YURTHABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

“bölgesel Ve Küresel Enerji Güvenliği: Türkiye’nin Rolü” Konulu Panel

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, “Fransa’da bin 100 kilometre civarındaki bir nehrin üzerinde...

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, “Fransa’da bin 100 kilometre civarındaki bir nehrin üzerinde eğer 8-10 tane nükleer santral varsa, orası dünya koruma alanlarına alınmış olmasına rağmen oradaki balıklara bir şey olmuyorsa, oradaki turistlere bir şey olmuyorsa kusura bakmayın bizim turistimize de, balığımıza da bir şey olmaz” dedi.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Yıldız, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmalar Vakfı’nın (SETA) düzenlediği “Bölgesel ve Küresel Enerji Güvenliği: Türkiye’nin Rolü” konulu panele konuşmacı olarak katıldı.

“Türkiye’nin Enerji Politikası, Bölgesel Rolü ve Gelecek Vizyonu” konulu bir sunum yapan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Yıldız, dünyada 1.4 milyar insanın enerjiyle tanışmamış olmasının çok ciddi bir sosyolojik olay olduğunu söyledi. Ekvator’un güneyindeki 890 milyon nüfuslu Afrika’nın kullandığı enerjinin 19.5 milyon nüfuslu New York’un kullandığı enerjiyle eşit olmasının ayrıştırılamayacağını ifade eden Yıldız, enerjide çok istekli olan ülkelerin oluştura bildikleri gerginlikleri de konuşturmayı gerektirdiğini kaydetti.

“TÜRKİYE’NİN DARBELERLE KAYBETTİĞİ ALAN YALNIZCA SİYASET DEĞİLDİR, ENERJİ DE BUNLARDAN BİR TANESİ”

Siyasi istikrarın gerek o ülkede gerekse bölgede son derece önemli olduğunu dile getiren Yıldız, Türkiye’nin çevresindeki siyasi istikrarsızlıklardan kaynaklanan etkilerin konuşulması gerektiğini söyledi. Türkiye’nin nükleer güç santralleriyle alakalı bir karar vermek istediğini ama bu kadarın 1956 yılında verildiğini vurgulayan Yıldız, konuşmasına şöyle devam etti:

“AK Parti hükümetinin iş başına gelinceye kadar toplam 37 tane hükümet geçtiğini, 25 tane Başbakan geldi ve ortalama ömürler 20 ay civarında. Siz bu işin projesini 20 ay yaptığınız bir sürede herhangi bir karar verme imkanınız olabilir mi? Herhangi bir projeyi hükümetlerden hükümetlere değişen değil devlet politikası haline getirmek mümkün olabilir mi? Türkiye’nin darbelerle kaybettiği alan yalnızca siyaset değildir. Enerji bunun en fazla acısını çeken sektörlerden bir tanesidir. Dört tane büyük ihale yaptı, dördünde de başarıya ulaşamadı Türkiye… Bunun arkasındaki temel gerçek, temel neden siyasi istikrarsızlıkların verdiği tehdittir. İster askeri darbelerle olsun isterse siyasi istikrarsızlıklardan kaynaklanan sebepler olsun. Bütün bunları buluşturmadan ve birleştirmeden herhangi bir konunun izahını yapmak mümkün olmaz. Şuanda Türkiye birçok enerji sektörüyle alakalı proje geliştiriyor. Ben açıkça söylüyorum; bu yalnızca enerjinin baba yiğitliğinden kaynaklanmıyor. Türkiye’de sayın Başbakanımızın ve bütün kadrosunun bu ülkenin idaresine koyduğu irade o kadar çok sektörü olumlu etkilemiştir ki ve bugün her gittiğimiz ülkede ‘bunları nasıl sağlıyorsunuz’ diye sorulmuştur.”

“TÜRKİYE, COĞRAFYASINDAN KAYNAKLANAN AVANTAJLARI EN ÜST DÜZEYDE KULLANIYOR”

Türkiye’nin coğrafyasından kaynaklanan avantajları en üst düzeyde kullanan bir irade ortaya koyduğunu belirten Yıldız, bir ülkede projede yapmanın diğer ülkelerden vazgeçmek anlamına gelmediğini açıkça ortaya koyduğunu söyledi.

“MAVİ MARMARA’YLA OLAN KONULARDAKİ SİYASİ YÜK, ENERJİ SEKTÖRÜ TARAFINDAN OMUZLANAMAYACAK KADAR AĞIRDIR”

Yıldız, “Rusya Federasyonu ile bir proje yaparken aynı zamanda Karadeniz’de arama yapılmıştır. Azerbaycan ile TANAP projesini geliştirirken, İran ile gaz alımı gitmiştir. Irak’ın hiçbir projesine kayıtsız kalmadık, Yunanistan’a doğalgaz veriyoruz. Yani uluslar arası ilişkilerden arındırılamayacak kadar olan bütün bu işlerin aslında uluslar arası siyasete de çok ciddi katkılarının olduğunu söylememiz lazım. Siyasette her ülke aynı şekilde düşünecek aynı konulara mutabık kalacak diye bir şey yok. Ama karşılıklı çıkarlarını, karşılıklı bağımlılıklarını ön plana koyduğunda enerji sektörüyle ilgili projeler bu işleri kolaylaştırmaktadır. Yakın siyaset tarihimizde enerjinin zaman zaman siyasete, siyasetinde enerjiye yük olduğu anlar olmuştur. Bunlar son derece normaldir. Bugün Mavi Marmara’yla olan konulardaki siyasi yük, enerji sektörü tarafından omuzlanamayacak kadar ağırdır” dedi.

“TÜRKİYE YERLİ KAYNAKLARIYLA BÜYÜMEK İSTİYOR”

Siyasi ve konan politikaları enerji sektörü gibi reel ve somut projelerden ayır etmeyerek yürütmeye çalıştıklarını ifade eden Yılmaz, yapacakları işlerin birbiriyle ilintili olduğunu kaydetti. Türkiye’nin büyümeye karar verdiğini, önceki yıla öre elde ettiğini tasarruf miktarlarının bir sonraki yılın büyüme rakamlarından hep küçük olduğunu vurgulayan Yıldız, ulusal politikaların bir çok aktörü içerisine aldığını kaydetti. Türkiye’nin olabildiğince yerli kaynaklarıyla büyümek istediğini dile getiren Yıldız, “Kömürüyle, yenilene bilir enerji kaynakları dediğimiz; su, rüzgar gülü kaynaklarıyla ürettiğinin dörtte birini bunlarla üretiyor. Ama dünya diyor ki, petrol ve doğal gaz hala dünyanın enerjisini 2050 yılına kadar karşılayacak diyorlar. Biz bundan ayrı düşemeyiz. Petrolün ithal ediliyor olması bu gerçeği askıya almıyor. Doğal gazın ithal edilecek olması bu gerçeği bir kenara bırakmıyor. O yüzden bizler son derece gerçekçi duygulardan arındırılmış ayağı yere basar projeler üretmek zorundayız ve biz bunu biliyoruz” diye konuştu.

“JAPONYA’DAKİ NÜKLEER KAZA, TÜRKİYE’NİN NÜKLEER KARARLILIĞINI ETKİLEMESE BİLE SÜRECİNİ ETKİLEMİŞTİR”

Dünyada ekonomiler globalleşiyor ama politikaların ulusallaştığını vurgulayan Yıldız, bunun Türkiye’nin politikalarını etkileyen çok önemli yanlarının olduğunu ve ulusallaşan politikalarla menfaatlerin buluşturulması gerektiğini belirtti. Türkiye’de projelerin bütün bunların hesap edildikten sonra gerçekleştiğinin alçını çizen Yıldız, Rusya Federasyonu ile yapılan işbirliğinden rahatsız olanların aslında çözümü ile ilgili de öneriler vermek zorunda olduğunu kaydetti. Japonya’da meydana gelen nükleer kazanın, Türkiye’nin nükleer kararlığını etkilemese bile sürecini etkilediğini dile getiren Yıldız, “Çünkü Türkiye, hem ülkeyi çeşitlendirmek zorunda, hem kaynakları çeşitlendirmek zorunda hem de güzergahı çeşitlendirmek zorunda. Enerjinin çoğu da zarardır, azıda zarardır. Bunun arz ve talebin buluştuğu bir noktanın oluşması lazım” şeklinde konuştu.

“KUSURA BAKMAYIN BİZİM TURİSTİMİZE DE, BALIĞIMIZA DA BİR ŞEY OLMAZ”

Yıldız, konuşmalarının ardından panele katılan davetlilerin sorularını cevaplandırdı. HES konusundaki sorular üzerine Bakan Yıldız, Avrupa Birliği’ne üye ülkeler dahil olmak üzere yenilene bilir enerji kaynakları ve HES’lerden en fazla yararlanan ülkenin oranları ve projeleriyle Türkiye olduğuna işaret etti. Yenilene bilir enerji kaynakları ve HES’lerin yüzde 25 oranında toplam elektrik üretimi içerisinde payı olduğunu kaydeden Yıldız, “Bu ciddi bir rakamdır. Peki biz bu HES’leri yaparken tartışmalı bölgelerde de yapıyor muyuz ‘evet’ zaman zaman yaptığımız oluyor. Bunu açıkça söylemem gerek. Bunların her birisi her bir damla suyu değerlendirmek gibi iyi bir niyetle yola çıkılan ve bazı müteahhitlerin hoyratça davranışlarından dolayı usulü esasını geçen bir noktaya geldiği projeler olmuştur. Biz çevreye rağmen bir iş yapmak istemiyoruz, çevreyle beraber yapmak istiyoruz. Türkiye’nin enerji kaynakları ve tabii kaynakları bir zenginliktir. Ama aynı zamanda turizm kaynakları, sit alanları, tarihi varlıkları ve kültürel varlıkları da bir zenginliktir. Birini tercih etmek diğerinden vazgeçmek anlamına gelmiyor. O yüzden biz bunların ayıklanmasıyla alakalı bazı projelerin özel sektör tarafından tekrar geri verilmesiyle alakalı bazı çalışmalarda yapıldı. Ama madalyonun öbür tarafını da söylemem lazım. Çok iyi niyetle, çok çevreyi koruyucu bir kısım masum isteklerin haricinde çok spekülatif hatta manipülatif çevreci davranışlarını da görüyoruz. Bunların yalnızca çevreyle alakalı kaygılarının olmadığını, bir kısmında kaygıların kalkınmayla alakalı olduğunu gördük. Bunların tabii ki bunları kabul etmemiz ve kayıtsız kalmamız söz konusu değil. Biz açıkça ifade ediyorum çevreyle beraber yapacağımız projeler Türkiye’nin büyümesine yetecek kadar olan projelerdir. Fransa’da bin 100 kilometre civarındaki bir nehrin üzerinde eğer 8-10 tane nükleer santral varsa, orası dünya koruma alanlarına alınmış olmasına rağmen oradaki balıklara bir şey olmuyorsa, oradaki turistlere bir şey olmuyorsa kusura bakmayın bizim turistimize de, balığımıza da bir şey olmaz. HES’ler kıymetli projelerdir ve bunları da geliştirmemiz lazım” dedi.

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

En Çok Aranan Haberler