Manisa’nın Şehzadeler ilçesinde yaşayan Gürcan ailesinin minik kızları Beyza, henüz 26 aylıkken anneannesi ile birlikte parkta oynadığı sırada yemeye çalıştığı bir kabak çekirdeğinin boğazına takılması sonucu uzun süre nefessiz kalarak beyin felci geçirdi. Yaşıtları gibi oldukça hareketli bir kız çocuğu olan minik Beyza bugün 5 yaşında ve son 3 yılını serabrel palsi rahatsızlığıyla yatağa ve cihazlara bağlı olarak geçiriyor. Karnından beslenen ve solunum yapabilmesi için trakeostomi takılan minik Beyza’nın yeniden eski sağlığına kavuşabilmesi için bütün birikimlerini harcayan ailesi ise artık masraflara yetişemez duruma geldi. Kızlarında enfeksiyon riski olduğu için fizik tedavi merkezlerine gidemediklerini ve evde bire bir fizik tedavi uygulanmasını gerektiğini anlatan aile, bu uygulamanın pahalı olması nedeniyle karşılayamaz duruma geldiklerinden dolayı Sağlık Bakanlığından yardım istedi.
Tek isteğinin kızlarının yeniden eski sağlığına kavuşması olduğunu kaydeden baba Mustafa Gürcan, “Evladımın eski sağlığına kavuşarak vatanına, milletine faydalı bir birey olmasını istiyorum. Bu yaşadığı kaza sonrası tekrar sağlığına kavuşmasını istiyorum. Artık yetemiyoruz. Maddi açıdan pahalı bir hastalık olduğu için yetemiyoruz” dedi.
“3 YILDIR CEHENNEMİ YAŞIYORUZ"
Kızı Beyza’nın anneannesi ile birlikte parkta vakit geçirirken yemeye çalıştığı bir kabak çekirdeğinin nefes borusuna kaçarak tıkadığını ve hastaneye kaldırıldığını anlatan baba Mustafa Gürcan, “Kızım Beyza anneannesi ile birlikte parkta oynarken kabak çekirdeği boğazına yapışıp rahatsızlandı. Hastaneye eks durumunda kaldırıldı. Hayata tekrar geri getirilmeye uğraşıldı. O da uzun sürdüğü için beyin hücreleri ölerek beyin felci oldu. Şu an tam 3 yıl oldu. 17 Temmuz 2014 tarihinde akşam saat 22.30 sıralarında oldu. 3 yıldır adeta cehennemi yaşıyoruz. Yaşadığımız son 3 yıl tek kelimeyle cehennem gibiydi. Toplumdan neredeyse koptuk. Artık sadece onun için vardık. Ailece elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Eşim de ben de memur olduğumuz için işten kalan zamanlarımızı kızımıza harcıyoruz. Asıl bize bu konuda yardımcı olan anneanne ve dededir” şeklinde konuştu.
Son 3 yıldır maddi ve manevi olarak ellerinden gelen her şeyi yapmaya çalıştıklarını anlatan anne Fevziye Gürcan, “Yetemediğimiz yerler de oluyor. Örneğin ilk iki yıl fizik tedavi aldırabildik ama son bir yıldır fizik tedavi aldıramıyoruz. Trakeostomimiz olduğu için ve ciğerimiz açık olduğundan dolayı enfeksiyon riskimiz çok yüksek. Herhangi bir fizik tedavi merkezine de gidemiyoruz çünkü enfeksiyon riski nedeniyle kabul edilmiyoruz. Şu an istediğimiz Beyza’nın yoğun bir şekilde fizik tedavi alması. Bu da ancak şu durumda ev ortamında olabiliyor. Yatılı olan yani hastane tarzı yerlerde hastane enfeksiyonu nedeniyle uzun süre kalamıyoruz. Onun dışında günlük götürüp getirebileceğimiz yerlerde fizik tedavi toplu alanlarda olduğu için kabul edilemiyoruz. Fizik tedavi merkezleri kabul etmiyor zaten. Bunun tek yolu şu an evde bire bir fizik tedavi alması. Trakeostomimiz olmasa merkezlere gitme şansımız daha iyi olur, gidebileceğiz en azından ama bu şu an pek mümkün görünmüyor” diye konuştu.
Trakeostomi cihazının solunumda yaşadığı sıkıntı nedeniyle takıldığını anlatan anne Gürcan şunları söyledi:
“Trakeostomi, solunumda sıkıntı yaşadığı için, solunum yapması amacıyla takıldı doğrudan ciğere açılan bir alet. Şu an tam olarak gelişmediği için henüz çıkması mümkün değil ama ileride fizik tedavi ile beyni uyararak hücrelerin yeniden canlanmasını umut ediyoruz. Fizik tedavi ile beyin uyarıldıkça solunum merkezi de çalışarak trakeostomiden de kurtulmayı planlıyoruz. Yani şu an önceliğimiz o. Trakeostomiden kurtulmamız demek hem bizim giderlerimizi azaltacak hem de çocuğumun rahat bir fizik tedavi almasını sağlayacak. Şu an Beyza’nın aspirasyon cihazını sürekli aspire etmemiz gerekiyor. Bunun için aspirasyon sondası, eldiveni, spancı, boyun bağı, boğazındaki solunum için takılan aletin belirli aralıklarla değişmesi gerekiyor. Bunların hepsi gerçekten ciddi masraflar. Rutin kontrollerine götürmemiz gerekiyor. Yurt dışından getirdiğimiz 3 tane iğnemiz var mesela. Bunların ikisini Türk Eczacılar Birliğinin aracılığıyla birini de doktorumuzun aracılığıyla getirdik. Bunların hepsi para. Sonuçta biz de iki kişi çalışıyoruz ama evimiz kira bir çocuğumuz daha var. Biz de her aile gibi geçinip yaşamak zorundayız. Belli bir noktadan sonra da tıkanıp kalıyorsunuz. Ciddi anlamda sıkılıyoruz ve artık yetemiyoruz. Şu an en büyük derdimiz en büyük eksiğimiz fizik tedavi. Sağlık Bakanlığından istediğimiz en büyük şey fizik tedavi. Evde fizik tedavi için bize yardımcı olunmasını istiyoruz.”
Torunu Beyza’nın kendi yanında bu duruma düşmesi nedeniyle psikolojisinin bozulduğunu dile getiren anneanne Necla Atala ise 3 yıldır kızı ve damadı işteyken torununun gündüz bakımını üstlendiğini anlattı. (İHA)