İstanbul obezite cerrahisi bakımından Türkiye, Ortadoğu ve Avrupa’nın önemli merkezlerinden biri haline gelirken obezite ameliyatı ile 9 ayda 60 kilo veren Saro Karagözyan ve ameliyat ile diyabet sorunundan kurtulup 28 kilo veren baba Dikran Bey tedavi süreçlerini ve yaşadıklarını anlattılar...
4 kilo 400 gr doğan Saro Karagözyan çocukluğundan beri obezite sorunu olduğunu anlatırken özellikle okul sonrası dönemde hem özel hayatında hem de iş hayatında fazla kiloların hayatını zora soktuğunun önemine dikkat çekiyor. Obezite ameliyatına karar verme sürecini ise şöyle özetliyor; “Hayatımda hiçbir zaman tek bir olay benim için hareket etme sebebi olmazken bir gün 160 kilo olduğum zamanlarda iş görüşmesine gittim. Görüşmede terimi siliyorum, mülakatı yapacak kişi bana şöyle dedi; “ön tarafta çalışan biri terini silse benim hiç hoşuma gitmez” dedi. Muhtemelen de o işe bu yüzden kabul edilmedim. Ben her zaman arka planda çalıştım hiçbir zaman ön planda bulunmamıştım, oturarak çalışıyordum. Daha sağlıklı olabilmem için daha hareketli bir iş tercih etmem gerekiyordu. Hem çalışmak hem de diyetime destek olsun diye... Barista olmak istemiştim daha hareketli bir iş olarak. Ama bana o şanslar tanınmadı. Ameliyata esas karar verme aşamam ise şöyle oldu; 170 kiloya 5-6 sene önce obezite cerrahisi geçirmeyi düşündüm. 23 yaşındayken ameliyat olmaya korktum ve kendi çabamla diyetle 170’den 110’a düştüm. İşi bırakıp 1.5 sene diyet, spor, egzersiz yaptım. Sağlığım için bir şeyler yapmam gerekiyordu. Kazandığı para bir insanın yemeğe veriyorsa para kazanmasın diyet yapsın mantığıyla hareket ettim. Ama sonra tekrar kilo aldım. Ameliyatı düşündüm ve Op. Dr. Hasan Erdem ile görüştüm ameliyat olmaya karar verdim” diyor.
Hayalim beyaz pantolon giymekti
Obezite ameliyatı sonrası artık yolda yürürken dikkat çekmediğini belirten Saro Karagözyan hayalinin beyaz pantolon giymek olduğunu ve artık giyebildiğini anlatıyor ve sağlıklı bir yaşama geçmenin çok artısı olduğunun önemini vurguluyor.
Oğlumun ameliyatına karşı çıkmıştım
Baba Dikran Karagözyan ise ailesinde eşinde ve küçük kızından diyabet hastalığının olmadığını belirtirken genetik olarak kendi tarafında diyabet sorunu olduğunu ve yıllardır diyabetle mücadele ettiğini söylüyor ve sözlerine şöyle devam ediyor; “Oğlumun kilolarından sağlık sorunu olabileceğini hissediyordum. Ama ameliyatı araştırmadığım için ailede en çok ben karşı koydum, korktum istemedim. Böyle yaşamak, kilolu yaşamak çok zor ben biliyorum. Op. Dr. Hasan hoca ile tanıştıktan sonra ona güvendim. Saro’nun ameliyatından sonra ise evde onun nasıl iyileştiğini gördükten ve yaşam kalitesinin arttığını gördükten sonra ben de özellikle diyabet sorununu çözmek için ameliyata karar verdim. Ben hem diyabet ameliyatı hem tüp mide ameliyatının ikisini birden oldum şu anda insülin olmuyorum artık.
30 senelik diyabet hastasıydım ve artık işin sonuna doğru gidiyordum
30 senelik diyabet hastasıyım ve artık işin sonuna doğru gidiyorduk. Vücudun bir insülin deposu var biz onu tüketmek üzereydik artık. Ameliyat kararını aldığım için mutluyum. Ameliyat öncesi 70-85 olması gereken kolestrolüm 103’tü. Bağırsağı kısaltma olayının sonunda kolestrol düştü, trigliserid normalin altına indi. Bunlar benim için inanılmaz şeyler. Tansiyon hapı alıyordum, tansiyon hapımı bıraktım, devamlı ilaçlarmı bıraktım. Diyabet için alınan o hapı kullanmıyorum artık” diyor.
Ameliyat sonrası hayatında sağlıklı değişimler olduğunu anlatan Dikran Karagözyan, kıyafetlerinin değiştiğini, diyabet yüzünden yiyemediği besinleri şu an tüketebildiğini açıklıyor ve sözlerine şöyle devam ediyor; “1-2 senedir karpuz yemiyorken şimdi 1 dilim karpuz yiyebiliyorum. Meyve yeme glikoz var diyorlardı bugün 2 tane şeftali yedim. Eskiden yesem şekerim 300’lere çıkardı şimdi çıkmıyor. Kendimi daha dinç hissediyorum.” diyor.
Obezite ve diyabet hastalıkları birlikte ölümcül bir tehlike taşıyabiliyor
Saro Karagözyan’a kapalı tüp mide ve Dikran Karagözyan’a tüp mide ve Transit Bipartisyon ameliyatını yapan Obezite ve metabolik cerrahisi uzmanı Op. Dr. Hasan Erdem ise obezite ve diyabetin birlikte tehlikelerinin önemine değinirken operasyonları ve sonrasını şöyle özetliyor;
“Saro Bey yaklaşık 150 kilo civarında çeşitli sağlık sorunları, günlük aktivite kayıpları, hareket zorlukları içinde bize geldi. Ayrıca vücut kitle indekside 40’ın üzerinde olduğu için buna bağlı olarak diyabet gelişme riski çok yüksekti. Ailede diyabet hastalığı sorunu bulunmaktaydı. Yaptığımız testler sonrası insülin direncininde yüksek çıkması üzerine Saro Bey’e operasyon kararı aldık.
Saro Bey’e ameliyat kararı aldıktan sonra operasyon yaklaşık 1 saat sürdü. Kapalı yöntemle yaptığımız tüp mide ameliyatı olarak bilinen “Laparoskopik Sleeve Gastrektomi” mide küçültme ameliyatı ile Saro Bey operasyon sonrası dönemde 3-4 saat içersinde serviste yürümeye başladı. Bu ameliyatın özelliği hastanın hem midesi küçülüyor hem de midenin iştah merkezi dediğimiz Ghrelin hormonsal kısmını aldığımız için ameliyat sonrası iştahın kesilmesi sonrası başarı oranı yüksek bir operasyon oluyor. Hem mide hacmi küçüldüğü hem de iştah merkezi alındığı için böylelikle hasta kilo veriyor. Saro Bey’e neredeyse bu ameliyattan başka bir çözüm öneremedik çünkü daha önce diyet yapmış, kilo vermiş ama hep daha fazla kilo almıştı.
Başarılı bir operasyon sonrası yaklaşık 60 kilo kaybeden Saro Bey artık daha hafif ve sağlıklı bir hayat sürüyor. Saro Bey, diğer ameliyat olan hastalarla kıyasladığımızda biraz hızlı kilo verdi ama yoğun çalışmaları, günlük aktiviteleri, diyet ve spor sayesinde hızlı ve sağlıklı bir kilo verme süreci gerçekleşti. Yaklaşık 3. Ayında Saro bey 40 kiloya yakın kilo vermişti. Şu an 8. ayda verdiği kilo 60. rutin tetkiklerinde herhangi bir problemi yok, vitamin, mineral ve kas kaybı herhangi bir problem yaratacak düzeyde değil.
Saro Bey’in başarılı ameliyatından sonra babası Dikran Bey’de Tip 2 diyabet sorununa bağlı olarak bize başvurdu. Günde yaklaşık 100 NT’lere varan insülin yapmaktaydı buna rağmen şekeri kontrol altına alınamıyordu. O da başarılı bir operasyonla 121 kilodan 93 kiloya inerek diyabet hastalığından ve fazla kilolarından kurtuldu.
İnsülin kullanımından, diyabetten oldukça muzdarip olduğunu belirten Dikran Bey’e Transit Bipartisyon dediğimiz operasyonu uyguladık. Bu ameliyatta mide yine tüp mide ameliyatındaki gibi küçültülüyor, tüp mide ameliyatına ek olarak ince bağırsaklar devreye giriyor ve bu ameliyatta şeker emilimini bozmak hem de pankreasın insülin salgılama oranını artırmakla tanınan Transit Bipartisyon ameliyatını uyguladık. Özetlersek ince bağırsağı 2-3 cm’den getirerek midenin alt kısmına bağlıyoruz. Bu dediğimiz gibi 2-3 cm’lik kısımda şeker emilimi daha hızlı oluyor ve yoğun içerikli gıda da bağırsağın diğer kısımlarına geçtiği için ince bağırsak hücrelerinden pankreasa uyarı gidiyor. Hasta her yemek yediğinde, her gıda bağırsağa daha hızlı geçtiğinde pankreas bir uyarı salgılıyor ve bu uyarıyla pankreas kendisi hastaya insülin iğnesi yapmış gibi insülin salgılıyor.
Diyabet bu ameliyat sonrası tekrar edebilir mi?
Diyabetin Transit Bipartisyon operasyonu sonrası tekrar etme şansı yok. Eğer ince bağırsağın bypas edilmesiyle bu yol kapanmadığı sürece tekrar etme söz konusu değil. Tabi ki diyabet ameliyatı olmuş bir hasta diyabetten kurtulup belli bir süre geçtikten sonra yine çok fazla kalorili ve şekerli gıdalar almaya başlarsa tekrar risk altına girer.
Obezite tehlikesinin yanında diyabet hastalığı da önemli!
Obezite hastalarında özellikle vücut kitle indeksi 40’ın üzerinde yaklaşık ideal kilosundan 30-40 kilo fazlası olan hastalarda zaten diyabet gelişme riski vardır. Özellikle Tip 2 diyabet obez kişilerde görülür. Bunlara dikkat edilmesi gerekir. Ameliyatın belirli riskleri var ama bir diyabet geliştiği zaman bunun hastaya vereceği zarar artı kilonun getireceği ek yükler, hastayı yaşanamayan bir hayata sokar. Dikran Bey’de bu risk yaşı 62 olduğu için ilerlemişken oğlu Saro Bey’de ise ilerleyen yıllar için tehlike arz etmekteydi. Onun için biz belirli bir kilonun üzerinde, diyet ve egzersizle başarı sağlayamayan hastalara özellikle diyabetle de birlikte ameliyatı öneriyoruz.
Türkiye’deki obezite ameliyatlarının yüzde 60’ı İstanbul’da yapılmakta
Türk Diyabet ve Obezite Vakfı'nın 2017 verilerine göre Türkiye’de yapılan obezite ve metabolik cerrahi ameliyatlarının %60’ı İstanbul’da yapılmaktadır. İstanbul obezite cerrahisi anlamında önemli bir merkez olarak yer alırken özellikle hastalar bazı noktalara dikkat etmeliler. Bu ameliyatlar belirli riskleri göze alarak olunması gereken ameliyatlardır. Tabii ki riski minimuma indirmek de mümkündür. Deneyimli, donanımlı merkezler ve ameliyat sayısı 1000’in üzerinde vaka yapmış merkezler kendileri için daha güvenli olabilir. Obezite ameliyatlarını tecrübeli ve donanımlı merkezlerde olmalarını öneririz.” diyor.