Büyük umutlarla çevirilen numaranın ardından telesekreterin gelişi heyecanla beklenir. Herkesin kafasında aynı umut vardır;
İlk ayakta nazik telesekreterimizin sesi kulaklarımıza dolar. Eh tabii pek sevmesek de bu küçük çaplı işkenceye katlanmak zorunda kalırız... 'Bilmem ne merkezine hoşgeldiniz' girişinden sonra sinir bozucu reklamlar araya girer ve en sonunda tuşlara basabileceğimiz kısım gelir.
Aslında hepimizin içten içe istediği tek bir şey var. O da kuşkusuz bir müşteri temsilcisine bağlanıp sıkıntımızı şöyle rahat rahat anlatabilmek. Ama yok olur mu öyle şey? İlla dolambaçlı yollara gireceğiz ve ucu açık bırakılan servislere dalıp bir kez de olsa şansımızı deneyeceğiz. Hani biz de fena değiliz!
Bir kere yanlış bir yere girildiği zaman bir türlü istediğimiz sonucu alamamaya başlıyoruz. Şunu tuşla burdan buraya gir 'Anasayfa kaçtı lan?' derken kendimizi buluyoruz. Bazılarımız direkt olarak kapatıp yeniden arıyor bazılarımız ise ağzından köpükler çıkarak denemeye devam ediyor...
"Bacım enektarın neresini kodliyim?"
Hayır yapamadığımızdan değil, annemizin kızlık soyadının bilmem kaçıncı harfini kodlamamız yetmiyormuş gibi bir de başka numaralar kodlayıp duruyoruz. Sanki karşı tarafta bizim tuşa basmamızdan bir şeyleri kodlamamızdan tahrik olan doyumsuz bir varlık var ve sürekli kodlatıyor gibi...
Daha fazla dayanamayan bizler en sonunda müşteri hizmetlerine bağlanarak çözüme koşar adımlarla yaklaştığımızı sanarız.
Ama asıl her şey yeni başlıyor...
"Size daha iyi bir hizmet sunabilmek için konuşmalar kayıt altına alınıyor" anonsu gelir ilk seferinde. Bunun açılımı 'Küfürlü konuşma bak ağzına ederiz kayıt tutuyoruz'dur. Ama tabii kalite falan diyorlar...
Sanki başka bir çaremiz varmışçasına "Lütfen hatta kalın" ya da "tüm temsilcilerimiz diğer müşterilerle ilgileniyor" anonsuyla bizi daha çok çileden çıkarıyorlar. Üzerine "25. sıradasınız" denilince bekle babam bekle...
Kapatsam gönül razı değil, beklesem tesiri yok...
+Alo ben müşteri temsilciniz Osman. Nasıl yardımcı olabilirim?
-Allah topunuzun belasını versin (iç ses)
Tabii görüşmeler kayıt altına alındığı için sövgüleri hep içten yapıyorsunuz. Bir anda karşınızda kibarlaşan Osman Bey'e karşı sizde kibarlaşıyor ve olayı anlatıyorsunuz anlatmasına ama o kadar konuştuktan sonra 'Pardon isminizi öğrenebilir miyim?' diye soruyor Osman... Osman bizi öldürdün... Osman bizi bitirdin....
İyi ya da kötü sonuç fark etmeksizin sanki hiçbir şey olmamış gibi sahte iyi dilekler dilenir iki taraf birbirine içten içe hakaretlerini eder ve telefon kapanır...
Bir sonraki müşteri hizmetleri krizinde buluşuncaya dek hoşçakalın....