Geçtiğimiz 15 yılda birçok ressama ve sanatçıya ev sahipliği yapan Harmony Sanat Galerisi, Dünya Sanat Haftasına denk gelen Nisan ayının ikinci haftasında ünlü ressam çift Yusuf KATİPOĞLU ve Ursula SOLTERMANN KATİPOĞLU'nun da birlikte açacakları 15. sergi olan "Beraber-Mitenand" ile bu birlikteliği sanatın ışığında kutlamaya hazırlanıyor.
Uzun yıllardır Kuzguncuk’ta yaşayan ve Katipoğlu çiftinin serüvenine tanıklık eden önemli şair, çevirmen ve metin yazarı Egemen BERKÖZ'ün metnini hazırladığı sergi 16 Nisan-11 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşecek. Yusuf Katipoğlu ve Ursula Soltermann Katipoğlu'nun kolektif olarak hazırladıkları bu sergi 15. Yılına özel olarak gerçekleşecek.
Sanatseverleri rengarenk bir gezintiye çıkaracak "Beraber-Mitenand" isimli serginin açılışı ise 16 Nisan saat: 17.00’da gerçekleşecektir.
50 senelik sanat hayatlarında, yurtiçi ve yurtdışı olmak üzere 70’e yakın sergi açan Katipoğulu çiftinin sergisini 11 Mayıs tarihine kadar sanatseverler ziyaret edebilirler.
Türk Sanatı’nda önemli bir yeri olan Yusuf KATİPOĞLU ve Ursula SOLTERMANN KATİPOĞLU, klasikleşmiş ve kendi özgün tarzlarını yansıtan eserlerini paylaşmak adına tüm sanatseverleri sergisine davet ediyor.
Yusuf KATİPOĞLU Hakkında:
1941 yılında Trabzon’da doğdu. Ortaöğretimini Trabzon’da tamamladı. 1968 ‘de İ.D.G.S. Akademisi Y.Resim Bölümünden mezun oldu. 1971 yılında Akademi’nin Avrupa Burs Sınavı ilk sergisi oldu. 1971-80 yılları arasında Trabzon’da resim öğretmenliği yaptı. 1975’te Trabzon Güzel Sanatlar Galerisi’ni kurdu ve yöneticiliğini üstlendi. Çeşitli yurtiçi ve yurtdışı sergilere katıldı.
1980 yılından itibaren Kuzguncuk’ta yaşıyor ve çalışmalarına Kuzguncuk’taki atölyesinde devam ediyor.
Ursula SOLTERMANN KATİPOĞLU Hakkında:
Ursula SOLTERMANN KATİPOĞLU, İsviçre’nin Wallis bölgesinde doğdu. Sion Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümünden mezun oldu. Zürih’te üç sene vitray atölyesi ‘’Maeder’’ de çalıştı ve renk anlayışını derinleştirdi. Wallis Brig’de üç sene resim öğretmenliği yaptı. Karma sergilere katıldı. İlk kişisel sergisini ‘’Galeri jodok’’ Brig’de açtı. 1980’de Türkiye’ye yerleşti ve Ressam Yusuf Katipoğlu ile evlendi. 1980 yılından itibaren Kuzguncuk’ta yaşıyor ve çalışmalarına Kuzguncuk’taki atölyesinde devam ediyor.
HARMONY SANAT GALERİSİ Hakkında :
Bir sanat şehri olan İstanbul'un güzelliklerini koruyabilmiş ender semtlerden biri olan Kuzguncuk'ta bulunan HARMONY SANAT GALERİSİ, modern sanatın izinde 15. yılını kutluyor. Kuzguncuk'ta yaşayan ve sanatlarını sürdürmekte olan sanatçıların, bir arkadaşlıklarını ve üretimlerini izleyici ile paylaşabilecekleri bir platform sağlama amacı ile Nedret ERENÇİL tarafından kurulan Harmony Sanat Galerisi, şu an Murat ÜSTÜN yöneticiliğinde ve Derya ŞARBALKANLI koordinatörlüğünde yolculuğuna devam etmektedir. Galeri ile sanatçılar arasındaki bağ, sanatın sürdürülmesinden doğan bir inançtan beslenmekte ve evrensel sanat anlayışını benimsemektedir.
Egemen BERKÖZ
BİR SERGİNİN YA DA BİR-LİKTE YAŞAMIN ÖYKÜSÜ
Yusuf’un resimlerine bakıyorum. Deniz (Karadeniz), dalgalar, kayık-taka, balık-hamsi, yelken-tekne, kemençe, peştemal… Trabzon özetle ve bir de Mevlevi dervişi… Ama hepsi, ünlü bir ressamın bu balık değil, resim dediği gibi: Deniz, dalgalar, hamsi, taka... hepsi Yusuf. Derviş de Yusuf.
Ursula’nın resimlerine bakıyorum. Kareler, dikdörtgenler, yuvarlaklar iç içe, yan yana, alt alta, üst üste, her resimde ayrı bir yerleşim. Figür yok mu? Var. O soyut-geometrik biçimlerin arasına gizlenmiş, belli belirsiz kadın bedenleri… Kimi dikine dikdörtgenlerse üçü beşi bir arada karşı yakanın gökdelenlerini çağrıştırmıyor mu?
Yusuf’da renkler canlı alabildiğine, tuvalden fırlar gibi… Ursula’nın renkleriyse yumuşak, ipek dinginliğinde…
Yusuf kendi de renkleri gibi, heyecanlı, bağırarak konuşuyor, diyor ki ben öykücüyüm, Ursula soyutçu. Ursula alt perdeden konuşuyor, uysal, onaylıyor başını sallayarak.
İkisi de tıpkı resimlerine benziyor ya da resimleri onlara… Ve inanması zor ama bu iki ressam otuz altı yıldır evliler ve aynı evde yaşıyor, resim yapıyorlar.
Peki nasıl oluyor bu? Karşıtların uyumu mu? Dalgalarla yamaçların… Coşkuyla dinginliğin… Biri deniz kıyısından, biri dağ yamacından… Ama Trabzon’un denize inen yamaçlarına da tırmanmıştır kuşkusuz Yusuf… Ursula da İsviçre’nin göllerinin dalgalarında kulaç atmıştır… Biri Karadeniz’den, Trabzon’un Arafili Mahallesi’nden… Biri İsviçre’nin Rhone vadisinden, Brig kasabasından… Biri Trabzon’dan İstanbul’a, Güzel Sanatlar Akademisi’ne, sonunda Zürih’e… Biri Brig’den Sion’a, Güzel Sanatlar Akademisi’ne, oradan Zürih’e… Ve otuz altı yıldır Kuzguncuk’ta, aynı evde…
Yusuf biz diyor nereye baksak resim görürüz. Ursula da onaylıyor. Ağaca baksalar resim, eve baksalar resim, takaya baksalar resim, dağa-denize-balığa-kediye, neye baksalar resim… Ama baktıkları aynı olsa da gördükleri-yaptıkları resim çok farklı… Her biri kendi resmini yapıyor… Ve birbirlerini eleştiriyorlar… “Hem de çatır çatır” diyor Yusuf, “Hiç acımadan” diyor Ursula da… Evet, bakıyorlar, çiziyorlar, boyuyorlar, tartışıyorlar, sergi açıyorlar, kaç sergi açmışlar bugüne kadar, sormadım, onlar da söylemedi…
Tek söyledikleri: Bu, birlikte 15. Sergileri…
Yusuf resmini dalgalardan dokuyor… Takalar, kayıklar, balıklar, balıkçı amca, kemençeci dayı, hepsi dalgadan… Karadeniz’e özgü peştamalın kendine özgü çizgileri de katılmış bu dokumaya, Trabzonlunun hızlı konuşması, tezcanlılığı da… Peki o mum alevinin üstünde dönen dervişin yolu nasıl düşmüş ola Yusuf’un düşlemine? Dalgaların –durmaz durulmaz- tekdüze gelip çekilişiyle Mevlevilerin tekdüze dönüşü arasındaki benzeşme mi ona esin vermiş ola?
Ursula ise soyut-geometrik biçimlerle somut gerçeği arıyor… Soyut biçimleri birer resim öğesi olarak kullanıyor… Ursula’nın dünyayla - ülkeyle, yaşadığı kentle – ilgili gözlemleri, hatta eleştirileri değil mi o pastel renkli dikdörtgen, kare ve dairelerle kurduğu resim yapıları? Betonlaşan kent, uçak (bomba da atabilir, gürültüdür de…) yalnızca renklerin ve biçimlerin uyumla bir araya getirildiği resim yapıları da olabilirler, bir eleştiri, yaşadığımız dünyaya (ülkeye, kente) ilişkin bir saptama da…
İşte bir sergi, iki ressam, iki yaşam: Ressamların kişilikleriyle bire bir örtüşen iki resim dünyası.
Heyecanla konuşan, dinle beni diyen resimlerin yanında dingin, sessizce gösteren resimler…