HABER

BM, Irak'ta daha etkin olmalı

ANKARA (İHA) - Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Irak'ta bundan sonraki sürecin ulusal uyumu hedefleyen bir zemine oturtulması gerektiğini blirterek, "Bu noktada BM'nin rolünün ön plana çıkması gerekmektedir. Biz de BM'nin bu rolüne büyük öem veriyoruz. Önümüzdeki süreçte BM'nin Irak'ta daha etkin bir rol üstlenmesini beklemekteyiz" dedi.

Gül, 30 Haziran tarihinde yönetimin Iraklılar'a devredilmesi konusunun ertelenmemesini isteyerek, Irak'taki liderleri maceraperest olmamaları konusunda da uyardı.

TBMM Genel Kurulu'nda CHP tarafından ve Irak halkına yöneltilen şiddet ve Türkiye'nin Irak ve Ortadoğu politikaları ile genelde ortadoğu konularının görüşülmesi amacıyla verilen, AK Parti'nin de destek verdiği genel görüşme önergesinin görüşmeleri başladı.
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, konuyla ilgili Genel Kurul'da yaptığı konuşmada önemli mesajlar verdi. Gül açıklamalarında savaşın sona ermesinin ardından Irak'ta çok zor bir dönemin başladığını söyleyerek, bu yüzden de Irak halkıın yaşadığı sıkıntıların sona ermediğini ifade etti. Irak'ın özgür, demokratik ve müreffeh bir yapıya kavuşturulması gerektiğini ve bunun biran önce sağlanması gerektiğine işaret eden Gül, öncelikli konunun ise halen olmayan güvenliğin tesis edilmesi gerekliliğine dikkat çekti. Asayiş konusundaki dağınık yapının ve koalisyon güçlerine karşı yer yer oluşan direncin diğer konulara odaklanmayı zorlaştırdığını belirten Gül, bu saldırıların da durumu giderek daha da ağırlaştırdığını ifade etti.

"Bu saldırılar güvenlik durumunu ağırlaştırmaktadır. Koalisyon kuvvetleri bir süreden beri ayın anda iki ayrı cephede çalışmak durumunda kalmaktadır. Zaman zaman orantısız güç kullanılmaktadır. Çatışmalarda sivli halk, konutlar ve maalesef cami ve türbe gibi yerler de zarar görmeye başlamıştır" diyen Gül, cezaevlerindeki işkence olaylarının da ABD açısından sarsıcı olduğunu belirtti. Gül şöyle konuştu:

"Irak'taki bir cezaevinde bazı koalisyon askerleri tarafından bazı tutuklulara işkence ve insanlık dışı muamele yapıldığı ortaya çıkmış bulunmaktadır. Bu gelişme mevcut tabloyu büsbütün ağırlaştırmıştır. Söz konusu olaylar uluslararası insani hukuka ve evrensel değerlere hiçbir şekilde uygun düşmemektedir ve hafızalardan da kolay kolay silinmeyecek iz bırakmıştır. Gerek Irak halkı gerekse halkımızın dahil olduğu uluslararası toplum infial içindedir. Hükümet olarak bu olayı kınamış bulunuyoruz. Özellikle bölge halklarının tepkisinin uzun vadeli olumsuz sonuçlar yaratmasından da endişe duyuyoruz. ABD yönetimi bu olayların üzerine giderek sorumlulura ortaya çıkarmayı ve cezalandırmayı vadetmiştir. Kamuoyu önünde üstlenilen bu taahhatlüren en kısa zamanda sonuç vermesini istiyoruz. ABD yetkililerinin yaptıkları üzüntü ve özür beyanları faydalı olmuştur ama bu sözlerde durulması esas o zaman bütün dünya kamuoyu önünde tepkiye sebep olacaktır".

Irak'ın önündeki tek çıkış yolunun siyasi sürecin merşu kılınması suretiyle ilerlenmesi olduğunu kaydeden Gül, "Bu süreç ayrılıkları derinleştiren bir zeminde yürüyemez. Dolayısıyla geçici yapılarda tüm kesimler temsil imkanı bularak bir araya gelmelidir. Süreç, ulusal uyumun oluşturulmasını hedefleyen bir zemine oturtulmalıdır. Bu noktada BM'nin rolünün ön plana çıkması gerekmektedir. BM'nin bu rolüne büyük övnem veriyoruz. Gerek koalisyon, gerek uluslararası toplum bu kuruluşun tarafsız konumuna ve uzmanlığına gittikçe daha çok ihtiyaç olduğunu kabul etmektedir. Önümüzdeki süreçte BM'nin Irak'da daha etkin bir rol üstlenmesini beklemekteyiz. Irak'taki siyasi geçiş sürecinin takvimi 8 Mart tarihinde imzalanan geçici idari yasa ile belirlenmişz durumdadır. Buna göre 30 Haziran 2004 tarihinde koalisyon yönetimi ve Irak yönetim konseyinin lavedilmesi ve egemenliğin yeni kurulacak olan Irak geçici hükümetine devredilmesiyle başlayacaktır. İkinci aşamada ise en geç 31 Ocak 2005'e kadar yapılacak ulusal meclis seçimleri sonucunda Irak geçiş hükümetinin kurulmasıyla başlayacak ve bu seçilmiş meclisin başlayacağı daimi anayasa uşarınca yeni hükümetin kurulmasıyla 31 Aralık 2005'te son bulacaktır. Geçici idari yasa 30 Haziran'da başlamak üzere siyasi geçiş sürecinin sonuna kadar yürülükte kalacaktır. 30 Haziran tarihi yaklaştıkça Irak'taki siyasi süre kritik bir aşamaya gelmekte ve iki konu ön plana çıkmaktadır. Bunlardan bir tanesi 1 Temmuz itibariyle egemenliği devralacak olan geçici hükümetin yapısına ilişkindir. Diğeri ise en geç 2005 Ocak ayında yapılması planlanang enel seçimlere yönelik hzırlıklardır. Her iki konuda da BM'nin katkısı ve tavsiyeleri istenmiştir. BM Genel sekreretinin Irak özel temsilcisi Irak yönetim konseyinin yerine ağırlıklı olarak bir teknokratlar hükümetinin kurulmasını önermektedir. Bunun Mayıs ayı sonuna kadar belirlenmesi öngörülmektedir" ifadelerini kullandı.

Gül, komşu Irak'a özel bir önem atfedildiğini kaydederek, "Irak'ın içinde bulunduğu bu kritik aşamada temel sorumluluk koalisyon güçlerine ve Irak halkına düşmektedir. Koalisyon geçmişte yaşadığı bazı hataları tekrarlamamaya özen göstermelidir. Irak'ı oluşturan bütün keimler siyasi sürecin içine çekilmelidir. egemenliğin temsili ve meşru yönetim yapılara devredilmesinin önü açılmalıdır" dedi.

Irak'ın geleceğinin her şeyden önce Iraklılar tarafından belirleneceğinin akılda tutulması gerektiğinin altını çizen Gül, "Bu açıdan değişik kesimler, etnik ve mezhebi çıkarları ve mülahazaları bir tarafa bırakmalıdırlar. Bunlar ortak gelecekleri için uzlaşıya varabildikleri sürece Irak'ın sorunlarını çözüm bulabileceklerdi. Bu vesileyle Iraklı tüm siyasi parti ve liderleri buz dönemde maceracılıktan uzak ve sorumlu bir tavır takınmaya dar çıkar hesaplarından uzak durmaya davet ediyorum. Aşırı ihtiraslarını dizgienlemeyenlerin kendilerine a halklarına zarar vereceğini bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Iraklı Türkmenlerin ılımlı, yetenekli barışçı bir toplum olarak Irauiştir. Kamuoyu önünde k'nı birilğine istikrarına, refahına ve geleceğine en iyi hizmeti verebileceğine de inanıyoruz" ifadelerini kullandı.

"Hükümetimiz Irak'ın geçmekte olduğu bu has temaslarını yoğun biçimde sürdürmektedir" diyen Gül, şöyle konuştu:

"Iraklılara egemenliğin devredileceği 30 Haziran tarihinde bir ertelemeye gidilmemelidir. Bu devir sanal değil gerçek olmalıdır. Hem koalisyon geçiş yönetiminin hpem de ırak yönetim konseyinin mevcudiyetinin 1 Temmuz itibariyle sona ermesinde yarar görüyoruz. Geçici Irak hükümeti Irak yönetim konseyinin bir uzantısı veya bir benzeri olmamalıdır. Bu siyasi sürecin selameti açısından da zorunludur. Irak'ta geçici hükümetin göreve gelmesinin ardından bir ulusal konferan düzenlenmesi fikrini de kuvvetle destekliyoruz. Ayrıca 2005 yılı Ocak ayında yapılması planlanan genel seçimler Irak'taki bütün kesimlerin mecliste temsiline imkan verecek bir sistem çerçevesinde düzenlenmelidir. Irak'taki çeşitli kesimlere mağdur erdecek hususların yeni seçim yasasında yer almasına BM engel olmalıdır. Bu hedefler doğrultusunda diplomatik çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. Irak'a komşu ülkeler girişiminin önemli bir merhale kazandığını ve bunun Irak konusunda sağlam bir müktesebat oluşturduğunu belirten Gül bu girişimin uluslararası kuruluşlarca da desteklendiğini kaydetti".

Gül, egemenliğin 30 Haziran'da devredilmesinden sonra Irak halkı kendi siyasi geleceğini inşa etme yolunda zorlu bir sınav vermeye devam edeceğini kaydederek, "Bu uzun ve zorlu süreçte Türkiye Irak halkıın desteklemeyi sürdürecektir. Irak halkının istisnasız bütün kezsimlerinin akrabamız saydığımızı hep söyledik söylemekle kalmadık siyasi ekonomik ve sosyal girişimlerimizi güvenlikle ilgili çabalarımızla bunu ispatladık. Iraklı Kürtler ile coğrafi, tarihi ve insani nedenlerden dolayı yakın ilişkilerimiz bulnmaktadır. Bu ilişkilerimiz sürecektir. Ancak önümüzdeki dönemde Irak halkının tüm kesimlerinin kendi aralarında uzlaşmaya yardımcı olacak bilinçle hareket etmeleri ve geçiş sürecini sahiplenmeleri hayati önem taşımaktadır. Zira Irak'ta barışın anahtarı Irak halkının kendi elindedir. Türkiye bu yönde samimi çaba gösterenlere destek olmaya devam edecektir" diye konuştu.
Gül, açıklamalarında İsrail-Filistin gerginliğine de değindi. "Ortadoğu'da yaşanan şiddet olaylarını derin endişe ile izlemeye devam ediyoruz" diyen Dışişleri Bakanı Gül, "Bir yandan İsrail'in çok sayıda Filistinli sivilin ölümüne yol açan ağır yıkım ve yıldırma hareketleri diğer yandan İsrailli sivillerin ölümüne yol açan intihar saldırıları durumu gittikçe tehlikeli boyutlara taşımaktadır. Bu olayları şiddetle kınıyoruz. Bunların devam ahalında durumun kontrolsüz bir hala gelmesinden ve sonuçları öngörülemeyecek bir ortamın doğmasından da endişe ediyoruz" dedi.

İsrail'in Filistinliler'e yaptığı saldırıların barış umuktlarına darbe vurduğunu ifade ederek, "Bu olaylar barış umutlarına yene bir darbe olmuştur. Bu olayların devamı olarak İsrail güvenlik gerekçesiyle Gazze şeridinin Mısır sınırında bulunan pek çok evi tanklarla yıkmıştır. Binlerce Filistinli'ye yeni binlerce Filistinli ilave edilmiştir. Refah mülteci kampında gösteri yapan Filislistinliler'e ateş açılmıştır. Bu olaylar durumu daha da trajik boyutlara taşıuiştir. Kamuoyu önünde mıştır. Bütün bu gelişmeler son derece tehlikeli olup bizi tedirgin etmektedir. Biz yol haritasının uygulanmasını beklerken İsrail'in her türlü hukuka aykırı davranış içine giren politikaların Türkiye'nin tasvip etmesi kesinlikle mümkün değildir. Gazze'de yaşanan ve hepimizi derinden sarsan olaylar ise kesinlikle ölçünün tamamen kaçırılması anlamına gelmektedir. Bu olayları bir kez daha kınıyoruz. Bu olayların kimseye bir faydası da olmayacaktır" ifadelerini kullandı.

En Çok Aranan Haberler