HABER

Bir kültür ürünü olarak 'ramazan'ın pazarlaması

Bir ay boyunca neredeyse ramazan teması kullanılmadan reklam yapılmıyor. Özellikle gıda ve bankacılık sektörü Ramazan’ı bir reklam malzemesi olarak kullanıyorlar.

Bir kültür ürünü olarak 'ramazan'ın pazarlaması

Mustafa Cem Dönmez / Mynet Haber

Feodalitenin hüküm sürdüğü orta çağda din, feodal toplum sisteminin merkezinde yer alıyordu. Feodal beylikler gücünü dinden alıyor, toplumdaki sınıflaşmayı din aracılığıyla sağlıyordu. Kapitalizm, insanın varlığını ve yaşamını sürdürme mücadelesinde doğa güçleriyle ilişkisinin ve toplumsal koşullarının ürünü olarak ortaya çıkan ve koşulların değişmesiyle birlikte çeşitli biçim ve düzeylerde değişime uğrayan ilkel-putperest ve tek tanrılı dinlerin gelişme ve değişme “süreci”nde, bir “yol ayrımı”nı gündeme getirdi.

Rönesans ve refom yaşayamanın bugüne sarkan sancıları

Bu ayrım Avrupa’da Rönesans, Reform ve Sanayi Devrimi ile birlikte aydınlanmaya doğru giden yolu açtı. Feodalitenin çözülmesiyle birlikte dinin toplumdaki yeri de artık eski öneminde değildi. Fakat kendi Rönesans dönemini ve reformlarını gerçekleştirmemiş olan İslam toplumlarında süreç bu şekilde işlemedi. Feodaliteden modern topluma geçişi büyük sancılar içerisinde gerçekleşen İslam toplumlarında din, yeri sorgulanan bir olgu değildi, İslam’ın kendisi de öz olarak bu sorgulama ve yenileme sürecini kabul edecek bir kültürü oluşturmuyordu ancak modernleşme en azından batılı toplumların gelişmişliği ile rekabet edebilmek için kaçınılmazdı. Bu da özellikle İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Ortadoğu’da seküler diktatörlüklerle yönetilen ülkeleri ortaya çıkardı. Bu ülkeler genellikle Sovyetler Birliği tarafından destekleniyordu. İki kutuplu dünya düzeni ve soğuk savaş sona erene kadar da bu şekilde devam etti.

Soğuk savaşın sona ermesi ve Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra ise dünya Batı, genellikle de Amerikan kültürünün etkisine girdi. Artık herkes kola içiyordu, kola isimli içeceğin hayatımızda olmaması düşünülemezdi. Kapitalizmin din ile ilişkisi de değişti. Santa Claus gibi dini figürler, noel, ramazan gibi dini önemi olan günler tüketimi arttırmak için birer araç haline dönüştü. Ramazan, İslam alemi için en önemli zamanlardan birisi, bireysel olarak İslam’ın şartlarından oruç tutma ibadetinin gerçekleştirildiği bir dönem olmasının yanı sıra toplumsal dayanışmanın sağlanması açısından da önemli bir zaman. Aynı zamanda ramazanda tutulan oruca nefse hakim olmak, öfkeye hakim olmak ve fakir insanlarla empati kurmak gibi anlamlar da yükleniyor. Bununla birlikte 18 saat aç kalarak yapılan ibadetin sonucunda kurulan büyük ve lüks sofralara, empati kurulması amaçlanan fakir insanlar oturamıyor. Öfkesini ve nefsini kontrol altına alması gerekenler ramazanda oruç tutmayan kişilere öfkesini yansıtıyor. Dahası toplum özellikle ramazanda yayınlanan reklamlarla ihtiyacı olandan fazlasını tüketmeye yönlendiriliyor.

Bir ürün olarak yeniden kurgulanan ramazan

Antikapitalist Müslümanlar'dan yazar İhsan Eliaçık, bu durumu "Türkiye'de ramazan tüketim kültürünün parçası oldu, muhafazakâr iktidar sayesinde kapitalizm kendisine abdest aldırarak, Anadolu'nun en ücra köşelerine iftar sofralarına kadar sokulabiliyor" diyerek açıklıyor. Kapitalizmin yarattığı tüketim ürünleri ramazan geleneğinin bir parçasıymış gibi önümüze sunuluyor. Gerek hükümet gerekse muhalefet tarafından dini değerlere saygı siyasetçilerin dilinden düşmese de, gıda ve bankacılık gibi dev sektörler ürünlerini satabilmek için dini imgeler ve kavramlardan gün geçtikçe daha fazla faydalanıyor. Öyle ki ramazan şu anda tek başına bir ürün gibi algılanıyor ve ramazana bu şekilde yaklaşılıyor. Ramazan gelenekleri hemen her reklamda karşımıza çıkıyor, reklamlarda bütün mahallelinin sokakta bir araya geldiği devasa iftar sofraları kuruluyor. Gerçekte ise insanlar daha fazla ürün alıp, daha fazla yalnız kalıyor, reklamlarda kurulan büyük sofralar sadece tüketime özendirmek için yaratılmış bir hayal ürününden ibaret kalıyor.

Siyasi bir koz olarak ramazan

Ramazan dönemi yapılan reklamlar sadece tüketim ürünleriyle de sınırlı değil, siyasilerin de en önemli reklam araçlarından birisi durumunda. Siyasi figürler bir yandan seçtikleri dar gelirli bir aile ile iftar yaptığı görüntüleri medyaya servis ederken bir yandan da sanatçılar ve diğer siyasileri bir araya getirdikleri devasa iftar sofraları kuruyorlar.

Örneğin geçtiğimiz günlerde cumhurbaşkanının eşi Emine Erdoğan’ın iftar için gittiği dar gelirli ailenin evinde masadaki sofrayı yer sofrasına çevirtmesi ve medyaya yer sofrasındaki görüntülerin servis edilmesi şov olarak değerlendirilmişti.

Bunun yanı sıra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sanatçıları ağırladığı şatafatlı iftar sofrası da çok eleşririldi.

En Çok Aranan Haberler