz kapsayıcılıkta aşılanma olamazsa, o zaman aşılanmamış kişilerde virüs dolaşmaya devam edecek. Ve çok iyi biliyoruz ki, artık herkes bu varyant meselesini de çok iyi öğrendi, virüs çoğalmaya, insanlarda hastalık yapmaya devam ettikçe değişmeye de devam ediyor. Yeni varyant virüsler karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla toplumumuz veya dünyanın belli bir kesimi aşılanmazsa bunlar arasında dolaşmakta olan virüsler değişime uğrayarak artık aşıların da etki etmediği, daha yeni varyantlar şeklinde karşımıza çıkabilir. Böyle olunca da tekrar bütün dünyanın o yeni varyanta karşı aşılanması gerekebilir ve bütün emekler boşa gider” dedi.
Türkiye’de Sağlık Bakanı’nın açıkladığı rakamlara göre artık önümüzdeki aylarda nüfusun üç katına ulaşan aşı alımı olacağına işaret eden Prof. Dr. Azap, “Nüfusumuzun üç katına ulaşan bir aşıyı bu sene sonuna varmadan edinmiş ve uygulayabilmiş olacağız. Türkiye'nin aşı yapabilme kapasitesi, sağlık çalışanlarının bu konudaki tecrübeleri, iyi organize olmaları, alt yapımızın yeterli olması sayesinde çok yüksek. Günde 1-1,5 milyon insan hızla aşılanabilir. Bunun örneğini gördük Ocak-Şubat ayında sağlık çalışanlarının aşılanması sırasında. Aşılara karşı tereddüt yaratan bir takım şeyler biz de duyuyoruz. İstisnai olaylara bakarak bunun geneli yansıttığını düşünmesin insanlar. Doğru bilgi için hep uzmanlık derneklerini adres gösteriyoruz. Ülkemizde de bizim derneğimiz KLİMİK Derneği, hem halkımıza hem hekimlerimize en doğru bilgiyi vermek üzere web sitemizden düzenli olarak yayınlar yapıyor” şeklinde konuştu.
Hindistan'da görülen ve dünyada da endişe yaratan siyah mantar (mukormikoz) salgınına da değinen Prof. Dr. Azap, Türkiye’de böyle bir tehlike olmadığını vurgulayarak şu bilgileri verdi:
Aslında doğada yaygın bulunur mantar türleri. Doğada en fazla yaygın mikroorganizmalar mantarlardır diyebiliriz. Belli durumdaki kişilerde hastalık yaparlar. Hindistan'da yaşanan olay aslına bakarsanız, oradaki hastalara çok yüksek dozlarda bağışıklık sistemini baskılayan kortizon ve benzeri ilaçların kullanılmış olması. Coğrafi olarak da belli mantar türleri belli bölgelerde dünyada daha fazla bulanıyor. Hindistan'da bu siyah mantar dediğimiz mukormikoz türleri biraz daha fazla bulunuyor. İnsandan insana bulaşan bir mantar türü değil. Bir kişi başkasına bulaştırmıyor. Ülkemiz için bunun ciddi bir sorun olmasını da beklemiyoruz. Bizim ülkemizde evet Kovid hastalarına kortizon tedavisini oksijen ihtiyacı olduğunda başlıyoruz. Ama hem çok düşük doz veriyoruz hem de çok uzun süre devam etmiyoruz. Dolayısıyla bizim hastalarımızda bu mantar enfeksiyonunun gelişmesi için risk yaratmadığımızı biliyoruz. Şimdiye kadar çok karşımıza çıkmadı, en azından kara mantar çıkmadı. Ama başka bazı mantar türleri ile biz de karşılaşıyoruz. Ancak bunların da tedavisini gerçekleştiriyoruz zaten.
Kongre Başkanı ve Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz de bu yıl kongrenin yüz yüze yapılmasının planlandığını ancak çevrimiçi gerçekleştirildiğini belirterek, şunları söyledi:
“Aslında yüz yüze yapmayı gerçekten çok istiyorduk. Çünkü bizim alanımızın tahmin edersiniz ki şu anda eğitim ihtiyacı çok fazla. Fakat bilimsel gerçekleri önümüze koyduğumuz zaman, akılcı davranmamız gerektiğini düşündüğümüz için bunu yüz yüze yapamayacağımıza karar verdik. Aynı zamanda topluma da örnek olmak istedik bu şekilde. Şu anda Türkiye'de büyük toplantılar, kongreler yapılabilecek bir durum söz konusu değil. Enfeksiyon sıklığı halen istenilen, güvenle toplumun açılabileceği seviyelere inmiş durumda değil.”
Kongre Düzenleme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Bülent Etrtuğrul ise, Türkiye'de şu ana kadar ağırlıkla inaktif virüs aşısı olan Sinovac (CoronaVac) uygulandığını ve artık mRNA aşısı olan BioNTech aşılarının da gelmesiyle yeni bir döneme girildiğini söyleyerek, “Pratikteki deneyimimden bahsedecek olursam, geçen ay, özellikle hastaların çok yoğun olduğu dönemde çok ciddi sayıda hasta takip eden birçok sağlık çalışanından biriydim ve olasılıkla hasta olmamamın temel nedeni, aslına bakarsanız benim de Ocak ve Şubat aylarında iki dozluk (inaktif) aşıyı olmamdır. Bundan sonraki süreçte ağırlıklı olarak mRNA aşıları gelecek. Şu da çok önemli, yaş aralığı düştükçe aşıya karşı kararsızlık, direnç göreceğiz gibi. 65 yaş üzerinde bile şu anda gelmiş olduğumuz oran yüzde 80’ler civarında. Bu pandeminden çıkışını tek yolu, düzgün bir şekilde aşıları yaptırabilmek ve toplumsal bağışıklığımızı sağlayabilmek. Sonbahara doğru bizim için tek çıkış yolu bu” dedi.
(DHA)