BAĞDAT (İHA) - Irak'taki gelişmelerden rahatsız olan bölge ülkeleri, bir yandan savaşa karşı çıkarken, diğer yandan ABD ile ilişkileri gerginleştirmemenin ikilemini yaşıyor.
Suriye ve Irak arasındaki ilişkiler uzun yıllardan beri gergin. Hem Bağdat, hem de Şam'da yönetimi elinde bulunduran Baas partisinin iki kanadı arasındaki önemli fikir ayrılıkları ya da Irak ile İran arasındaki düşmanlığa rağmen Suriye'nin İran ile yakın ilişkiler içinde olması, on yıllardır varolan sürtüşme noktalarına sadece iki örnek. Irak ile Suriye arasındaki ilişkilerde görece normalleşme daha son birkaç yıldır yaşanıyor, ancak iki taraf da temkinli.
Suriye'nin kaçak Irak petrolü için bir ara istasyon olması, bu yakınlaşmanın önemli etkenlerden biri. Suriye'nin, BM Güvenlik Konseyi'ndeki tek Arap ülkesi olmasına rağmen Irak'a karşı çıkarılan kararı onaylaması, iki ülke arasındaki bu temkinli yakınlaşmanın yeniden bozulmasına sebep olabilir.
Suriye'nin Irak'a yönelik bu sert kararı onaylaması aslında gerek Şam yönetiminin gerekse Suriye halkının Irak'a saldırı konusundaki tutumuyla tezat oluşturuyor. Suriye'de hiçkimse Irak'a yönelik bir Amerikan saldırısını doğru bulmuyor. Sadece Suriye değil, tüm Arap ülkeleri, bölgede yeni bir savaş çıkmaması için aylardır sürekli uyarıda bulunuyor.
ARAP BİRLİĞİ ENDİŞELİ Arap Birliği'nin Kahire'deki toplantısında Birlik Genel Sekreteri Amr Musa'nın da ifade ettiği gibi, Arap ülkeleri böyle bir savaşın bölgeyi yangın alanına çevirmesinden endişe duyuyor. Buna rağmen Kahire'deki Arap Birliği toplantısında Irak'a, BM kararını kabul etmesi çağrısında bulunuldu. ABD Başkanı Bush'un, Arap dünyasında Baba Bush dönemindeki desteği göremediği açık. Kuveyt ve Bahreyn gibi ülkeler dışında Arap Birliği üyelerinin çoğu Irak savaşına karşı ve yıllardır Irak'a uygulanan BM ambargosunun sona erdirilmesini talep ediyor. Arap ülkeleri ayrıca ABD'nin bu kararlılığını sadece Irak'a karşı gösterdiği, İsrail'e karşı ise suskun kaldığı eleştirisinde bulunuyorlar.
ARAP ÜLKELERİNDE DARBE KORKUSU Arap liderler arasında böyle bir savaşın kendi ülkelerindeki radikal unsurları harekete geçirip huzursuzluk ve darbe girişimlerini özendirmesi korkusu hakim. Bu tür gelişmeler son dönemde Ürdün'de görülmeye başladı.
Ancak Arap ülkeleri ABD'yi kesin dille reddedecek, Amerika ile sürtüşecek durumda da değiller. Irak'a olası bir saldırıda üslerini Amerikan askerlerine açmayacağını açıklayan Suudi Arabistan bile ilişkileri bozmak istemiyor. Son dönemde ABD'de Suudiler ile ilgili yaşanan tartışmalar ve tüm şüphelere rağmen, iki ülke arasındaki ilişkiler, Suudiler'in Amerika'ya sattığı petrol ve Amerikan bankalarına yatırdığı milyarlar sebebiyle her iki taraf açısından da büyük anlam taşıyor.
İSRAİL VE İRAN
Arap dünyası, Irak'a olası bir savaşın önlenmesi için BM'den medet umarken İran da benzer bir tavır içinde. İran yönetimi Saddam Hüseyin'i desteklemek için hiçbir sebep bulunmadığı görüşünde, ancak Amerikan saldırısına da kesin karşı çıkıyor. Özellikle İran'daki muhafazakarlar, Amerika'nın Irak savaşından zaferle çıkması durumunda Amerika kontrolündeki ülkeler tarafından çevrelenmekten korkuyorlar.
İsrail hükümeti için ise Amerika'nın olası bir Irak savaşından zaferle çıkması önemli fırsatlar sunacak bir durum olarak görülüyor. İsrail yönetimi ABD'nin bölgedeki nüfuzu ne kadar büyük olursa İsrail'in konumunun da o kadar sağlam olacağını umuyor. Ancak bu düşüncenin ne kadar doğru olduğu tartışılır. ABD, Arap ülkelerindeki şüphe ve çekinceleri gidermek için sadece Fırat'ta değil, Ürdün ile Akdeniz arasında da askeri göreve hazır olduğunu er ya da geç göstermek zorunda kalacak.