Emekli bomba uzmanı başkomiser Nazmi Nuri Çelik, 1984'te sürgüne gönderildiği Siirt Eruh'ta şahit olduğu ilk PKK eylemini anlattı.
Şüphelilere, 'Bunlar, askerî patlayıcı, nereden aldınız?' diye sorunca, emniyet müdürü tarafından sert şekilde uyarılmış. Çelik, "Ergenekon davasından sonra birçok şeye yeni yeni anlam verebiliyorum." diyor.
Zaman gazetesinin haberine göre İstanbul Emniyet Müdürlüğü eski Bomba İmha Büro Amiri Başkomiser Nazmi Nuri Çelik, PKK'nın 1984'te Siirt'in Eruh ilçesinde gerçekleştirdiği patlamanın olduğu yere sabah 06.00'da ilk giden isimlerden biri.
**ERGENEKON PARMAĞI**
Ona göre, terör örgütü PKK'nın ilk eyleminde Ergenekon'un parmağı var. Bu tespitini, olayın ardından yaşadığı ancak o dönem bir anlam veremediği gelişmelere dayandırıyor. Çelik, teröristleri sorgularken, "MKE yapımı bombaları nereden aldınız?" diye sorduğunu, ancak idarî makamların, kendisini "Bombacı, sen böyle soru soramazsın!" diye uyardığını anlatıyor.
"O zaman PKK'nın adı cinsi yok. El bombaları, fişekler hep askerî patlayıcı. Şüphelilere bunları sordum. İl Emniyet Müdürü Mustafa Tatar sorguda kolumdan tuttu, tepki gösterdi. Bu Makine Kimya'nın bombası teröristin elinde ne geziyor? Kim veriyor? Soramadım. Demek ki o zamanlar uyanamamışız." diyor. Sürgüne gönderildiği Siirt'te PKK'nın ortaya çıkarılışına tanıklık eden Çelik, Ergenekon davasından sonra kafasındaki şüphelerin cevap bulduğunu söylüyor.
1980'de bomba eğitimi alan 45 polisten biri olan Çelik, emekli olduğu 2004 yılına kadar bomba imha komiseri olarak çalıştı. "Sivri dilli bir memurdum. O yüzden sık sık sürgün edildim." diyen Çelik, 1984'te yine böyle bir sebeple önce Kütahya'ya sonra da Siirt'e sürülmüş. Şehre ilk geldiğinde, tayini Kütahya'ya çıkan bir ilköğretim müfettişiyle tanışmış. Müfettişle Kütahya hakkında konuşurlarken şöyle söylemiş:
"Bombacı seni sevdim, kendine çok dikkat et. Yakında bir örgüt patlak verecek. İnşallah sağ salim şark görevini bitirir dönersin."
Bu sözler üzerine Çelik, şunları söylemiş: "'Ne örgütü?' dedim. 'Kürt örgütü' dedi. Köylerde geziyor görünüyor. Valiye, emniyet müdürüne, jandarma komutanına söylemiş, onlar eşkıya demişler."
**GENELKURMAY'DAN CEVAP ALAMADIM**
Bu sürede sayısız bombayı patlamadan etkisiz hale getiren Çelik, güvenlik güçlerine devlet izniyle üretim yapan Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu'na ait bombaların nereden ve nasıl teröristlerin eline geçtiğini çözmek için defalarca kuruma yazı yazmış. Bombaların seri numaralarını da eklediği resmî yazılarına cevap; "Genelkurmay Başkanlığı'na" diye geliyormuş. Bu yazının kopyasıyla birlikte seri numaraları olan bombaların hangi birliğe verildiğine dair bir yazı da Genelkurmay Başkanlığı'na gönderen Çelik, "Bugüne kadar hiçbir yazıma cevap alamadım. Örgüt mü gidip alıyor Makine Kimya'dan bu bombaları?" diyor.
**GİZLİ BELGEDEN PERİNÇEK NASIL HABERDAR OLUYOR?**
Nazmi Nuri Çelik, tanık olduğu olaylar sonucunda bir yapıdan şüphelendiğini ama bunu Ergenekon olarak değerlendirmediğini söylüyor. Bu sistemin içinde olanlar içinse, "Ya sıhhatleri bozuluyor ya da fazla yaşatılmıyorlar. Eninde sonunda tokadı vuruyorlar. Hepsi gümbürtüye gidiyor." diyor. İstanbul Bomba İmha Şube Müdürlüğü'nde bomba uzmanlığı yapan Çelik, çoğu zaman, ancak gizli belgelerde yer alan olayları Doğu Perinçek'in televizyona çıkıp konuşmasını şaşkınlıkla karşıladıklarını anlatıyor:
"Çoğu şeyi biz duymadan, hatta olacak olaylar Aydınlık'ta yayınlanınca şubede birbirimizden şüpheleniyorduk. Doğu Perinçek çıkıp çok gizli belgelerdeki bilgileri televizyondan söylüyor. Çok tartıştık bunu."