Silivri birkaç yıl öncesine kadar kendi halinde bir yerdi. Oralı değilseniz; ancak yazlığa, denize girmeye, hadi bir de yoğurt yemeye gidilirdi. Şimdi hukukçu, gazeteci, asker yakını ya da Fenerbahçeliyseniz, yolunuzun Silivri'ye düşme ihtimali yüksek. Aynı anda hem Balyoz hem de sporda şike davası görülüyor şu günlerde...
[
* MYNETSPOR'U FACEBOOK'TAN TAKİP EDİN](http://www.facebook.com/spormynet)
CANLI MAÇ SONUÇLARI İÇİN TIKLAYIN
Biz dün basın mensubu kontenjanından çıktık yola. Davanın ilk günü trafiğin kilometrelerce önce başladığı, onlarca otobüsün sloganlar eşliğinde ilerlediği Silivri Cezaevi'ne yaklaşıyoruz. Bir Allahın kulu yok etrafta.
Yalnızca gazeteciler, canlı yayın araçları... 24 saat önce Silivri'yi Saracoğlu Stadı'na çeviren Fenerbahçe taraftarının üzerindeki Aziz Yıldırım etkisi bu olsa gerek. Yıldırım, "Hava soğuk, gelmeyin" dedi ve bir sözüyle Silivri'yi boşalttı.
Hava soğuktu hakikaten, hem de çok soğuk. Yağmur yağmış, yerler vıcık vıcık çamur. Önceki günkü o şenlik havasını hatırlatan hiçbir şey yok. "Tutuklu değiliz, tutukluyuz", "Sana söz yine baharlar gelecek" pankartları yerlerde, çamura karışmışlar. Fenerbahçe Kulübü'nün kurduğu çadır bomboş, içeride yalnızca üzerlerinde Fenerbahçe logosu olan su şişeleri istiflenmiş duruyor.
Tek yaşam belirtisi yandaki çadırda... Kapısının bir yanında Fenerbahçe bayrağı, diğer yanında "Devrimlerinin izindeyiz" yazan Atatürk fotoğrafı olan bir çadır. İçinde kahveler, çaylar, poğaçalar... Dışarıda ise yerlere dökülmüş pilavlar, simitler... İçeridekilerin ilk cümlesi şu: "Aziz Başkan bizi yaktı". Hayırdır?
Yaklaşık 120 izleyici
Silivri'de kafe işleten Fenerbahçeli ortaklar, "Nasıl olsa binlerce kişi gelecek, burada şahane satış yaparız" demişler. Satın aldıkları çadırı bir güzel kurmuş; kahveleri, çayları, börek çörekleri alıp gelmişler. İlk gün binlerce taraftar gelse de, kulübün dağıttığı yemekler yüzünden 100 kişilik satış ancak yapmışlar. Dün ise bırakın 100'ü, 10 müşteri girmiş değil kapılarından. Zarar beş bin TL, hezimet en büyüğünden. Yine de kıyamıyorlar: "Helal olsun Fenerbahçe'ye, ne yapalım".
Sporda şike davasının görüldüğü duruşma salonu, Balyoz davasının salonun yarısı kadar. Sanıkların ve avukatların kapladığı alan, izleyicilerden fazla. Yaklaşık 120 kişi izliyor duruşmayı.
İçeride bitmeyen bir sirkülasyon var; kapı devamlı açılıp kapanıyor, biri giriyor, biri çıkıyor, çıkan geri dönüyor. İzleyicilerin çoğunluğunu sanık yakınları ve Fenerbahçe yönetimi oluşturuyor.
Sanıkların arkası dönük ama salonun üç yanındaki ekranlardan yüzlerini görüyoruz. Aziz Yıldırım'ın yüzü neredeyse ifadesiz. İddianame okunurken şakağındaki saçlarla oynuyor. Bir ara elini yanağını koyup neredeyse yatıyor; "Hikaye anlatıyorsunuz, uykum geldi" der gibi...
Seslendiren TRT spikerinin kusursuz tonlamalarına rağmen iddianameyi dinlemek, takip etmek, etseniz de anlamak zor. Cümleler bir türlü nihayet bulmuyor. Avukatlar bile esniyor.
Neyse ki dile gelen her "örgüt" sözcüğü izleyiciler tarafından gülümsemeyle karşılanıyor. En büyük kahkahaları ise şifreler alıyor; izleyicinin favorisi şike için kullanılan "inşaat" ve "taş ocağı". Hiç değilse bu şekilde iddianamenin yeknesaklığı biraz olsun dağılıyor.