Valhalla’nın bu kadar hype yaratmasının ve birçok oyuncunun gün saymasının nedeni kesinlikle Viking teması. Tabii yeni nesil platformlar da heyecanı biraz yükseltiyor ancak asıl konunun teknolojiden daha fazlası olduğunu düşünenlerdeniz. Valhalla hakkında size kötü haberden çok iyilerini sunacağım, zira oyunu gerçekten başarılı bulanlardanım ve geçirdiğim her dakika beni inanılmaz mutlu etti. Elbette her oyun gibi Valhalla’nın da hızla düşüş gösterdiği zamanlar da var. Hepsine yavaş yavaş değineceğiz.
İyi ya da kötü fark etmez, AC serisi benzersiz ortamlar, tarihi mekanlar, parkur dinamikleri ve gizlilik temasıyla açık dünya oyunlarını değiştirdi. Bununla birlikle serinin belli isimlerinin geri planda kalmasının ardından Assassin’s Creed Origins, kalbimizdeki boşluğu doldurdu. Bayek’in hayatımızı ilk kez süslemesinin ardından, seri sadece bir açık dünya oyunu olmaktan çıktı. Assassin’s Creed Odyssey, Origins tarafından ortaya konan temel üzerine inşa edildi ve RPG unsurlarını daha belirgin hale getirdi. Tabii Origins kadar büyük etki yaratamadı çünkü çok benzer tasarımlara maruz kalmıştı.
Valhalla, öncüsü gibi çoğunlukla Origins’ten ilham alıyor, ancak Odyssey’in başarısız olduğu yerde zirveye çıkmayı başarıyor. Serinin sınırlarından çok uzaklaşmasa da, çok fazla dolanmayan daha güçlü bir oyun gibi hissettiriyor ve sonuçta daha keyifli olan çok daha aksiyonlu bir deneyim sağlıyor.
Odyssey’de Layla Hassan‘ın hikayesini kaldığı yerden devam ettiren Assassin’s Creed Valhalla, Norveçli savaşçının ve Viking Eivor’un ve onun Raven Clan’ının ihtişamına yükselişi ve 9. Yüzyıl İngiltere’sinde gelişen bir Viking yerleşiminin kurulmasını anlatıyor.
Norveç’in ilk kralı Harald Fairhair’in iktidara gelmesinin ardından, Eivor ve onun çocukluk arkadaşı Sigurd, Norveç’ten ayrılmak ve Britanya Adalarında kendilerine bir isim vermek, Saksonlar ve halihazırda yerleşmiş olan diğer Danimarkalılarla bağlılık kurmak zorunda kalırlar. Northumbria, East Anglia ve Mercia’da ve daha sonra Assassin Brotherhood ve Templars olarak bilinecek olan iki emir olan Hidden Ones ve the Order of the Ancients arasındaki yüzyıllık savaşa dahil olurlar.
Hikaye başlangıcı çok da vurucu başlamıyor. Çocukken Eivor, ailesinin Kjotve’nin eliyle ölümüne tanık olur. Bu ölüm şekli Eivor’da büyük bir şok etkisi yaratır. Çünkü bir İskandinav savaşçısı için son derece onursuz bir ölüm, Valhalla’ya girip Odin ve Aesir’e katılamamak anlamına gelir. Katliamdan sonra Kral Styrbjorn tarafından evlat edinilen Eivor, aklında tek bir hedefle büyür; ailesinin intikamını almak ve onurunu geri kazanmak. Çocukluğundaki olaylara şahit olduktan ve kısa süre de olsa minik Eivor’u kontrol ettikten sonra erkek veya kadın olarak seçimimizi yapıyor ve Valhalla’nın dünyasına atlıyoruz. Ayrıca dilediğiniz zaman kadın ve erkek Eivor arasında değişiklik yapabiliyorsunuz.
Valhalla’da zaman geçirdikçe Harald Fairhair, Ivarr, Ubba Ragnarsson, Alfred gibi dizi Vikings ve benzerlerinde gördüğümüz karakterleri öne çıkartıyor. Hatta efsanevi Ragnar Lothbrok’tan da sık sık bahsediliyor. Burada İngiltere ve Frankia’daki baskınlarının İskandinav toplumu üzerinde nasıl kalıcı bir etki bıraktığını gösteriyor.
Eivor ve Sigurd’un İngiltere’ye gelişinden ve yerleşimin kurulmasından sonra hikaye kendi kendine gelişmeye başlar. Tahmin edilebilir bir Viking hikayesine hazır olun, ancak yerleşiminizi geliştirdikçe ve karakterlerle etkileşime girdiğinizde eğleneceğinizden hiç şüphem yok. Karakterler öyle unutabileceğiniz tipler de değil. Ayrıca buradaki insanların hepsi Eivor’a bel bağlayan insanlar. Bu noktada gözüme tatlı gelen ve Odyssey’den kesinlikle bir adım ötede olan nokta, ara sinematikler.
Serinin önceki temasına göre başka bir büyük değişiklik ise oyuncuların yapabileceği bazı seçimlerin nasıl geliştiğini bir noktada etkilediğidir. Eivor ve Sigurd’un İngiltere’ye gitmek üzere Norveç’ten ayrılmasından hemen önce yapılan seçimler, sadece oyunun nasıl sona ereceğini değil, aynı zamanda farklı bölgelerdeki politikaları da etkileyecek birkaç seçimi beraberinde getiriyor.
Eivor’un destanı, Valhalla hikayesinin ana odak noktası olsa da, modern zaman hikayesi, onu kararlı bir şekilde ilerleten birkaç beklenmedik bükülme ile şaşırtıcı derecede gelişme gösteriyor. Serinin hikayesinin hayranıysanız, kesinlikle hayal kırıklığına uğramayacaksınız ve yapacak o kadar çok şey var ki ana hikaye görevlerini kolayca unutacaksınız.
Kendini tekrar eden ancak bu tekrarı çok sık suratımıza vurmayan yan görev gidişatı, Valhalla’nın güçlü noktalarından biri. Haritada gezerken birileri yardım isteyebilir, bir parşomen peşinde koşabilir, raid ekibinize katılmak isteyen bir savaşçıya denk gelebilir, onurlu bir ölüm için size düelloya davet eden özel savaşçılara denk gelebilir, lanetlenmiş bir toprağı kötülükten arındırabilir, bir kurdu kafesten kurtarabilir, uyurgezer bir askeri takip edebilir ve dahasını yapabilirsiniz. Valhalla bu kısımda kesinlikle çok çeşitli ve sizi boş bırakmamak adına elinden geleni yapıyor.
Assassin’s Creed Valhalla’nın konusu ve hikaye anlatımı, Assassin’s Creed Odyssey’ye kıyasla bir adım önde ve açık dünya oynanışı da aynı şekilde. Oyunun genel akışı serinin önceki girişine göre çok fazla değişmemiş olsa da, uygulama çok farklı ve Antik Yunanistan’daki önceki macera setinde görülen en büyük sorunların çoğunu çözüyor.
Çoğu açık dünya oyunu gibi, Assassin’s Creed Valhalla, keşfedilecek büyük bir dünya ve iki farklı harita sunuyor: Norveç ve İngiltere. Oyunun ilk bölümünün belirlendiği Norveç haritası, daha küçük olanı.
Haritada ayrıca isteğe bağlı keşfedebileceğiniz üç farklı kategori yer alır: Wealth, Mysteries ve Artifacts. Wealth, eşya satın almak, yerleşimi iyileştirmek ve donanım yükseltmek için kaynaklar satın almak adına gümüş elde etmenin mümkün olduğu alanları belirtir. Burada bunlara becerileri elde edebileceğiniz özel kitaplar (Books of Knowledge) da dahildir. Mysteries ve Artifacts biraz daha karmaşık. Adı üzerinde Mysteries yani Gizemler, platform bulmacalar, tamamen rastgele ortaya çıkan World Events, bulunduğunuz dünya ve karakterler hakkında bazı bilgiler sağlayan kısa yan görevlerin yanı sıra tamamlandığında bazı ödüller verir. Artifacts, koleksiyonlar yani toplanabilir eşyalar, Roma Eserlerinden yeni dövme tasarımlarına ve daha fazlasına kadar bir dizi farklı öğeyi içerir.
Oyunun diğer önemli noktası olan Raidleri de unutmamak gerek. Raidler, haritada kırmızı iki balta sembolü ile karşınıza çıkar. Bu sembollerin üzerine geldiğinizde minimum power yani ne kadar güce ihtiyacınız olduğunu oyun size gösterir. Evet, power bu oyunda önemli bir kavram. 290 power isteyen bir göreve veya haritaya 50 power ile giderseniz, sizi kırarlar.
Origins ve Odyssey’de olduğu gibi yanı başımızda bize gözlerini ödünç veren sevimli bir kuşumuz var. Bu sefer kendisi bir kuzgun ve adı da Sirin. Kendisini düşmanları taramak, toplanabilir çeşitli deri ve demir gibi eşyaları görmek, hazine sandıklarını keşfetmek için kullanabilirsiniz. Ayrıca Eivor’un da benzer kendi tarama özelliğini V tuşuna basılı tutarak Odin Sight’ı aktif edebilirsiniz.
Burada sizlere güzel bir tavsiyem var: Settlement yani yerleşkenizi (Ravensthorpe) mutlaka geliştirin. Yerleşim türlerinin gelişimi, hikaye ve yan içerik arasında dengeyi oluşturuyor. Belirli bir noktaya kadar geliştirme yaparken, hikayeyi ileriye taşımak, Barracks kurarak kendi Jomviking savaşçınıza sahip olup onu başka oyuncularla paylaşabilmek adına güzel bir düşünce olmuş. Tabii Ravensthorpe’u maksimum seviyeye çıkarmanıza gerek yok, yine de aklınızın bir köşesinde kalsın ve yavaş yavaş da olsa geliştirmekten geri kalmayın. Aksi durumda oyunun belli noktasında sadece raid yapmaktan sıkılabilirsiniz.
Wealth yani size zenginlik katan olayları temizlemek ve çok eğlenceli olan raidleri tamamlamak, yerleşiminizi inşa etmek ve iyileştirmek için büyük ölçüde bir gerekliliktir. Bu da daha fazla hikaye içeriğinin kilidini açmak için bir noktada ihtiyacınız olan şey. World Events, çok çeşitlidir ve 9. Yüzyılda İskandinav ve İngiliz toplumu hakkında daha fazla bilgi edinmenin harika bir yolu. Mesela, bulunan ilk World Event’lerden biri, İngiltere yıllarında Ragnar Lothbrok’a eşlik eden savaşçılardan birine karşı verilen mücadele.
Sadece açık dünyadaki çeşitli görevler değil, kasabalardaki mini oyunlar da oldukça eğlenceli. Şahsen Orlog‘a bayıldım! İlginç bir strateji oyunu ve farklı zarlarla oynanıyor, her zar rakibinizin hamlesine göre kullanılıyor. Mesela siz balta ve kalkan zarını kullandığınızda, rakibiniz kalkanı yok edebilecek bir zarla karşılık verebiliyor. Her kasabadaki rakibi yenmek için uğraşıyorum, o derece hoşuma gitti. Diğer mini oyunlar arasında flyting yani laf dalaşı veya münakaşa yer alıyor. Flyting, Eivor’un karizmasını arttırıyor ve ek diyalog seçeneklerini de beraberinde getiriyor. Belli görevlerde o karizma gerekecek, o yüzden es geçmeyin derim.
Valhalla ekipman ve ganimet sistemi tamamen elden geçirilmiş. Artık büyük miktarda silah veya zırh parçalarını çantada taşımaya gerek yok. Hatta sayıları bayağı düşürülmüş. Tüm silahlar ve zırhlar benzersiz, ayrıca oyunun sonuna kadar kullanılabiliyor, çünkü onları yükseltmek ve hatta demirci Gunnar yardımıyla kalitelerini artırmak mümkün. Herhangi bir parçanın kalitesini artırmak, aynı zamanda görünümünü de değiştirerek sadece artırılmış istatistiklerin ötesinde güzel bir ilerleme hissi verir.
Kötü haber ise kişiselleştirme çok sönük kalmış. Eivor’e maksimum 5-6 saç stili uygulayabiliyor veya renk seçebiliyoruz. Dövme deseniz sürüsüyle mevcut tabii. Hatta haritada gezerken uçan parşomenler görürseniz, onları yakalamaya çalışın. Dövme seçeneklerinizi bayağı artırabilirsiniz.
XP yani deneyim puanı sistemi hala aynıyken, seviye atlamanın işlenme şekli tamamen değiştirilmiş. Otomatik stat artışı artık yok. Bunun yerine, seviye atladığınızda büyük bir yetenek ağacındaki düğümün kilidini açmak için kullanabileceğiniz 2 Beceri Puanı verilir. Yetenek ağacı suikastçilik, yakın dövüş ve uzak dövüş üzerine odaklanıyor. Yetenek ağacı oldukça geniş ve güzel olan kısım, istediğiniz zaman değiştirebiliyorsunuz. Beceri ağacındaki daha büyük düğümler, düşmanın yere serildiği sırada ezme saldırısı, arkadan bıçaklama hasarını arttırma, yüksek seviyeli düşmanlara suikast yapabilme yeteneği gibi gerçek becerilerin kilidini açar. Açıkçası bu yeni seviyelendirme sistemi, Origins ve Odyssey’e kıyasla çok daha detaylı ve etkileyici, çünkü daha iyi özelleştirmeye izin verir ve oynanışa yeni araçlar sağlar.
Oyunun savaş sistemi de önemli ölçüde geliştirilmiş, ancak yine de biraz sert hissettiriyor. Dayanıklılık mekaniğinin getirilmesi, zafere giden yolumuza taş koyuyor, ancak diğer tarafta onu tüketmemek ve savunmasız kalmak için hafif ve ağır saldırılar arasında geçiş yapmak, oynanışa ekstra eğlence katıyor. Bu saldırıları ve savuşturmayı doğru şekilde kullanmak, düşmanın sersemletme göstergesini tüketmek için de gerekli. Örneğin bir kez öldürücü bir sersemletme saldırısı gerçekleştirmek mümkün.
Oyun, ne yazık ki en yüksekte bile o kadar da zorlayıcı değil. Özellikle dövüş mekaniklerinin tüm inceliklerini öğrendikten sonra işiniz bir hayli kolay. Ancak diğer tarafta öğrenenler, savaş seçeneklerinin zenginliğini oldukça eğlenceli bulacaklar.
Düşük zorluk seviyesine göre Valhalla, dövüş kısmında çok çeşitli. Savuşturma zamanlamasını belirleme, farklı silahlarla karşınıza çıkan düşmanlar, boss savaşları (kimisi fena vuruyor), kombo saldırıları, özel yetenekleri doğru zamanda kullanma, çift elde silah veya balta kalkan ile farklı kombinasyonlar oluşturma derken dövüş kısmında tatmin olacaksınız. Ek olarak yay saldırılarının yakın dövüşe daha iyi entegrasyonu var. Bunun nedeni ise yay ve okun da alternatif saldırıları mevcut. Yakın veya uzak fark etmez, doğru yerde kullandığınızda inanılmaz hasarlar verebilirsiniz. Ayrıca düşmanın zayıf noktalarından vurup, onları sersemlettikten sonra kafalarını uçurabilirsiniz.
Ek olarak düşmanlar çok hızlı ölmezler ve saldırıları da hızlıdır. Bazılarının çok da zeki olduğu söylenemez ancak sizi köşeye sıkıştırdıklarında art arda saldırılarını hizalayıp, kolayca ölümünüze neden olabilirler. Belli noktalarda sık sık “alt” tuşuna basarak yuvarlanmayı unutmayın. Bazı boss savaşlarında kendimi Dark Souls oynar gibi hissettim yalan olmasın.
Dürüst olacağım, Valhalla bende çok karmaşık duygular uyandırdı. Bir yanda oyuna bayıldım, diğer tarafta bazı detaylar inanılmaz rahatsız etti. Çılgın bir AC aşığı olarak “hidden blade” hikayesi benim için çok özeldir. Parmak detayı, suikastçilerin kutsal bulduğu bazı konumlar, her AC severin özel bulduğu konulardır. Valhalla bu konuda çok iyi olduğu kadar basite kaçmış.
Diğer rahatsız eden konu ise karakterlerin ruhsuz olması. Yanı başında birileri ölmüş adam ya yürüyüp gidiyor ya da “amanın ne olmuş burada” sesi o kadar duygusuz ki sanki laf olsun diye NPC’ler konuşuyor. Ara sinematiklerin bazısı leziz iken, kimisinde karakterler odun gibi. Özellikle karakter geçişlerinde bu duyguyu çok yaşıyorsunuz ve donuk diyaloglardan rahatsız olduğunu noktalarda oluyor. Şimdi bana kalkıp “Viking ama onlar” savunmasını yapmayın lütfen.
Bunların yanında ufak tefek grafik bug’ları ve kaybolan kafaları, ölmüş bedenlerin titreyerek duvarlardan geçmesini de eklemem gerek. Tabii bunlar ilk gün yamasıyla ortadan kalkabilecek aksilikler. Ancak duygusuz diyalogları bu saatten sonra kurtarmak veya hidden blade efsanesini biraz basit anlatmak, pek de düzeltilebilecek bir konu değil.
Assassin’s Creed Valhalla’nın PC versiyonu, Odyssey’den daha iyi çalışıyor. Nvidia GTX 1080 ekran kartı, 16 GB RAM, Intel i7 6700K işlemci ile Valhalla’yı yüksek grafik ayarlarında sorunsuz oynadım. Ayrıca eklemem gerek manzara detayları tek kelime ile muazzam! Gölgelendirme ve renk paleti leziz.
At veya kurt sırtında (evet Hati isimli bir kurda da binebiliyorsunuz. Ahır kurduktan sonra hayvanlarınızı kişiselleştirmek mümkün) Güneş'in batışına doğru yavaş yavaş ilerlerken nefes kesici manzaralara denk gelebilirsiniz. Bina tasarımları olsun, ormanlık alanlar, bu alanların belli bölgelerine hakim sis havası, yağmur yağdığı an nehirde oluşan görsellik, su altındaki yansımalar, her şey renk cümbüşü.
Valhalla, oldukça eğlenceli ve cilalanmış oynanış mekaniği, müzik seçimleri, iyi hikaye anlatımı, harika atmosferi, muazzam güzelliği ile nefesinizi kesecek Norveç ve İngiltere toprakları ile zamanınızı hak eden oyunlardan. Mükemmel değil elbet, ancak yıla sağlam bir kapanış getirdiği kesin.