Boğaz’ın yalısı da çok kavgası da… Cemiyet hayatının önde gelen isimlerinden Aslı Üstünkaya ve Heves Ekinci (Üstünkaya’nın ayrıldığı eşinin annesi) arasındaki “benim yalım seninkini döver” kavgasıyla dikkatler yeniden Boğaziçi’ne yöneldi. Hangi yalıda ne yaşandı, hangisinin mimarisi en özgün, talihsiz günlerle anılan hangisi ve Osmanlı tarihinin en gizli aşk gecelerinden birisine hangisi ev sahipliği yaptı? ‘Boğaz Hakkında Her Şey’ kitabının yazarı Saffet Emre Tonguç anlatıyor.
Ceren Arseven
Edib Efendi Yalısı
Harem ve selamlık olmak üzere iki bölümden ibaret. Özgün yanı bu bölümlerde, birbirine simetrik olan büyük taşlıklarla bunların üzerindeki oval sofalar. Yapım tarihi 1753.
Fotoğraf: Sinan Doğan
Kont Ostrorog Yalısı
Kandilli’de esrarengiz görünümlü bu yalının tarihi pek bilinmiyor. Kimine göre 140 kimine göre 190 yaşında. Bakanın bir daha baktığı farklı bir mimarisi var. Denizden bakıldığında birleştirilmiş iki yalı görüntüsünde.
Hadi Bey Yalısı
Manford Evi olarak da bilinen, 1800’lü yıllardan kalma Kanlıca’daki bu yalı, özellikle el değiştirme hikâyesiyle dikkat çekiyor. İngiliz işgâlinden sonra Licardopulos isimli Yunanlı bir armatör tarafından satın alındı. Avukat Hadi Bey, Selanik’teki Türk malları ile yalıyı takas ederek binanın sahibi oldu ve ismini verdi.
Fotoğraf: Sinan Doğan
Zarif Mustafa Paşa Yalısı
Boğaziçi’nin eşsiz eserlerinden, Beykoz’daki bu yalının her dönemi ayrı hikâye. Eski bir Bizans manastırının kalıntıları üzerinde yer aldığından, ‘ayazma’ (Rum geleneklerine göre kutsal su kaynağı) halen binanın bahçesinde duruyor. Yalıya ismini veren Zarif Mustafa Paşa’nın damadı Sadık Bey, kayınpederinin sürekli verdiği ziyafetlerden sıkılınca selamlık ve kayıkhane bölümlerini satın alıp araya da kocaman bir duvar ördürdü.
Sadık Bey’in oğlu, Osmanlı mebusu Mehmet Esat Bey, yalıda muhafaza edilen, Hz. Muhammed’in sakalına (Sakal-ı Şerif) ait bir teli Anadolu Hisarı’ndaki Fatih Camii’ne hediye etti. Bu yüzden yöre halkı da yalıyı ‘Esat Bey Yalısı’ olarak adlandırdı. İngilizlerin İstanbul’u işgali sırasında Esat Bey’in oğulları yalıyı Anadolu’ya silah ve mühimmat göndermek için kullandılar.
Fotoğraf: S. Emre Tonguç
Edhem Pertev Yalısı
Bazı yalıların geçmişinde talihsiz kazalar var. 1860’a tarihlenen, Kanlıca’daki Edhem Pertev Yalısı’nın (ilk ismi Saraylı Hanım Yalısı) da böyle bir hikâyesi bulunuyor. Türkiye’nin ilk eczacılarından, geçmişin meşhur el bakım kremi ‘Pertev’i üreten Edhem Bey’in çocuklarından biri yalının kayıkhanesinde oynarken, yükselen bir dalganın kurbanı oldu.
Fotoğraf: Aydın Sertbaş
Yağcı Şefik Bey Yalısı
Belirgin özelliği balkonsuzluğu… Kanlıca’daki bu yalının yerinde daha önce 1. Abdülhamid’in kız kardeşi Cemile Sultan’a ait yalı bulunuyordu. Donanma Cemiyeti’nin kurucusu Şefik Bey, ‘batı özentisi’ gördüğü balkonlardan nefret ettiğinden binayı 1905’te bugünkü haliyle, klasik Osmanlı üslubuyla inşa ettirdi.
Fotoğraf: Aydın Sertbaş
Yağcı Şefik Bey Yalısı
Belirgin özelliği balkonsuzluğu… Kanlıca’daki bu yalının yerinde daha önce 1. Abdülhamid’in kız kardeşi Cemile Sultan’a ait yalı bulunuyordu. Donanma Cemiyeti’nin kurucusu Şefik Bey, ‘batı özentisi’ gördüğü balkonlardan nefret ettiğinden binayı 1905’te bugünkü haliyle, klasik Osmanlı üslubuyla inşa ettirdi.
Fotoğraf: Aydın Sertbaş
Saffet Paşa Yalısı
Basın tarihine farklı yerlerden temas eden bir yalı. Adını Hürriyet’in kurucusu Sedat Simavi’nin dedesi Sadrazam Saffet Paşa’dan alıyor. Sabah’ın kurucusu Dinç Bilgin de yalının bir dönem sahibi oldu. Kanlıca’da bulunan ve 1907’ye tarihlenen yapı, Boğaz’ın en geniş rıhtımlı yalılarından biri. Ama maalesef birçok benzeriyle aynı kaderi paylaştı ve bir yangına kurban gitti. 2008’deki restorasyonuyla küllerinden tekrar yaratıldı.
Fotoğraf: Sinan Doğan
Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı
Bir bilim yuvası… Hekimbaşı Salih Efendi, Anadolu Hisarı’ndaki18. yüzyıldan kalma bu yalıda döneminin en önemli tıp bilginlerini ağırladı. 1866 yılında Galatasaray’da gerçekleştirilen uluslararası karantina toplantısına başkanlık yapan Salih Efendi’nin yalıda verdiği davetlere heyecanlı tıp sohbetleri damga vurdu.
Fotoğraf: Sinan Doğan
Yılanlı Yalı
Alametifarikası şehir efsaneleri… Rumelihisarı’nda 18. yüzyılda inşa edilen yalı, döneminin en ateşli rekabetlerinden birine konu oldu. Hariciye Nazırı (Dışişleri Bakanı) Mustafa Efendi’nin yalısını çok beğenen padişah 2. Mahmud, konuyu ortak dostları Said Efendi’ye açınca mecburiyetten bir şehir efsanesi doğdu: Said Efendi, Padişah’ın yalıyı ele geçirmesini engellemek için, orayı yılanların bastığı yalanını uydurdu. Bu yalan padişahı durdurdu ama yalıya da ismini verdi.
YENİ BAŞLAYANLAR İÇİN YALI REHBERİ
* Özellikle Anadolu kentlerinden gelip son yıllarda büyük paralar kazanan iş adamları, İstanbul iş ve sosyete dünyasına kendilerini kabul ettirmek için yalı sahibi olmak istiyorlar. An itibariyle 50’ye yakın aile Boğaz’da yalı almak için sırada. Fiyatlar 5 ila 100 milyon dolar arasında. Ancak yalıların alıcısı çok satıcısı az. Bazı ailelerin yalı sahibi olmak için yıllarca beklediği biliniyor.
* Pek çok alıcının kararını, komşu yalılarda kimlerin oturduğu belirliyor. Sırf ünlülere yakın olmak için belli yalıları isteyenler var. Yani bazı yalıların fiyatını başka yalılar artırıyor. Orhan Gencebay, Sezen Aksu ve Ebru Gündeş yalı sahibi ünlü isimlerden bazıları.
Fotoğraf: Sinan Doğan
*Yalının konumu da fiyatını değiştiriyor. Avrupa yakasındaki yalı sayısı daha az. Dolayısıyla o yakadakiler genelde daha pahalı. Ancak Anadolu yakasında, Vaniköy ve Kandilli’deki yalıların fiyatları Avrupa’dakilerle yarışabiliyor.
* Boğaz’da yaşayınca tekne en önemli unsur haline geliyor. Örneğin Cem Boyner, Anadolu Yakası’ndaki yalısından her gün karşıya teknesiyle geçiyor. Arabası onu Avrupa Yakası’nda bekliyor. Yalıların önüne demirli diğer iki ünlü tekne Türkan Sabancı’nın yalısının önündeki ‘Dilek’ ile Türker İnanoğlu’nun yalısının önündeki ‘Zeyno’. Yalı sahipleri kızlarına duydukları sevgileri teknelerine verdikleri isimlerle gösteriyor.
Tarihi eser statüsü de değerleri oynatıyor. Birinci sınıf tarihi eser statüsündekiler elbette zirvede. Örneğin, Emirgân’da Hamid-i Evvel Camii’nin hemen yanındaki Şerifler yalısı 18. yüzyıldan kalma tarihi bir eser.
Bahçe ve rıhtım büyüklüğü, tavan yüksekliği, toplam kullanım alanı, mevki ve otopark da yalının kıymetini belirleyen unsurlar. İyi yalının tavan yüksekliği 5 metreden başlıyor.
Çalışanların sayısı da bir başka kriter. Orta halli bir yalıda iki şoför, iki garson, iki aşçı, iki temizlikçi ve bir bahçıvandan oluşan 9 kişilik bir çalışan grubu bulunuyor.
Dekorasyon da en az mimari kadar önemli. Rahmi Koç’a ait olan Kont Ostrorog Yalısı, Boğaz’ın en güzel döşenmiş yalılarından biri. 850 bin tirajlı, dünyaca ünlü iç dekorasyon dergisi Architectural Digest’e 2006’da kapak olan yalının çalışma odasında Koç’un sayılı koleksiyonlarını görmek mümkün. Demet Sabancı Çetindoğan’ın yalısındaki Osman Hamdi Bey’in Enver Paşa tablosu da bir başka nadide örnek.
Yalıda yaşamak hiç kolay değil. Bir kere rutubete dayanacak kadar sağlıklı olmak gerekiyor. Üstelik masraf da çok. Cephe rüzgârı ve tuzlu suyun aşındırdığı ahşap ve paslanmaz yüzeylere, tavandan zemine, çatıdan bahçeye, kayıkhaneden kazan dairesine kadar her köşeye iki yılda bir bakım yapmak şart. Bu masraflar yaklaşık 20 bin lira tutuyor.
Sadece yalıya sahip olarak, cemiyet hayatına damga vurulmuyor. Kendinden söz ettirmenin şartı, yılda en az iki kere, tercihen yaz başı ve sonunda birer davet vermek. Örneğin Kandilli’deki Edip Efendi Yalısı’nın sahibesi iç mimar Ebru Mengenecioğlu’nun ‘temalı’ davetleri etkili. (Bu davetlerden biri Harper’s Bazaar dergisinin ABD edisyonuna da kapak oldu.)
RAKAMLARLA YALILAR
366’sı tarihi 600 yalının bulunduğu Boğaz’da en çok mülke Sabancı Ailesi sahip. Ailenin toplam değeri yaklaşık 1 milyar dolar eden 27 yalısı var. Yalçın Sabancı, 5 yalıyla ailede en çok yalıya sahip isim. Son dönemde oldukça popüler olan yalı ise Demet Sabancı’nın sahibi olduğu Zarif Mustafa Paşa Yalısı.
Yalı ünlü isimleri hatta prens ve prensesleri ağırlıyor. Geçmişte Cem Uzan’ın olan Yeniköy’deki Afif Ahmed Paşa Yalısı’nın şimdiki sahibi ise Suzan Sabancı Dinçer... Fakat o yalıda yaşamıyor, kiraya veriyor.
Boğaz’ın en pahalılarından biri Rumelihisarı’ndaki Tophane Müşiri Zeki Paşa Yalısı. Şu an satılık. 100 milyon dolar istendiği konuşuluyor.
Yeniköy’deki Tahsin Bey Yalısı, 6 bin 353 metrekarelik arazisiyle Boğaziçi’nin en genişi. Yalıya ismini, Türkiye’nin ilk barajlarını yapan, ‘barajlar kralı’ lakabıyla bilinen Tahsin Uzel verdi.
BEYLERBEYİ’NDE AŞK, SARIYER’DE CİNAYET
* Agatha Christie ‘Orient Ekspresi’nde Cinayet’ adlı romanını yazmak için İstanbul’u ziyaret ettiğinde, Osmanlı Bankası binası ve Pera Palas Oteli’ni de tasarlayan mimar Alexandre Vallaury tarafından 19. yüzyıl sonunda inşa edilen, Sarıyer’deki Afif Ahmed Paşa Yalısı’nda misafir edildi.
* Osmanlı İmparatorluğu’na danışmanlık yapmış, İslam hukukunda uzman, Polonya doğumlu Leon Ostrorog’un adını taşıyan Kandilli’deki Kont Ostrorog Yalısı’nın misafirleri arasında ünlü yazar Pierre Loti bulunuyor.
* Beykoz’daki Zarif Mustafa Paşa Yalısı, ABD’nin eski dışişleri bakanları Colin Powell ve Madeleine Albright, Amerikan talkshow’cu Oprah Winfrey ve Rus Granddüşesi Maria Vladimirovna Romanova gibi önemli misafirleri ağırladı.
* Eski Küçüksu Plajı’nın hemen yanındaki 64 metrelik rıhtıma sahip Kıbrıslı Yalısı’ndan Fransa İmparatoru 3. Napolyon’un karısı İmparatoriçe Eugenie (orada Sultan Abdülaziz ile romantik bir gece yaşadığı söylenir), Irak Kralı 2. Faysal, Yahya Kemal Beyatlı gibi isimler geçti.
TOPKAPI HANÇERİ NEREDEN ÇALINDI?
Başrolünde Müjde Ar’ın oynadığı, TRT yapımı Aşk-ı Memnu dizisi Sarıyer’deki Afif Ahmed Paşa Yalısı’nda çekildi. Yalı, Bin Bir Gece dizisinin son sezonunda da kullanıldı.
Beylerbeyi’ndeki Mabeyinci Faik Bey Yalısı, Melina Mercouri ve Peter Ustinov’un başrollerini paylaştığı 1964 tarihli Topkapı adlı filmde kullanıldı. Filmdeki hırsızlar yalıdan ‘Topkapı Hançeri’ni çalmaya çalışıyorlardı.
Bizdeki dizi sektörünün kullandığı 12 yalı var.
İKİ BİN YILLIK MİMARİ
Yunanca ‘yalos’ kelimesinden türeyen ve ilk örnekleri iki bin yıl önce inşa edilen yalılara eskiden ‘sahilhane’ denirdi. Klasik Türk mimarisinin en şaşaalı dönemi olan 18. yüzyılda sultanlar, vezirler, paşalar, ulema ve sefarethane mensuplarının yaşadığı bu evlere ‘deryahane’ ismi de veriliyordu.