Sıklıkla boks, kickboks, kravmaga, wing tsun style, tekvando vb spor dalları ile uğraşmış kişilerin olası bir kavgaya karışmaları ve haklarında Kasten Yaralama, Kasten Öldürme, Kasten Öldürmeye Teşebbüs, Taksirle Öldürme, Netice-i Sebebiyle Ağırlaşmış Kasten Yaralama gibi suçlardan ötürü yargılama başlaması halinde karşılarına çıkacak hususlara dair meraklarına ilişkin sorularını alıyoruz. O nedenle meraklılarına, Ceza Hukuku açısından Savunma Sanatlarının Değerlendirilmesine ilişkin makaleyi kaleme alıyoruz.
Öncelikle, ‘’SİLAH’’ kavramının TCK ‘da nasıl tanımlandığı, hangi tür araç gereçlerin silah kapsamına alındığı ve silahın neden yukarıdaki suçlara ilişkin yargılamalarda cezayı ağırlaştırıcı ve nitelikli bir hal öngördüğünü anlamak da fayda var.
Silah, savunmak veya saldırmak amacıyla kullanılan araç olarak tanımlanmaktadır. TCK ‘nun 6/1.f maddesine göre ise Silah deyiminden, ateşli silahlar, patlayıcı maddeler; saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici veya bereleyici alet, saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunma da kullanılmaya elverişli diğer şeyler ve son olarak da yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal ve biyolojik maddeler anlaşılmaktadır.
TCK, genel bir tanım yapmayarak, silah deyimini geniş tutmuş ve her suç tipi ve somut olaya ilişkin ayrıca bir araştırma ve değerlendirmeyi gerekli kılmıştır. Bu bağlamda somut olaya göre yeri geldiğinde kalem, baston, tel, çaydanlık, vazo, anahtar, bira şişesi gibi…. sayısız eşya ‘’ Silah kapsamına dahil sayılabilecektir.’’ Yani özetle, TCK tek tek hangi araç gereçlerin silah sayılacağını saymamış, aletlerikişiler üzerinde yaratacakları etki açısından değerlendirmiştir. Bu bağlamda hangi araç gereç söz konusu olursa olsun TCK açısından bakılacak etki şudur : Mağdurun Beden Bütünlüğü üzerinde tehlike yaratmaya elverişli ve potansiyel bir tehlikeye neden olan, KAVGA SIRASINDA FAİLE AVANTAJ SAĞLAYAN aracın kullanılması durumunda mağdurun yaralanmasında daha ağır bir etkiye neden olarak yaralanma neticesine yol açabilen insan bedeni dışındaki her türlütaşınabilir aracın silah sayılması gerektiği söylenebilecektir.
Tüm bunlar neticesinde TCK’na göre silah deyiminin kapsamı geniş olmak ile birlikte, kanunun açıkca araç-gereç deyimi kullanmasından bahisle, silah kapsamına girecek şeyin mutlaka bir ‘’nesne’’ olması gerektiğinde şüphe yoktur. Yargılamada ve doktrinde hukukçuları bu hususta ayrıma getiren madde ise TCK Md.6/4 hükmüdür : ‘’… saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunma da kullanılmaya elverişli diğer şeyler…’’ DİĞER ŞEYLER ? Nedir bu diğer şeyler ? kimi hukukçulara göre diğer şeylerin kapsamına dövüş sporları ve savunma sanatlarıyla profesyonel olarak uğraşan sporcuların yumrukları da dahil tutulmaktadır. Ancak şahsi kanaatime göre ‘’şey’’ kavramı eşya, nesne kelimelerinin tekil hali olup, insan vücudu bu kapsama dahil olmamalıdır.
Savunma Sanatları ve Dövüş sporları ile uğraşan sporcuların yumrukları Meşru Müdafaa ile Izdırar ( Zorunluk Hali ) kapsamlarını aşması halinde ağırlaştırıcı yahut nitelikli hal olarak değerlendirilebilecekse de, silah sayılmamalıdır. Çünkü, silah kapsamından nelerin anlaşılması gerektiği kanunen açıktır. Ve boksör yumrukları bu kapsamda değildir.
Dövüş ve Savunma sporlarının ana felsefesine indiğimizde aslında, kişilerin saldırgan yanını eğiterek kişiyi sakinleştirmek, barışçı yanını ortaya çıkarmak olduğunu görürüz. Bir dövüş ve savunma sporcusundan beklenti de spor bilgisi ve yeteneklerini insanlar üzerinde baskı, eziyet kurmak için değil aksine sağlıklı sosyal ilişkiler kurmak adına kullanması olmaktadır. Dövüş ve Savunma sporları ile ilgilenen kişilerin unutmaması gereken nokta şudur : düzenli antrenmanlar kişinin fiziksel kapasitesini artırmaktadır. Dolayısıyla sık ve düzenli antrenman yapan bir kişinin kas kuvveti ve karşı tarafa vereceği zarar sıradan bir insanınkine göre çok daha fazla büyüklükte olacaktır. Siyah kuşak bir taekwondocunun vuracağı tekme ile masa başı çalışan bir memurun tekmesinin şiddeti aynı olmayacaktır. Böyle durumlarda karşı iddia olarak genellikle şu söylenmektedir , o halde spor müsabakaları da yasaklanmalı, ringler kapatılmalı… Hiç ilgisi yok… Çünkü spor müsabakalarında karşıdaki kişiler de antrenmanlılar, güçler arasındaki dengesizlik az, rakip fiziksel darbeye dayanıklı ve alışkın, o da antrenmanlı… Sokaktaki kişi ise hem bu darbeye karşı hazırlıksız, hem antrenmansız..
TCK Md. 25 Savunma ve Zorunluluk halini şöyle açıklamaktadır : (1) Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.
(2) Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.
**Zaruret Hali olarak tanımlanan hukuksal kavram , kişinin kendisi yahut bir yakınını bir tehlikeden korumak için suç sayılan eylemlerde bulunduğu halde kişiye ceza verilmemesidir. Adı üstünde ‘’ZORUNLULUK HALİDİR.’’ Kişinin kendisi yahut bir başkasını kurtarmak için başka bir seçeneğinin olmaması gereklidir. Burada kişinin amacı suç işlemek değil, kendini yahut bir başkasını var olan bir tehlikeden kurtarmaktır.
Meşru Müdafaa ise, kendisine veya başkasına yönelmiş haksız bir saldırıya karşı o anki durum ve imkanlarla saldırı ile orantılı bir şekilde saldırıyı engellemek için işlenen fiildir. Buradaki en önemli nokta ‘’ORANTILILIK İLKESİDİR.’’ **
Örn, lisanslı bir kick boks sporcususunuz. Yolda giderken bir vatandaş size hakaret ve sinkaflı sözlerle tacizde bulundu, tüm uyarılarınıza rağmen durmadı, cebinden bir çakı çıkararak tam size saldıracakken siz kick boks teknik becerileriniz sayesinde bir tekme ile hem bıçağı hem saldırganı yere düşürerek saldırıyı engellediniz. Saldırganı etkisiz hale getirdiniz. Buna rağmen kendinize hakim olamayarak onu yerden kaldırıp, tekmelemeye devam ederseniz artık burada tehlikeye uygun orantıdan çıkmış olur ve meşru müdafa hükümlerinden faydalanamazsınız. Çünkü, savunma sınırını aşarak eylemlerinizi saldırı sınırına sokmuş oldunuz. Ancak diğer şartlar oluştu ise yere düştüğünde size sinkaflı sözler söylemeye devam etti, diyelim ki… TCK Md. 29 hükmünce Haksız Tahrik hükümlerinden faydalanabilirsiniz.
Sonuç olarak, az yada çok cebir ve şiddet içeren spor dallarını profesyonel olarak icra eden kişilerin kas kuvveti ve fiziksel gücü sokaktaki bir insandan çok daha kuvvetli olacağından bu kişilerin mecbur kalmadıkça fiziksel şiddete başvurmamaları yerinde olacaktır. Bu kişilere subay, asker, çavuş gibi özel eğitimlileri de ekleyebiliriz. Çünkü buradaki temel nokta bahsettiğimiz kişilerin, sıradan vatandaşa kıyasen antrenmanlı, darbeye alışkın, hazır ve daha güçlü olmaları halidir. Zorunluluk Hali, Meşru Müdafa gibi hukuka uygunluk nedenlerinde sınırın aşılması halinde bu kişiler, sokaktaki kişiye nazaran daha avantajlı durumda sayılacaklardır. Bu konuda çok fazla yorum yapılmakla birlikte şunun da altını belirgin şekilde çizmekte fayda var ki, genel bir yorumda bulunmak mümkün değildir. Her somut olay kendi şartlarına göre değerlendirilecek, birçok faktör üzerinde araştırma tesis edilerek karara ulaşılacaktır.
AV. DEVRİM NUR KAYABALI