Saldırganlık yapma hareketi olarak trollük yapmak internet ile doğmuş olsa da, bunun altında yatan tipteki insan güdüsü eskilere dayanıyor. Trollüğün yaygın olarak görülmesi, Kierkegaard'ı bunun altında yatan nedenlere kafa yormaya yöneltirken, Benjamin Franklin'i saldırganlarla baş etmek için harika bir stratej geliştirmeye yöneltti. Ama saldırgan hareketler, saldırılan kişiden ziyade, saldıran kişi hakkında bir şeyler söylediği için, kendi iç acımızı dışa yönelik bir saldırıya dönüştüren bu çirkin ilkel dürtü, sıklıkla kendine absürt hedefler buluyor. Örneğin Koreli Zen öğretmeni Seung Sahn Soen-sa gibi (August 1, 1927–November 30, 2004).
Soen-sa'nin, içinde cana yakın ve bilgi verici birçok mektubun da yer aldığı 'Dropping Ashes on the Buddha: The Teachings of Seung Sahn" isimli kitabında, ayrıca günümüz diliyle söylenecek olursa 'kafası karışık bir troll'den gelen saldırganlık içeren mektuba cevabı da yer alıyor.
1975 yılının Mart ayında Soen-sa, bir öğrencisinden, öğrencinin Zen uygulamasındaki "bilmeyen zihin" kısmındaki büyük kafa karışıklığını ifade ettiği ve bir açıklık getirme istediği, sonu şöyle biten bir dizi mektup alıyor:
"Lütfen bana kısa sürede cevap ver, ama büyük olasılıkla cevap vermeyeceksin değil mi? Neyse, sana demek istediğim şu: Git ve kendini becer.
Saygılarımla, en kısa zamanda görüşmek dileğiyle,
Hoy"
Günümüzdeki "Trollü beslemeyin" değerine cesur bir uymama gerçekleştiren Soen-sa, mektuba empatik bir anlayış, yardımcı olan bir rehberlik ve sıcak bir duygu ile cevap verir ve şunları yazar:
"Aklının karıştığını belirtmişsin. Eğer tümüyle 'bilmeyen zihni' korursan, kafa karışıklığı nasıl oluşabilir? Tümüyle bilmeyen zihin demek, tüm düşünmeyi kesmek demektir. Tüm düşünmeyi kesmek gerçek boşluğa neden olur. Gerçek boşlukta kafası karışacak bir ben ve kafa karışıklığı yaratacak herhangi bir şey olmaz."
Zen öğrencilerinin Zen uygulamasındaki ilerlemesini test etmesine yardımcı olması için tasarlanmış olan ve "büyük şüphe"yi tetikleyen hikayeler ve sorular anlamına gelen 'kong-an'in amacı konusunda öğrencinin kafasının karışık olduğuna değinen Soen-sa sözlerine şöyle devam eder:
Kong-an' ay'ı işaret eden parmak gibidir. Eğer parmağa bağlıysan, gösterdiği yönü anlamazsın ve ay'ı göremezsin. Herhangi bir kong-an'a bağlı değilsen, o zaman yönü anlayabilirsin. Yön 'tam anlamıyla bilmeyen-zihindir'.
Bilmemeyi, her zaman ve her yerde korumalısın. O zaman kısa zamanda aydınlanma yaşarsın. Ama aydınlanmayı istememeye dikkat et. Sadece bilmeyen zihni koru. Durumun, koşulların, fikirlerin; hepsini çöpe at."
Soen-sa sözlerini durum için en zarif ve uzlaştırıcı sözlerle bitiriyor:
"Mektubunun sonunda: "Git ve kendini becer" demişsin. Bu bana söylediğin sözler harika ve sana çok teşekkür ederim. Eğer aydınlanmaya ulaşırsan, bunları sana iade edeceğim.
Saygılarımla,
S.S."