7 Şubat 1929’da Denizli’nin Sarayköy ilçesinde dört katlı bir Rum konağında dünyaya gelir Aysel Gürel. Aysel Gürel’in çocukluğunun ilk yılları burada geçer. Daha sonrasında savcı olan babasının tayini dolayısıyla Trabzon’a taşınırlar.
Sanat Hayatına İlk Adım
Aysel Gürel sanat dünyasına ilk adımını Trabzon’da atar. 15 yaşındayken Trabzon Halk Evi’nde tiyatroya başlar.
Kendisi bir röportajında Trabzon Halk Evi’nde başlayan sanat macerasını şu şekilde anlatır:
“Orta sondaydım. Devlet Tiyatrosu oyuncusu Talat Gözbak askerliğini yapmak üzere Trabzon’a gelmişti. Halk evinin kapısına “oyun oynayacak kız aranıyor” diye ilan astılar. Hemen koştum müracaat ettim. Talat Bey bana baktı ve çok sıskasın dedi. Fakat başka müracaat eden olmadığı için beni oynatmak zorunda kaldılar. Trabzon’daki eski bir kilise sinemaya çevrilmişti, orada sahne aldık. Ertesi gün gazetelerde “memleketimizin medarı iftiharı bir genç kız neşet etti” diye haber çıktı.”
Lise yıllarında oyunculuğun yanında edebiyata da merak salan Aysel Gürel, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü’nü kazandı ve buradan mezun oldu. Mezun olmasının ardından bir müddet Edebiyat Öğretmenliği yaptı. Evliliği ve Boşanması
Bir süre Edebiyat Öğretmenliği yaptıktan sonra, Gazeteci Vedat Ebrem ile hayatını birleştirdi. Aysel Gürel’in Vedat Ebrem ile olan evliliği yaklaşık beş sene kadar sürdü. 21 Haziran 1954 yılında ilk çocuklar Müjde Ar (Kâmile Suat Ebrem) dünyaya geldi. 1957 yılında ikinci çocuğu Mehtap Ar’a yedi aylık hamileyken eşinden ayrıldı.
Eşi Vedat Ebrem ile ayrılmasının ardından tüm zor koşullara rağmen iki kızının da başarılı bireyler olarak yetişmesi için tüm hayat yükünü sırtlandı.
Pembe Saçları ve Geceliğiyle “Deli Aysel”
Pembe saçları, geceliği ve dobra söylemleri ile yakın çevresinde “Deli Aysel” olarak bilinirdi.
Deli olmayı neden kabullendiğini şu sözlerle ifade ediyordu; “İnsanların bana deli demelerine müsaade ediyorum; karşılığında da her istediğimi hiçbir engelle karşılaşmadan yapabiliyorum.”
Kızı Mehtap Ar, bir gün annesi Aysel’e, niçin pembe peruk takıp gecelikle gezdiğini sordu. Aysel Gürel kızı Mehtap’a; “Bunlar topluma lafımı dinletme kostümüm. Normal döpiyesli, entel gözlüklü, ensede topuzla laflarımı söyleseydim, bir sürü insan içinde kaynar giderdim. Bu şekilde topluma lafımı dinlettim. Şarkılarım insanlara ulaştı.” cevabını verdi. (Mehtap Ar röportajı – Sümeyra Tansel, Taraf Gazetesi) Son Anına Kadar Kızlarını Düşündü
Aysel Gürel eşinden ayrıldıktan sonra hayatın tüm yükünü tek başına sırtlanmış ve bu yükü de başarıyla taşımış güçlü bir kadındı.
Mehtap Ar annesi Aysel ile ilgili verdiği röportajda şu ifadelere yer vermiştir: “Babamdan sonra hiç evlenmedi. Ben annemin karnındayken ayrılıyorlar. Ondan sonra hiç kimseye güvenmedi. İki kız büyüttü. İki çocuğun mesuliyetini ömür boyu omuzlarında taşıdı. Son anına kadar hep bizi düşündü. Ablam ekonomik olarak daha rahat diye, ablama 'Kardeşine sahip çık' demiş. Bütün hayali bana ev almaktı. Aldı da. Yolculuğa çıkmadan (vefat etmeden) iki yıl önce. Hastanede, son haftasında büyük ağrılar çekerken 'Ben bir yerlere gideceğim' dedi 'Nereye gidiyorsun anne' diye sordum. 'Bir yerlere gideceğim ben, senden ricam evimi bir hafta içinde boşalt. Eğer möbleli verirsen şu kadar kira, möblesiz verirsen bu kadar kira. Kiraya ver ki kimseye muhtaç olma' dedi. Hasta yatağında bile bizden habersiz emlakçıyla 'Benim ev ne kadar eder' diye konuşmuş, ölümünden sonra rahatımız için uğraşmış." Türk Pop Müziğinin Çınarı
Türk Pop Müziğinin Çınar’ı Aysel Gürel, 17 Şubat 2008’de sevenlerine veda etti. Ölümünün ardında 20.000’in üzerinde şarkı sözü bıraktı. Ölümünden sonra evinde bulunan “Sevdanın Son Vuruşu” adlı şarkı sözü, Müjde Ar’dan müsaade alınarak Tarkan tarafından bestelendi. Türk Pop Müziğine bıraktığı en önemli eserleri ölümünden sonra "Ayselin" ve “Çınar Vol 1”isimli albümlerde Türk Popunun Yıldız Vokalleri tarafından seslendirilir.