15 sezon boyunca kesintisiz meyayınlanan Bizimkiler, bu alanda Türkiye'nin en çok sezona sahip ikinci dizisiydi. Bir döneme damga vuran dizi, sımsıcak hikâyesiyle 90'lı yıllarda her evde izlenen bir Türk televizyon efsanesi.
Dizi, İstanbul’da bir apartmanda yaşayan farklı karakterlerin günlük yaşamlarını, ilişkilerini ve toplumsal değişimleri mizahi ve samimi bir dille anlatıyordu. Her kesimden insanı yansıtmayı başaran dizi, geniş bir izleyici kitlesine hitap etti. Dizinin en büyük gücü, güçlü karakterleri ve onların hayattan kesitler sunan hikâyeleriydi.
Kim unutabilir ki Sabri Bey’in “Benim adım Sabri, ben delikanlı adamım!” çıkışlarını, Kapıcı Cafer’in bitmek bilmeyen dert yanmalarını veya Katil Yavuz’un soğukkanlı bakışlarını? Her bir karakter, kendi içinde bir dünya yarattı ve zamanla izleyicilerin hayatının bir parçası haline geldi. Dizideki karakterler, abartısız ama derinlikli halleriyle gerçek hayatın içinden geliyordu. Apartman yöneticisi Sabri Bey’in otoriter ama komik tavırları, Duman’ıyla meşhur Cemil’in “Benim adım Cemil” repliği ve Doktor Alaaddin’in naifliği, dizinin unutulmaz detaylarındandı.
Bizimkiler, güldürürken düşündüren, eğlendirirken toplumsal değişimi anlatan bir yapımdı. Dönemin ekonomik sıkıntıları, komşuluk ilişkilerinin dönüşümü, bireyselleşen toplum yapısı gibi konular, apartmandaki karakterler aracılığıyla seyirciye sunuluyordu. Bugün, büyük şehirlerde giderek azalan komşuluk kültürü düşünüldüğünde, Bizimkiler’in anlattıkları daha da anlam kazanıyor.
Yıllar geçse de Bizimkiler’in izleri silinmedi. Günümüzde hâlâ dizinin sahneleri sosyal medyada paylaşılmakta, replikleri anılmakta ve karakterleri özlemle hatırlanmakta. O apartmanda yaşanan olaylar, aslında hepimizin hayatında bir şekilde yer buldu. Bizimkiler, televizyonun yalnızca bir eğlence aracı değil, aynı zamanda bir kültürel miras olabileceğini bizlere gösterdi.
Bir mahallenin, bir apartmanın içinden koca bir ülkenin hikâyesini anlatan bu efsane diziye ve unutulmaz karakterlerine selam olsun!