-Nerede doğdunuz, büyüdünüz?
Trabzon’da doğdum, Bursa’da büyüdüm. Beş kardeşiz, ama ben hep en dışlanan oldum. Neden bilmiyorum, hiçbir zaman da öğrenemedim. Sırf o evden kurtulabilmek için 13 yaşında tekstil atölyesinde çalışmaya mbaşladım. Tek bir amacım vardı, bir an önce iş sahibi olmak. Ama olmadı...
- Neden?
Bir gün ablam aradı. “Eşimin erkek kardeşi seni alacak, bize getirecek” dedi. Eniştemin kardeşi, arabayla geldi, ama bir süre sonra garip yollara saptı. “Bir sigara içeceğim, şu ağacın orada oturalım biraz” dedi. Ve saldırdı. Anneme söyledim. Ne dedi biliyor musun? “Sus, ablanın yuvası yıkılır.”
- Evlendirmeye çalıştılar mı?
Evet ama istemedim. Psikoloğa gittim. Çünkü acımı hafifletsin diye makasla etlerimi kesiyordum.
-Baban ne yaptı?
En kötüsü oydu. Bana kadın gibi bakmaya başladı. Bir kere giyinmek için odaya gittiğimi bildiği halde içeri girdi. Öz babam!.. Bir gün “Canım seni istiyor” dedi. Kimseye söyleyemedim. Eve gelen arkadaşlarıma da sarktı.
- İnanamıyorum... Soru da soramıyorum.
Sonra bir arkadaşının kafesinde bana iş buldu. O da taciz etti. Kafeye sürekli gelen biri vardı. Bakışıyorduk. “Kaçır beni” dedim. Kaçtık. Ama o da adam çıkmadı. Bir gün “Hiç dikkat ettin mi, çok güzel oynuyorsun” dedi. Sonra beni bir mağazaya götürdü. Yeni giysiler, bir de beyaz bir oryantal kıyafeti aldı. “Seni eğlenmeye götüreceğim” dedi. Pavyon gibi bir yere gittik. Masaya bir adam geldi. Aralarında konuştular, öğrendim ki orada işe başlamışım.
-Nee?
"Olmaz” dedim, “öldürürüm seni, bu halinle nereye gideceksin” dedi. Üç bardak votka içirdi sahneye çıkmadan. Gerisini hatırlamıyorum. 10 bin lira avans aldı. İmzayı da bana attırdı. Artık pavyon kadını olmuştum. Bir gün eve iki adam getirdi. “İstediğin kadar yırtın parayı aldım” dedi. İki adamla yatağa girdim...
-Neden katlandınız bunlara?
19 yaşındayken çocuğum oldu ondan. Beni daha kötüsünden korur, sahiplenir dedim. Bir de annelik nasıl bir şey, merak ettim. Sonra hep şehir dışında iş ayarlamaya başladı. Aldattığını öğrendim. Ayrıldım. Oğlum onda kaldı. Çünkü ne iş yaptığımı bilmesini istemedim. Şimdi dokuz yaşında. “Ne iş yapıyorsun” diyor.
- Sonra yeni bir hayata mı başladınız?
Bir süre yalnız kaldım. Sonra kızımın babasıyla tanıştım. Aynı pavyonda çalışıyorduk. Benden yaşlıydı ama “Yuvam olur” dedim, meğer evliymiş. Reddedince bıçakladı. Korkudan beş yıl ikinci kadın olarak yaşadım. “ Hamile kaldım ama aldıramadım. Kızım doğduğunda işten atıldı. Karısını, çocuğunu evime getirdi. Sonra kızımı alıp gitti. Kızım beni öldü biliyor.
-Pavyonda masalara oturmaya ne zaman başladınız?
Dansözlükle aynı zamanlarda... O bambaşka bir hayat. İnsanda gurur murur kalmıyor. Saldıranlar, ağza alınmayacak laflar edenler...
-Nasıl baş ediyordunuz?
Bizim orada sahte gözyaşı vardır, bazen yalandan ağlıyordum. O zaman hemen yumuşar erkekler. Ama hep ağlarsan patron kızar. Bazen ben de deliriyorum, ağza alınmayacak laflar ediyorum, küfür kıyamet... Çok zor. Adam sapıksa elle taciz ediyor. İlk cümlesi “Hadi beni rahatlat” oluyor. Bir de çirkin çirkin konuşarak tatmin olanlar var. Bunu yapan masaya 20 içki söylediyse, patron sesini çıkarmaz. İki üç bira ısmarlarsa hemen kaldırır masadan bizi.
-Şiddet olayları da yaşanıyor mu?
Tabii. Gazinoya gelen de normal değil, biz de. Genç bir adam, bizim arkadaşlardan birine aşık oldu. Kız istemedi. Bir gün yine geldi, “Son sözün mü” dedi. Kız “evet” deyince, çekti silahını, kafasına sıktı. İzi hâlâ duvarda.
-İyi para kazanılıyor mu bu işten?
Dünyanın en iğrenç işi ama aklını kullanan yılda bir ev alır.
-Peki böyle mi geçecek hayat?
Tabii ki hayır. Benim de hayallerim var. Bir ev alacağım. İçini güzel güzel döşeyeceğim. Çocuklarıma durumu anlatıp “Benimle yaşamak ister misiniz” diye soracağım. Sonra tekstil işine döneceğim. İyi dikiş dikerim...
Parası olanla olmayanı nasıl ayırtediyorsunuz?
Zengin size daha “hanımefendi” gibi davranır. Cebi delik olan bir biradan sonra hemen sarkar. Kıyafet, ayakkabı, saat zenginlik göstergesi. Bu adamların oturması bile farklı olur. Ama emin olamadıysam bir şey aldırırım. Mesela “Bana çiçek alsana” dersin. Cebinden ne çıkacağına bakarsın. İki ayrı cepte taşırlar genelde, birinde büyük banknotlar, öbüründe yirmilikler olur.
-Paralı adamlara cebini boşaltmak için çok içmek dışında ne gibi oyunlar oynanır?
En meşhuru “cinleme”. Adam ne içerse içsin içine cin katılır. Adam kopunca da bir güzel yolarsın. Tam tersi, parasızsa “Ara hesap öde” deriz. Onu ödeyemezse en azından az dayak yer, ben de oyalanmamış olurum.
HARBİ İÇKİ KOFTİ İÇKİ
-Şu ‘içiyor gibi yapma’ meselesini anlatır mısınız?
Harbi içki, gerçek alkol demek. “Kofti” sulu içki... Bazı müşteriler bunu bildiğinden kendi şişelerinden harbi içki koyar. O zaman yandın demektir. Bir de yere boşaltma yöntemi var. Ama çok dikkat etmek lazım. Bir arkadaşım yanlışlıkla adamın ayakkabısının içine boşaltmış, adam boğuyormuş kızı.
Eskiden nasıl erkekler gelirdi, şimdi nasıl?
Eskiler daha iyiydi. Ajda’ya bakar gibi bakarlardı. Bir de eskiden seni ortamdan kurtarmaya çalışan adamlar vardı. O Türk filmleri uzayda yapılmadı. Gerçi bana yalancılar denk geldi, yattıktan sonra uzayanlar... Olsun. Şimdi kıro dışında mühendis çok geliyor. Bir de söylemem doğru mu bilmiyorum ama imam müşterim var. Başta gülme geliyordu, her şeyi “Bismillah”la yapıyor. Ama alıştım.
İL İL PAVYON REHBERİ EN GÜZELİ MALATYA
Ankara çok kötü, kızlar müşterinin yanında dayak yiyor. Bursa’da patronla yatan kazanır, Urfa’da ezmiyorlar, et gözüyle bakmıyorlar, paranı yemiyorlar. Ama en güzeli Malatya... Gitmeden istediğimiz yemekleri soruyor, karısına yaptırıyor adam. “Ben sizden kazanıyorum” diyor. Adana ise fuhuş cenneti.