HABER

Bombalı saldırı davasında tartışma

İSTANBUL (İHA) - İstanbul'da iki sinagog, HSBC Bank Genel Müdürlüğü binası ve İngiliz Başkonsolosluğu'na yönelik düzenlenen, 61 kişinin ölümüne ve 500'den fazla kişinin de yaralanmasına sebep olan bombalı saldırılarla ilgili olarak 50'si tutuklu 69 sanığın yargılanmasına bugün İstanbul DGM'de devam ediliyor. Duruşmada hazır bulunan Gürcan Bac ve Habib Aktaş'ın eşleri, avukatlarının bazı ifadelerine katılmadıklarını söyledi. Bayan sanıkların avukatı Abdurrahman Sarıoğlu ise, "Bu eylem, Türkiye'nin anayasal düzenini değiştirmeye yönelik bir eylem değildir, ABD ve Türkiye'ye bir tepkidir" dedi.

İstanbul 2 No'lu DGM'de 3. oturumu gerçekleştirilen duruşmaya, Ahmet Aslanoğlu, Abdullah Demir, Mehmet Yılmaz, Suat Sarman, Hayrettin Basınlı, Cahit Öztürk, firari sanık Gürcan Bac'ın dini nikahlı eşi Mediha Yıldırım, El Kaide'nin Türkiye sorumlusu olduğu iddia edilen ve eylemlerin talimatını verdiği belirtilen firari sanık Habib Aktaş'ın eşi Cemile Aktaş, Yusuf Dural, Ziya Çelik, Murat İdrak, Ahmet Yalan, Muhammed-ül Emin Bastın ve Tarkan Kalaycı getirildi. Savunma yapan Cemile Aktaş ve Mediha Yıldırım'ın avukatı Abdurrahman Sarıoğlu, dikkat çekici açıklamalarda bulundu. Savunmasında, yanında getirdiği bir kitaptan selekifilikle ilgili kesitler okuyan Avukat Sarıoğlu, "Selefiliği mahkum etmek, İslami mahkum etmek anlamına gelecektir. Sanki her selefi El Kaide mensubu gibi gösteriliyor. İstanbul'daki bu patlamalar Amerika'ya gösterilmiş bir tepkidir. Türkiye'nin anayasal düzenini değiştirmeye yönelik bir eylem değildir. Bu olay, Irak'ı bombalarken hava sahasını açan Türkiye'ye bir tepkidir. AK Parti hükümetine gösterilmiş bir tepkidir" dedi.

Avukat Abdurrahman Sarıoğlu, Aktaş ve Bac'ın eşlerinin tutuklanmasına anlam veremediğini belirterek, "Türkiye'de Müslümanlar yargılanırken, onların hanımları gözaltına alınır belki sözle, belki hareketle, namusa yönelik bir tehditle Müslüman şüphelinin konuşması sağlanır. Habib Aktaş ve Gürcan Bac'ın hanımları gözaltına alındı ve suçlu gösterildi, tutuklandılar. Ahlak kuralları burada devreye girmedi. Kocalarıyla birlikte Afganistan ve Pakistan'a gitmişler. Müslüman ailelerde koca nereye giderse, eş de oraya gider. İslami aile yapısı içinde haremlik selamlık söz konusudur. İslam'da kadınlara cihat farz değildir. El Kaide'nin bir bayan militanının olduğunu ben duymadım, duyan varsa söylesin. Eşleri müvekkillerimle "cihada gidiyoruz" diyerek vedalaşmıştır. Burada esas yargılanması gerekenler El Kaide yöneticileri ve bizzat talimatı verenlerdir" diye konuştu.

Cemile Aktaş ve Mediha Yıldırım'ın savunmalarını üstlenen diğer avukat İlhami Sayan ise şunları söyledi:

"Bu durum uzun yıllar öncenin Türkiye'sini hatırlatıyor. Jandarmanın köylerde uyguladığı yöntemin aynısı uygulandı. Gürcan Bac ve Habib Aktaş yakalanamadığı için hanımları alındı. Burada bir rehin alma söz konusu. Eşlerinden dolayı buradalar, haremlik selamlık olduğu için diğer sanıkları tanımaları mümkün değil. Cemile Aktaş'ın 2, Mediha Yıldırım'ın 4 çocuğu var ve bu nedenle mağdurlar. Yurtdışına çıkış yasağı konularak tahliyelerine karar verilmelidir."

Avukat Sayan, örgüt üyeleri arasında çok fazla bir gizlilik bulunduğuna dikkat çekerek, "Gürcan Bac, 1993 yılında Mediha Yıldırım'la evlenmesine rağmen müvekkilim Mediha Yıldırım'a 1995 yılında isminin Ömer değil Gürcan olduğunu söylemiştir. Bu durum, örgütsel ilişkilerini ne kadar gizli tuttuklarını ortaya koymaktadır" dedi.

Daha sonra söz alan Cemile Aktaş ve Mehida Yıldırım, Avukat Abdurrahman Sarıoğlu'nun bazı beyanlarına katılmadıklarını söyledi. Cemile Aktaş, "Avukatımın yaptığı savunmaya iki hususta katılmıyorum. Eşim benimle vedalaşırken cihada gideceğini söylemedi. İşçilik belgesi alacağını söyledi ve Mediha Yıldırım'ın bana verdiği paketin içinde ne olduğunu bilmiyordum. Polisler, paketin içinde kablolar olduğunu söyledi. Bu hususlarda avukatımın beyanlarına katılmıyorum" diye konuştu.

Hazırladığı 2.5 sayfalık yazılı savunmasını mahkemeye sunan Aktaş, tahliye talebinde bulundu.

Daha sonra söz alan Mediha Yıldırım da, Avukatı Sarıoğlu'nun bazı görüşlerine katılmadığını söyledi. Yıldırım, "Beyim poşeti bana verdiğinde soy isim belirtmedi, Osman diye birinin gelip alacağını söyledi. Cihat diye bir şey söz konusu değil. Öyle bir şeyden hiç bahsetmedi. Yurtdışına ticaret için gittiğini söyledi. Poşetin içinde kablo olduğunu polislerden öğrendim. Ayrıca emniyette verdiğim ifadeler polis tarafından değiştirilmiştir" dedi.

Yeni hazırladığı 2.5 sayfalık ifade metnini mahkeme başkanına sunan Mediha Yıldırım da tahliyesini talep etti.

Bayan sanıkların avukatları İlhami Sayan, Habib Aktaş'ın yurtdışından DGM'ye bir CD gönderdiğini duyduklarını, eğer böyle bir şey varsa, incelenmesi için avukatlara da bir örneğinin verilmesini talep etti.

Duruşma sırasında söz alan sanık Abdullah Demir'in avukatı Kamil Zor, müvekkili ile intihar eylemcisi Feridun Uğurlu'nun aynı mahallede oturduğunu söyledi. Zor, müvekkilinin Uğurlu'ya kendisine iş bulması için 700 dolar ve kimliğini verdiğini söyledi. Zor, diğer müvekkili Mehmet Yılmaz'ın da Uğurlu'nun kiracısı olduğunu belirterek, "Uğurlu'nun kendisini İslami bilim adamı olarak göstermesinden dolayı müvekkilim Mehmet Yılmaz'ın Uğurlu'ya bir yakınlık duymuştur. Müvekkilim Hayrettin Basınlı da Uğurlu ile aynı mahallede oturuyordu. Müvekkilim berberlik yapıyordu ve bu vesileyle tanışmışlar. Kendisinden sadece Kur'an-ı Kerim dersi almıştır. Müvekkillerimin patlamalarla ilgileri yoktur, tahliyelerini talep ediyorum" şeklinde konuştu.

Diğer sanıkların avukatları da müvekkillerinin yurtdışına gidiş amaçlarının Arapça öğrenmek olduğunu ve başka hiçbir amaçla yurtdışına gitmediklerini söyledi. Avukatlar, bazı sanıkların da verilen Arapça seminerleri yeterli görmedikleri için geri döndüklerini ifade etti.

Bu arada, canlı bomba olabileceği iddia edilen Suat Şarman, ifadesinde şunları söyledi:

"192 gündür mağdurum. Türkiye'yi seviyorum. Memleketimi özledim. Ekmeğe, peynire, zeytine hasret kaldım ve İstanbul'da meydana gelen patlama eylemlerini şiddetle kınıyorum."

Duruşma sırasında sanık avukatlarından Abdurrahman Sarıoğlu, Feridun Uğurlu'nun tutanaklara intihar eylemcisi olarak yazılmasına tepki gösterdi. Sarıoğlu, tutanakta intihar eylemcisi tabirinin kullanılmamasını, sadece 'parçalanarak can verdiler' denilmesini istedi.

Mahkeme başkanı, sanık avukatlarının yanı sıra İngiliz Başkonsolosluğu adına müdahil avukat Namık Sofuoğlu'nun da katıldığı duruşmaya ara verdi.

En Çok Aranan Haberler