Buna bağlı olarak kan içerisindeki tuz, su ve öteki minerallerin dengesi bozulur. Böbreklerin düzgün bir biçimde çalışmaması neticesinde elektrolitlerin ve atık sıvıların bedende birikmeye başlaması ve birikintilerin düzeyinin artması ölüme varan kötü sonuçlara neden olabilir. Genel anlamda kronik ve akut böbrek yetmezliği başlıkları altında iki kategoriye bölebileceğimiz bu hastalığın sık rastlanan beş çeşidi bulunur. Bunlar; akut preneral, akut içsel, kronik preneral, kronik postrenal ve kronik içsel böbrek yetmezliğidir.
Tansiyon, sadece sosyal hayatta kişiyi zor durumda bırakmakla kalmaz aynı zamanda bedende ciddi hasarlar oluşmasına da sebep olabilir. Yüksek tansiyon neticesinde böbrek içerisinde yer alan ince yapıdaki damarlarda işlevsel bozukluklar yaşanabilir ve bu damarlarda tıkanıklıklar meydana gelebilir. Kan basıncının artması sebebiyle böbrekler küçülür ve fonksiyon kaybı oluşur. Devamında böbrek yetmezliği hastalığına bağlı semptomlar kendini göstermeye başlar.
Uzmanlar yalnızca koldan tansiyon ölçümü yaptırılmaması konusunda uyarıyor. Bazı doktorlara göre koldan yapılan tansiyon ölçümü neticesinde yanıltıcı sonuçlar elde edilebilir. Bunun önüne geçmek için idrardaki protein kaçağı vasıtasıyla ölçümlerin gerçekleştirilmesi tavsiye ediliyor. İdrardaki protein oranını ortaya koyan bu test her ne kadar çok yaygın olmasa da ülkemizin her noktasında gerçekleştirilebiliyor.
Fazla kilolar böbreklerinin bünyesinde bulunan kılcal damarların üzerine basınç yapar ve idrarda protein kaçağının oluşmasına sebep olabilir. Bu sorun çoğu zaman tip 2 diyabet ya da yüksek tansiyon ile birlikte de görülebilir. Böbrek sağlığını korumak ve böbrek yetmezliği ile karşılaşma ihtimalinizi azaltmak için fazla kilolardan kurtulup damarlarınızdaki yükü azaltmalısınız.
Dünya genelinde olduğu gibi Türkiye'de de böbrek yetmezliğinin en büyük ebeplerinden birisi diyabet rahatsızlığı. 2002 senesinde dünya genelinde diyabet hastalığının görülme yüzdesi %7.2 seviyesindeyken bugün bu oran ne yazık ki %12'ye çıktı. Son derece sinsi bir rahatsızlık olan diyabet, böbreğin içerisindeki kılcal damarların zarar görmesine ve önemli hastalıkların meydana gelmesine sebep olabilir. Böbreklerde tıkanma ve yapısal bozulma gibi başlıca sorunları beraberinde getiren diyabet, diğer organları da ciddi anlamda etkileyebiliyor.
Böbrek yetmezliğinin en acı sebeplerinden bir tanesi de ne yazık ki ilerleyen yaş faktörü. Yaş ilerledikçe bedendeki damarlar da yaşlanır ve bazı fonksiyonlarda eksilmeler ve problemler meydana gelir. Kılcal damar bakımından çok zengin bir organ olan böbrek, bedenin yaşlanması ve damarların da yavaş yavaş emekliye ayrılmasıyla yeterli faydayı sağlayamaz hale gelir. Özellikle 60 yaşından sonra damar sertliği artar ve beraberinde böbreğin süzme işlevinde bozulmalar meydana gelir.
Şüphesiz sigaranın bedende zarar vermediği bir tane bile organ bulunmuyor. Her yaştan milyonlarca insanın hayatını karartan sigara, böbrekte yer alan kılcal damarların içerisindeki kan dolaşımının yavaşlamasına sebep olur ve oksijen miktarında ciddi bir eksilmeye yol açar. Sigara, birçok sebepten ötürü sağlığınızı koruma altına almak için bir an önce bırakmanız gereken bir alışkanlıktır.
Tek böbrekli olarak doğmak büyük bir dezavantaj gibi görünse de hayat boyu gerekli özen ve dikkat gösterildiği takdirde bu durumun negatif etkileriyle karşılaşılmaz. Tek böbreğin susuz kalmamasına dikkat edilmeli, aşırı tuz tüketiminden kaçınılmalıdır. Ayrıca bilinçsiz ilaç kullanımı da tek böbrekli kişilerin böbrek yetmezliği yaşamasına sebep olabilir.
Her hastalıkta olduğu gibi böbrek yetmezliğinde de genetik faktörler önemli bir sebep olarak karşımıza çıkıyor. Aileden kalıtımsal olarak aktarılan bazı genler ilerleyen yaşlarda böbreklerde sorun oluşmasına sebep olabilir. Böyle bir durumda sağlıklı yaşamaya özen göstermek dışında yapacak çok fazla şey ne yazık ki bulunmuyor. Kalıtımsal olarak böbrek yetmezliğine sebep olan faktörler arasında küçük böbrek yapısına sahip olmak, idrar kanallarının tıkanması ile ilgili şikayetler yaşamak, böbreklerde kist meydana gelmesi gibi durumlar sayılabilir.
Bağışıklık sistemi kaynaklı bazı rahatsızlıklar için kullanılan ilaçların meydana getirdiği yan etkiler ya da hastalık sebepli enfeksiyonlar, böbrekteki antijenik yapıyı değiştirir. Bedeni savunan mekanizmalar ise böbrekte meydana gelen bu değişimi tanımlayamaz ve organı "yabancı" olarak kodlayıp karşı atağa başlarlar. Bu durum erken fark edilmezse böbrekler ile alakalı çok ciddi sorunlar meydana gelebilir.
Pyelonefrit, idrar yoluyla böbreklere ulaşan bakterilerin neden olduğu iltihaplanmadır. Genelde böbreklerde meydana gelen taş rahatsızlığı ya da anatomik bir problem sebebiyle karşılaşılan toplama sistemi iltihapları, ataklar şeklinde tekrarlandığı zaman böbrek yetmezliğini ortaya çıkarabilir. Doğru bir biçimde ve zamanında tedavisi sağlanmazsa böbreğin yapısında bir küçülme oluşabilir ve hayat kalitesini yerle bir eden bir hastalığa dönüşebilir.
Bazı kişilerde doğuştan böbrek anomalileri görülebilir. Bu durum da böbrek yetmezliği konusunda en çok karşılaşılan sebepler arasında bulunuyor. Kabaca idrarın böbreğe geri dönmesi olarak da tanımlanan bu rahatsızlık yüzünden birçok çocuk böbrek yetmezliği ile karşı karşıya kalıyor. Vezikoüreteral reflü, yani kısaca VUR olarak da bilinen bu hastalığın erken teşhisinde tedavisi mümkün. Geç kalındığı durumda ise ergenlik çağından itibaren böbrek yetmezliği ile ilgili ciddi meseleler baş gösterebilir. Erken teşhis için dikkat edilmesi gereken detaylar; bol bol meydana gelen idrar yolu enfeksiyonları, altına kaçırma, sebepsiz yere ateşlenme gibi belirtilerdir.
Erken teşhis durumunda önemli müdahalelerin sağlanabildiği ve kişinin yaşam standartlarının bir nebze de olsa daha üst seviyelerde tutulabildiği böbrek yetmezliği için belirtileri iyi analiz edip en hızlı şekilde bir uzmana danışmak gerekir. "Böbrek yetmezliği nasıl anlaşılır?" sorusuna en doğru cevabı bulabilmek için her şeyden önce en yaygın olanından en seyrek görülene kadar tüm belirtiler konusunda az da olsa bilgi sahibi olmalısınız.
Böbrek yetmezliği, evrelerine göre farklı semptomlar ortaya koyabilen bir rahatsızlıktır. O yüzden hastalığı henüz yeni yeni yaşamaya başlamış bir kişi ile daha uzun süre bu rahatsızlıktan mustarip olmuş kişilerin tamamen benzer belirtiler göstermesi beklenmez.
İdrarda gözle görülür derecede meydana gelen değişiklik, böbrek yetmezliği konusunda karşılaşılan en belirgin belirtilerden biridir. Kimi durumlarda başka rahatsızlıkların da işaretçisi olabilir.
İdrarda değişiklik genel olarak üç şekilde meydana geliyor. Bunlardan birincisi tuvalete çıkma sıklığında düzensizlikler, ikincisi idrardaki yapısal değişiklikler, üçüncüsü idrar atma esnasında bedendeki bazı değişimlerdir. Aniden idrar sıkışıklığı yaşıyorsanız, geçmişe nazaran çok daha sık bir şekilde tuvalete gitme ihtiyacı hissediyorsanız böbrek yetmezliği için bir işaret olabilir. Diğer yandan idrarın renginde yaşanan değişim, kanlı idrar görülmesi, tuvalet ihtiyacını giderirken çok az idrarla karşılaşılması ve dışkılama esnasında bedende bir baskı hissinin oluşması da önemli işaretler olarak kabul edilir.
Böbrek yetmezliğini yaşayan hastaların bedeninde fazladan sıvı birikir ve biriken sıvı kolay kolay dışarı atılamaz. Yapısı ve işlevleri bozulan böbrekler, sağlıklı bir şekilde süzme eylemini tamamlayamadıkları için sıvıların birikmesi oldukça doğal bir durum sayılır. Genelde bacak, bilek, ayak ve yüz gibi yerlerde bir şişkinlik hissedilir ve ilerleyen etaplarda ayakkabıların ayağa küçük geldiği konuma bile gelinebilir.
Böbreklerin fonksiyonlarını yerine getirememeye başlamasıyla birlikte kanda biriken zararlı maddelerin bedenden atılması neredeyse imkansız hale gelir. Bu sebeple vücutta yoğun bir toksitlenme oluşur ve kaşınma, ağrı, vücudun içinden gelen rahatsızlık hissi gibi belirtiler ortaya çıkar. Bu belirtileri yaşamanız durumunda ihmalkar davranmayarak bir uzmana başvurmalı ve gerekli desteği almalısınız.
Karaciğerlerinde herhangi bir sorun olmayan sağlıklı kişilerin bedeninde eritropotein ismi verilen ve kandaki oksijenin taşınmasını mümkün kılan alyuvarların oluşumunu destekleyen hormonun üretilmesi konusunda bir sorun yaşanmaz. Ancak böbrek yetmezliği ile karşılaşıldıktan sonra bu hormon daha daha az salgılanmaya başlar. Hem beyne hem de kaslara yeterli oksijen taşınamadığı için yorgunluk ve bitkinlik hissedilir. Bu şekilde anlamlandıramadığınız yorgun ve bitkin bir hale büründüyseniz böbrek yetmezliği konusunda şüphe duymalı ve en kısa sürede doktora görünmelisiniz.
Süzme işlemini düzgün bir şekilde gerçekleştiremeyen böbrek, atıkların kanda birikmesine engel olamaz ve bedenden dışarı atılmasını gerçekleştiremez. Kanda atıklar biriktikçe yiyeceklerin tatları değişir ve ağızda metalik bir tat hissedilir. İştahta ciddi bir azalma meydana gelir ve kilo kaybı ile karşı karşıya kalınabilir. Bu sorun yaşanmaya başladıktan sonra yiyeceklerden eskisi gibi tat alınamaz.
Kan içerisinde birikmiş halde bulunan atıklar, vücudun üremiye tepki vermesine sebep olabilir. Bu durumun bir sonucu olarak hasta kendini kötü hisseder ve mide bulantısı, kusma gibi sorunlar yaşayabilir. Mide boşken bile tok hissedilmesi de bu belirtinin bir sonucudur.
Hava yeteri kadar sıcak olsa bile üşüdüğünüzü hissedebilirsiniz. Böbrek yetmezliğinin en yaygın belirtilerinden biri olan üşüme, sosyal ortamlarda çevreniz tarafından da kolayca fark edilebilen, aileniz ve arkadaşlarınız tarafından anlaşılabilen bir semptom konumunda.
Merdiven çıkmaktan tutun tempolu yürüyüşe kadar önceden günlük hayatta sorunsuz bir şekilde gerçekleştirilen aktiviteler esnasında nefes nefese kalınmaya başlanması böbrek yetmezliğine işaret ediyor olabilir. Böbrek yetmezliği sebebiyle vücutta normalin üzerinde sıvı bulunur ve bu sıvı akciğerde birikip nefes alışverişini zorlaştırır.
Dolaşım problemleri nedeniyle kanın düzgün bir biçimde süzülememesi ve beyne yeteri kadar oksijen iletilememesi konsantrasyon güçlüklerine neden olabilir. Bu sorun ilerleyen durumlarda ufak çaplı bilinç kayıplarına kadar varabilir.
Böbrek rahatsızlığı yaşayan kişilerin büyük bir çoğunluğu sırtında ya da bedeninin yan tarafında şiddetli ağrılar hisseder. Birçok durumda bu ağrılar bacak bölgesine kadar ilerler ve ortaya çok acılı durumlar çıkabilir.
“Böbrek yetmezliği öldürür mü?” hastalıkla yeni tanışan ya da bir yakınının bu hastalıktan mustarip olduğunu öğrenen insanların sık sorduğu bir soru olarak karşımıza çıkıyor. Erken teşhis ve uzman müdahalesi ile önemli ilerlemelerin yaşandığı böbrek yetmezliği tedavisi, organ naklinin gerektiği ve uygun organın bulunamadığı ya da hastalığın çok ilerlediği durumlarda ne yazık ki ölüm riski taşır. Ancak günümüzde tedavi imkanları geçmişe nazaran oldukça gelişti. Organ nakli konusunda önemli bir bilinç oluştu ve hastalar az da olsa daha iyi koşullarla karşılaşmaya başladı.
Böbrek yetmezliği diyaliz yoluyla etkileri azaltılmaya çalışılan bir hastalıktır. Diyaliz tedavisinde, işlevini yerine getiremeyen böbreklerin görevi diyaliz makinelerince görülür. Bedende birikmiş fazla suyun ve kanda oluşmuş atık birikintisinin vücuttan atılması diyaliz yoluyla mümkün olur. Teknoloji ile diyaliz cihazlarının kapasitesi ve işlevselliği artsa da ne yazık ki makineler tam anlamıyla bir böbreğin görevlerini tümüyle yerine getiremiyor.
Diyaliz makinesinden kurtulup sağlıklı bir hayata kavuşulması için en doğru ve sağlıklı yöntemlerin başında böbrek nakli geliyor. Nakil koşullarının iyileşmesi, organ nakli konusunda kitlesel bilincin artması, ameliyatların daha teknolojik imkanlarla gerçekleştirilmesi gibi gelişmeler ile birlikte böbrek yetmezliği tedavisinde oldukça önemli aşamalar kaydedildi. Uygun böbreğin bulunması ve nakil için gerekli yasal ve bedensel prosedürlerin tamamlanması ile beraber risksiz bir şekilde böbrek naklinin gerçekleştirilmesi ve hastalığının etkilerinin yavaş yavaş ortadan kalkması mümkün.
Cerrahi operasyonların artık daha iyi koşullarda gerçekleşmesi sayesinde böbrek nakli bedende en az hasarla gerçekleştiriliyor ve ekstra bir durum oluşmadığı sürece hasta 1-2 gün içerisinde taburcu edilir. Taburcu olduktan çok kısa bir süre sonra günlük aktivitelerini gerçekleştirmeye kaldığı yerden devam edebilir.
Vücutta biriken kirli kanı atmak ve atık ürünleri dışarı atılma işlevini yerine getiremeyen böbreğe yardımcı olmak amacıyla fistül yoluyla kan bir makinenin içerisinde temizlenip tekrar hastaya verilir. Fistül; kanın temizlenmesi için toplardamar ve atardamarın birleştirilmesidir.