ADANA (İHA) - Yağlı tohum bitkilerinin tüm dünyada giderek önem kazandığı günümüzde, Türkiye'de gerek üretici gerekse yağ sanayicisi cephesinde karşılaşılan problemlerin arttığı ve bunların çözümü için yoğun çaba harcandığı belirtildi.
Çukurova Pamuk Yerfıstığı ve Yağlı Tohumlar Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (ÇUKOBİRLİK) Genel Müdürü Fevzi Kılıç, ülkenin bir tarım ülkesi olmasına ve nüfusu hızla artmasına rağmen, bitkisel yağ açığının her geçen gün daha da arttığına işaret ederek, bunun sonucunda dışa daha bağımlı hale geldiğini söyledi.
Kılıç, Türkiye'nin bugün yıllık yaklaşık 1 milyon ton yağlı tohum ve ham yağ ithal ettiğini, bunun için de ortalama 1 milyar dolar ödediğine dikkat çekerek, "Bu durum gerçekten düşündürücüdür. Ülkemizdeki tarım politikalarının yıllardır süreklilik arz etmemesi ve yağlı tohumlara uygulanan desteklemelerin sık sık yeni baştan düzenlenmesi, sorunun çözümü yerine daha da büyümesine sebep olmaktadır. Bu noktada Sayın Başbakan'ın 2006 yılı için bir önceki yıla göre yüzde 40'lık bir artışla sertifikalı pamuğa kilogram başına 32 Ykr, ayçiçeğine 17.5 Ykr, soyaya yüzde 43'lük artışla 24 Ykr, kanolaya 20 Ykr, mısıra da 5 Ykr prim verileceğini açıklaması, bölgedeki en büyük çiftçi kuruluşu olarak Çukobirlik camiası ve üretici ortaklarımız arasında memnuniyet yaratmıştır" dedi.
Yağlı tohum bitkilerine uygulanan primlerin yeterli düzeyde olması, zamanında ödenmesi ve kalıcı hale getirilmesi durumunda, yakın gelecekte bu alandaki açığımızın kapanacağına, bunun da ülke çiftçisi ve ekonomisi lehine olacağına inandığını belirten Genel Müdür Kılıç, dünyada ve ülkemizde "biyoyakıt"a ilginin giderek büyüdüğünü, dolayısıyla mutfaklık bitkisel yağ açığımızın rakamlarının dudak uçuklatan düzeylerdeyken, "biyodizel"in de önemli hammaddesi olan yağlı tohum içeren bitkilerin teşvik ve üretiminin daha da önem kazandığını ifade etti.
"İHTİYACIMIZIN YÜZDE 70'İNİ İTHAL EDİYORUZ" Kılıç, biyodizel üretimi için ülkemizde öncelikle "Yağlı tohum politikaları"nın gözden geçirilmesi, bazı radikal önlemler alınması ve kanola, aspir, ayçiçeği, soya gibi yağlı tohum bitkileri üretiminin teşvik edilmesi ve hükümetin 2006 yılı için açıkladığı gibi yeterli düzeyde desteklenmesi gerektiğini de anlatarak şöyle dedi:
"Ülkemizde her yıl ortalama 1 milyon 450-1 milyon 500 bin ton civarında mutfaklık yağ tüketilirken, bunun yaklaşık 450-500 bin tonunu kendimiz üretiyor, geri kalanını ithal yoluyla karşılıyoruz. Başka bir ifadeyle bugünkü durumda Türkiye, ihtiyacı olan yağın, ancak yüzde 30'unu üretirken, yüzde 70'lik bölümünü ithal ediyor. Bu rakamlar, ülkemizdeki bitkisel yağ açığını ve bu açığı kapatmak için dışarıya ödediğimiz milyar dolarları tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermektedir. Biyoyakıt üretiminin yakın gelecekte yasal çerçeveye oturtularak yaygınlaşacağı gerçeği göz önüne alınırsa, gerekli tedbirler alınmadığı ve yerli yağlı tohum bitkileri teşvik edilmediği takdirde, ithalat oranlarının daha da artması kaçınılmazdır."
Halen bitkisel yağ açığımızı kapatmak için yığınla döviz öderken, biyodizel üretimini de ithal ürünlere dayandırmamız halinde, kendi çiftçimizden esirgediğimizi, yabancı ülke çitçilerine vermiş olacağımızı da belirten Genel Müdür Fevzi Kılıç, "Halbuki, yurdumuzda yağlı tohum bitkilerini üretmek için hem topraklarımız uygun, hem de çiftçimiz buna geçiş yapabilecek bilgi, beceri ve ekipmana sahiptir" açıklamasında bulundu.
"BİYODİZEL TARIM SEKTÖRÜNE CANLILIK GETİRECEK" Uzmanların da önemle belirttiği gibi yağ açığımızın giderilmesi ve biyodizel üretimi için Türkiye'nin öncelikle yağlı tohumlar politikasını gözden geçirmesi, bir yandan üreticilerin ve çiftçi kuruluşu temsilcilerinin, diğer yandan bitkisel yağ sanayicilerinin karşı karşıya bulundukları sıkıntılarının ciddi şekilde ele alınması, görüşlerinin dinlenmesi ve yerli tarıma dayalı çözümler üzerinde çalışılmasının, en başta ülke ekonomimiz için büyük önem arz ettiğine dikkat çeken Kılıç, "Petrol Piyasası Yasası'nda ve Enerji Verimliliği Kanunu'nda biyodizel üretiminin yerli üretime dayalı olmasının ifade edildiğini memnuniyetle öğrenmiş bulunuyoruz. Zaten Amerika'da, Avrupa Birliği ülkelerinde, özellikle bu işin liderliğini yapan Almanya, Fransa ve Avusturya'da bioyakıtların hep yerli üretime dayandığını görüyoruz ki bize göre de doğrusu budur. Avrupa Birliği'nin 2010 yılına kadar bioyakıt ürünlerinin kullanım oranını, petrole dayalı akaryakıt ürünleri arasındaki payını yüzde 5'lere çıkarma hedefini göz önüne alırsak, bunun tarım sektöründe de belirli bir hareketlilik ve canlılık getireceği kesindir. Çukobirlik olarak biz, ülkemizdeki bioyakıt üretiminin tamamen yerli tarıma dayandırılmasını ve bunun altyapısının şimdiden yeterli teşvik ve destekle oluşturulmasını diliyoruz" şeklinde konuştu.
Çukobirlik olarak, yağlı tohum bitkilerindeki açığımız nedeniyle ayçiçek ve kanola'yı (Kolza) da alacakları ürünlere dahil ettiklerini, önemli oranda yağ içeren, hem mutfaklık yağ, hem de biyodizel için önem arz eden bu ürünleri bölgede teşvik ettiklerini, dileyen ortak üreticilere diledikleri kadar tohumluk vererek, yetiştirdikleri ürünlerin tamamını almayı taahhüt ettiklerini de hatırlatan Kılıç, "Çünkü, tarımımızın geleceği için yağlı tohum bitkilerinin büyük önem taşıdığını biliyoruz. Yağlı tohum bitkileri devlet eliyle teşvik edildiği takdirde, bir yandan bitkisel yağ ithalatımız büyük oranda azalacak, bir yandan yağ sanayicilerimiz ve biodizel üreticileri, gerekli hammaddeyi kolaylıkla iç piyasadan sağlayabilecek, dolayısıyla çiftçimiz de desteklenmiş olacaktır. Tüm bunlar üst üste konulduğunda, bundan kazançlı çıkan Türkiye ekonomisi olacaktır" değerlendirmesini yaptı.