İklim değişikliğiyle birlikte gıda krizinin de kapıya gelip dayandığı, yakında tüm dünyayı etkileyebileceği bir dönemde yaşıyoruz. Bu nedenle gıdaya karşı yaklaşımızı değiştiren pek çok yeni projeyle karşılaşıyoruz. Atlanta’da kurulan gıda ormanı bunlardan biriydi. Satılamayan yiyeceklerin indirimli olarak satılabilmesini sağlayan lokasyon bazlı bir mobil uygulama YourLocal ise gezegeni hem de yerel girişimciyi korumak adına iyi bir örnekti. Çöpe gitmek üzere olan gıdaları satan süpermarket The Good Food, tüketim tarihi geçmiş yiyecekler satan süpermarket Wefood, fiyatını müşterilerin belirlediği artık yiyecek süpermarketi Leeds de örnek almamız gereken uygulamalardı. İtalya ve Fransa ise süpermarketlerde satılmayan yiyeceklerin ihtiyaç sahiplerine bağışlanması için yasa çıkararak yine dünyaya örnek olmuştu. Finlandiya’nın süpermarket zinciri S-Market ise happy hour kavramını farklı bir bağlama taşıyarak gıdaların çöpe gitmesini önlemeye çalışıyor.
Bir dönem ülkemizde de trend haline gelen ve sıklıkla şirketlerde uygulanmaya başlayan ithal gelenek happy hour, çoğunluk tarafından sevilen bir aktivite biçimi oldu. Elbette bazılarımız için içten içte hoşlanılmayan, sinir bozucu bir uygulama olarak kaldı. Cuma günleri yoğun bir haftanın stresini atmak adına, şirketin kanatları altında kontrollü bir eğlence ortamı yaratıyor bu etkinlikler. İndirimli veya bedava içki sunulması da en önemli özelliği.
Amaç motivasyon sağlamak, şirkete bağlılığı ve verimi artırmak. Bazılarımız happy hour’da gerçekten eğlenirken, bazılarımız bu altta yatan amacı göz ardı edemiyor ve eğleniyormuş rolü yaparak sıkıntılı saatler geçiriyor. “Mutlu saat” anlamına gelen ismi bile sinir bozmaya yetebiliyor. Yurt dışındaki happy hour’lar restoranlarda ve barlarda da içki indirimlerini kapsıyor. Hatta dünyanın çoğu noktasında happy hour, indirimli içki satışı ile özdeşleşmiş durumda. Peki bu tip bir indirim kampanyasının gezegenin yararına kullanıldığında oldukça işe yarayabileceğini hiç düşündünüz mü?
Finlandiya’da ülke genelinde 900 S-Market mağazasında, elde kalan et ve balıklar (yüzde 60’ı elde kalıyor) raflardan çöpe gitmeden önce her akşam saat 21.00’de indirim uygulanmaya başladı. Bu son dakika indiriminin adı happy hour. Happy hour’dan ziyade Türkiye’deki akşam pazarı geleneğine benziyor aslında.
Happy hour, S-Market’in 2 yıldır gıda atıklarını azaltmak için sürdürdüğü bir kampanyanın parçası. Happy hour kavramı insanların zihninde içkiyle özdeşleşen bir etkinlik. İnsanların içmeyi sevdiği bir ülkede, gıda atıklarını önemsemeyenlerin dahi dikkatini çekmek amacıyla bu gıda indirimi uygulamasına da happy hour denilmiş.
S-Market’in happy hour’u, kazan-kazan-kazan durumu ile sonuçlanmış. Müşteriler çok ucuza yiyecek alabiliyor, perakendeciler elden çıkarma için ödeme yapmak zorunda kalmıyor ve gezegen üzerindeki üretim ve tüketim yükü hafifliyor.
Birleşmiş Milletler’in raporuna göre, insan tüketimi için üretilen gıdaların üçte biri tüketilmeden çöpe gidiyor. Bu da 680 milyar dolar değerinde 1,3 milyar ton yiyeceğin çöpe gittiği anlamına geliyor. İklim değişikliği/iklim krizi dünyanın gündeminde yer bulabilmesine rağmen gıda krizi çok yaygın dile getirilen bir sorun değil ne yazık ki. Ancak iklim krizi ve nüfus yoğunluğuyla tetiklenen ve kartopu gibi hızla büyüyen en ciddi meselelerden biri gıda krizi. Böyle bir kriz söz konusuyken gıdaların çöpe gitmesi ise kabul edilemez bir durum. Ülkemizdeki market zincirlerinin ve restoranların da bu duruma duyarsız kalmaması ve benzer uygulamaları başlatması sevindirici olacaktır.