Sanatçının bu resmi tarihi açıdan da bir ilk olma özelliğine sahip. Bu tablo, evlenme anının resmedilmesi nedeniyle, bir nevi ‘evlilik cüzdanı’ niteliğinde. Eseri bu kadar önemli kılan detay ise ayna. Duvardaki ayna, müthiş bir akis tekniğiyle anı derinleştirmek için kullanılmış. Aynaya dikkatlice bakıldığında, Van Eyck’ın da resmin içinde olduğu görülür. Ressam, kendini ‘an’a dâhil ederek, resim sanatına farklı bir boyut kazandırdı.
Jan Van Eyck – 1389-1441 – HOLLANDA
Sanatçı bu eserinde bütün kuralları yıkarcasına resmettiği çıplak insanların keyifli anlarını, fantastik bir öykü içinde verir. Tabloda, bir yanda dünya nimetlerinden zevk alan insanlar, diğer yanda günahları yüzünden cezalandırılanlar dikkat çeker. Tablo aynı zamanda Orta Çağ insanında hakim olan karabasan ve ölüm düşüncesine de vurgu yapmaktadır.
Sanatçı 1485’te yaptığı ‘Venüs’ün Doğuşu’ adlı eseriyle, kariyerinde üst basamaklara tırmanmıştır. Yapıtta, tanrıça Venüs’ün bir deniz kabuğundan doğduğu ve çıplak güzelliğiyle etrafındakileri büyülediği an resmedilir. Botticelli’nin Venüs tasviri, diğer sanatçılardan farklı olarak biraz erotiktir. Göğsünü ve cinsel organını tam kapatamamış olması dikkat çekicidir. Bu kapatma biçimi sonra birçok heykeltraş tarafından taklit edildi. Sanatçının diğer eserlerinden bazılarının yakıldığı, ancak yasak olmasına rağmen pagan etkisi taşıdığı açıkça görülen bu eserine dokunulmadığı bilinir.
1503-1506 yılları arasında yapılan Mona Lisa’nın yüzündeki hem mutlu hem de hüzünlü ifadenin sırrı, bugün bile tam anlamıyla çözülebilmiş değil. Portrede oturur halde görünen Lisa Gherardini sfumoto tekniğiyle (renk ve tonlar arasında yumuşak geçişleri sağlayan gölgeleme yöntemi) resmedilmiştir. Bu tekniği ilk kez da Vinci kullanmıştır.
Raffaello, kariyerindeki en önemli eseri ‘Atina Okulu’ freskinde, eski Yunan filozoflarını tasvir eder. Tam ortada yan yana Eflatun, Aristo ve Sokrates bulunur. İdealar dünyasından mutlak düşünceye kadar felsefenin büyük argümanlarının içinde saklandığı eserde ressam, sanat çevresine rüştünü ispat etmiştir.
Kendini heykeltıraş olarak tanımlayan Michelangelo’nun en önemli eserlerinden ‘Adem’in Yaratılışı’, yaratılış efsanesindeki büyük ayrılmayı ve birbirine ancak parmak ucu kadar yakın ama bir o kadar ayrı düşmüş Tanrı ve Adem’in hikâyesini konu alır. Hıristiyanlıkta Tanrı’nın Adem’e hayat üflemesinin betimlendiği sahnede, bir birine değen işaret parmakları, Tanrı’nın Adem’i kendi suretinden yarattığına gönderme yapar.
Yüzbaşı Frans Banning Cocq ve Teğmen Willem van Ruytenbuch komutasındaki şehir muhafızlarının gece devriyesinin anlatıldığı tablonun en önemli özelliği, ışık oyunları sayesinde esrarlı bir hava yaratılmış olmasıdır. Tabloda, Barok tarzın en önemli özelliklerinden ışık gölge karşıtlığının, ressam tarafından ustaca kullanılması sayesinde, tüm figürler canlıymış gibi algılanır.
‘Kuzey’in Mona Lisa’sı’ olarak adlandırılan ‘İnci Küpeli Kız’ tablosundaki genç kızın masumiyeti ve bakışlarındaki etkileyicilik, ressamın başarısını arttırmıştır. Tablonun ana objesi inci küpe ön plana çıkarken, ressamın tablolarında eksik olmayan mavi ve sarı renkteki örtü dikkat çeker.
Ressam eserlerinde, erotizm, toplumsal düzendeki çarpıklıklar, ‘an’ın resmi ya da aldatma gibi güncel temaları işledi. En önemli tablosu olan ‘Salıncak’, halinden memnun bir adamın, salıncakta sallanan genç kızın bacakları arasındaki gizli şeye baktığı anı anlatır. Eserde Fragonard, o dönemin kadınlarının, kabarık elbiseler giymesine karşın iç çamaşırı kullanmayarak, erkekleri kendine bağladığına gönderme yapar.
Goya, eserini Fransızların 1808’de Madrid’i işgali sırasında, Napolyon’un askerlerine direnen ve çaresiz kalan İspanyolların anısına resmetmiştir. Tablo, kanlı bir savaşı resmederek, tarihe ışık tuttuğu için önemlidir.
Francisco Goya – 1746-1828 – İSPANYA