Bizi affedin başaramadık

Zaten çürük olan okul binası, 2003’teki 6.4’lük depremle başlarına yıkılınca, enkazda ölen 84 öğrencisi için yemin etti...

Bizi affedin başaramadıkBu felaketin sorumluluları cezalarını bulacaktı. Ancak 6 sanık zaman aşımından yırttı, ikisi de toplam 2.5 yılla kurtardı. Çocukların hem öğretmeni hem avukatı olan Fikret Nimetligil, şimdi haklı olarak soruyor: Bunu o çocuklara nasıl açıklarsınız!

Tarihler 1 Mayıs 2003 gecesini gösterdiğinde yeryüzü, Bingöl’ün altından sadece 17 saniyeliğine kaydı. 6.4 gibi pek de büyük olmayan bir büyüklüğe sahipti deprem... Ancak birçok gelişmiş ülkede bir kaç hafif hasarla atlatılacak olan sarsıntı, Bingöl’ü derin bir yasa boğdu. Çünkü çocukların devlete emanet edildiği bir yatılı okul binası, zaten üflesen yıkılacak bir haldeydi. 6.4’le de yerle bir oldu! Yerle bir olan sadece okul binası da değildi. O meşum gece, tüm Bingöl’de toplam 177 vatandaşımız hayatını kaybetti. Bunlardan 1 öğretmen ve 84 öğrenci Çeltiksuyu Yatılı İlköğretim Bölge Okulu’nda can verdi.

Kuş kadar ceza çıktı
Facianın ardından başlatılan soruşturma yıllarca sürdü. Üniversitelerden istenen bilirkişi raporları bir türlü gelmek bilmedi. Gelen raporlarsa yeterli değildi. Müteahhit Bozkuş hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkarıldı. Bingöl Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan kamu davası 6 yıl sürdü ve sonuçta Bozkuş’a 3.5 yıl, Kontrol Mühendisi Şadiye Topçu ve Mühendis İsmet Elhakan’a da 2.5 yıl hapis cezası verildi. Davada yargılanan diğer 6 sanık da zamanaşımından beraat etti. Yargıtay da hapis cezalarını onayınca, çocuklarını kaybeden aileleri bir kez daha yıktı.

‘Kanınız yerde kalmayacak’

Bu cezalara en çok isyan edenlerden biri de çocukların hem öğretmenliğini hem avukatlığını yapan Fikret Nimetligil oldu. Öğretmen okulu bitiren Bingöllü Nimetligil, hukuk eğitimi alıp avukat çıktıktan sonra da öğretmenliğe devam etti. Çeltiksuyu İlköğretim Okulu’nda öğrencilerin boş derslerine girerek onlara destek olmaya çalışan idealist bir avukattı. Bu ağır kayıp sonrası sorumluların en büyük cezayı alması için seferberlik başlatan Nimetligil, 31 arkadaşıyla birlikte davanın avukatlığını üstlendi. 7 yıllık hukuk mücadelesinde en çok çabalayan ve yorulan da o oldu. Fakat ‘Adalet er geç tecelli eder’ sözü bu dava için geçerli olmadı. İdealist öğretmen ve diğer tüm avukatların çabasına rağmen suçlular cezasını bulmadı. Nimetligil deprem gecesi başlayan hukuk mücadelesini ve davanın sonunda uğradığı hayal kırıklığını VATAN’a anlattı: “O geceden sonra bu çocukların kanını yerde bırakmamak için yemin ettim. Sorumluların en büyük cezayı almasını istiyordum. Sonra da araştırmaya başladım. Bu binalar 1995 yılında ihale edilmiş. 5 okul aynı gün ihaleyle yandaşlara verilmiş. Depremde bu beş okulun 4’ü yıkıldı. Aralarında sadece Çeltiksuyu yatılıydı. Eğer diğer okullar da yatılı olsaydı katliamın boyutu çok büyük olurdu. Her bir okulda 700’e yakın öğrenci vardı. ”
‘O kadar ölü var, suçlu yok’

“Dosya önce bilirkişiye gitti. İstanbul Teknik Üniversitesi’nden bir rapor geldi. Raporda öyle bir rapordu ki sanki kimsenin suçu yoktu. Bütün suç projeye verilmişti. 16/1 müteahhit, 16/1 de mühendise kusur bulundu. Daha sonra iki üniversiteden daha bilirkişi raporu istendi. Bu raporun ardından kaçak olan müteahhit gelip teslim oldu. O dönem buraya 2 hakim sürgün edilmişti. Amaçları hizmet etmek değildi. Bu hakimler gıyabi tutuklamayı da kaldırdı. Onların davaya bakması nedeniyle nedeniyle kimse bir gün bile hapis yatmadı. Eğer karar bir ay daha çıkmasıydı zaman aşımına uğrayacaktı. Müteahhit de mühendis de ceza almayacaktı. Verilen ceza çok az ama 2003 yılının kanunlarına göre başarı bile sayılır. Şimdi yasalar ağırlaştırıldı. Aynı deprem şimdi olsaydı müteahhit an az 15 yıl ceza alırdı.” Oysa 1999 yılında da deprem olmuştu ve cezaların artırılması gündeme gelmişti. Eğer cezalar zamanında arttırılsaydı şimdi sorumlular 1 yıl, 1,5 yıl cezayla kurtulamayacaklardı. Aradaki bu farkı mahşerde çocuklara nasıl anlatacaklar bunu!”