HABER

Bosna, modern cihat akımlarının beşiği mi?

1990'larda Bosna-Hersek'te yaşananların yankıları bugümne kadar uzanmaya devam ediyor ve nüfusuna oranla Bosna'nın diğer Avrupa ülkelerine kıyasla, Suriye ve Irak'a niçin daha fazla cihatçı gönderdiğini açıklıyor.

Bosna, modern cihat akımlarının beşiği mi?

Mark Urban

BBC Diplomasi ve Savunma Editörü

1990'larda Bosna-Hersek'te yaşananların yankıları bugüne dek uzanmaya devam ediyor ve nüfusuna oranla Bosna'nın diğer Avrupa ülkelerine kıyasla, Suriye ve Irak'a niçin daha fazla cihatçı gönderdiğini açıklıyor.

1992'de Bosna'nın merkezinde çoğunluğu Arap gönüllülerden oluşan Mücahit Taburu, önemli bir dönüm noktası olmuştu. Bugünse cihat trafiği tersine döndü ve artık Bosnalılar Arap topraklarına gitmeye başladı.

1994'te genç bir Suudi gönüllü olarak Bosna'ya Sırp milislere karşı çarpışmaya giden Aimen Dean, "Batı ile İslam arasında savaş var. Bosna, modern cihatçı akımlara söylem kazandırdı. Beşik oldu" diyor.

Modern anlamda cihat kavramının 1980'lerde Sovyetler Birliği'nin Afganistan'ı işgali ardından doğduğu düşünülüyor. Aimen Dean'e göre, Batı ile Selefiler Afganistan'da aynı saftaydı ama Bosna'da birbirlerine düşman oldular.

1992'de Sırp milisler Bosna'nın batı ve doğu bölgelerindeki Müslümanları sürdüğü sırada, sadece birkaç düzine militan Bosna'daki din kardeşlerini savunmaya gitmişti. 1993'ün başlarındaysa Katolik Hırvatlar ve Sırplarla yürütülen savaş sırasında Mücahit Taburu yüzlerce kişiye çıktı ve daha faal şekilde, 'inançsız kişileri' hedef almaya başladı.

1992 Nisan'ında Hırvat milislerin Ahmici'de 120 dolayında Boşnağı öldürmesi ardından Mücahit çeşitli misillemelere girişti.

Bundan iki ay sonra Guca Gora manastırından sürdükleri 200'e yakın Hırvat BM gücüne bağlı İngiliz askerlerince tahliye edildi. Daha sonra kiliseye giren cihatçılar, dini eserleri tahrip etmelerini videoya çekti.

'Yabancılar, yerel Bosna güçlerinden çok daha saldırgandı'

1993 yazında İngiliz askerleri Guca Gora ve diğer bölgelerdeki Mücahit Taburu ile çarpışıyordu. O yıllardki çarpışmalarda İngiliz askerlerine komuta eden Binbaşı Vaughan Kent-Payne, "yabancı militanlar, yerel Bosna güçlerinden çok daha saldırgandı. Sık sık BM'nin beyaz boyalı taşıtlarına ateş açıyorlardı." diyor.

Savaştan önce Müslüman, Hırvat ve Sırp nüfusun eşit sayılarda olduğu Travnik kentinde, yabancı cihatçılar binlerce kişinin bölgeden sürülmesine yardım etti; kalanları şeriat düzeni altına almaya çalıştı. Aynı güçler yerel Hristiyanların kaçırılması olaylarına da karışmış, Dragan Popoviç adlı şahsın başını kesmiş, sonra da diğer rehineleri kesik başı öpmeye zorlamıştı.

Popoviç olayı mahkemeye taşınmış, eylemin ayrıntıları açık açık ortaya konmuştu. Mücahit Taburu'nun, 20 Hırvat mahkumun idam edilmesinden başka yardım görevlilerinin kaçırılıp öldürülmesi de dahil diğer birçok saldırıdan sorumlu olduğu düşünülüyor.

Sırp ve Hırvat medyasının sık sık "her yerde İslamcı fanatik görüldüğünü" yazmasına rağmen Bosna'daki yabancı cihatçıların sayısı, Saraybosna hükümetinin kontrolündeki savaşçıların % 1'inden fazlasına çıkmadı hiç. Mücahit Taburu, kuruluşunun ilk aşamalarından itibaren Bosnalıları da birliklerine dahil etmeye başladı ve 1995'te, savaşın son aylarına gelindiğinde birkaç yüz Bosnalı erkeğin de dahil edilmesiyle, Mücahit birlikleri 1.500 kişilik bir güce dönüşmüştü.

"Cihatçıların savaşa katılması Bosna'ya zarar verdi"

1993 yazından itibaren Saraybosna hükümeti, bu cihatçıların, Bosna-Hersek'in çok toplumlu ve laik bir cumhuriyet olma imajını karalayacağını farketmeye başladı. Bu gücü kontrol edebilmek için, birlikler, Zenica'da üslenmiş olan Bosna Ordusu'na bağlı 3. Kolordu'nun komutası altına alındı.

O dönemde Kolordu Komutanı olan Tuğgeneral Enver Hacıhasanoviç, Mücahit Taburu'nun hareketlerinden sorumlu tutularak Lahey'de savaş suçları mahkemesine sevkedildi.

Bunlar arasında Travnik'teki kaçırma eylemleri de vardı. Sonuçta mahkeme suçlamaları düşürmüş ancak Tuğgeneral, emrindeki Bosna askerlerinin tutsaklara kötü davranışından dolayı 2 yıl hapis yatmıştı.

Başından beri Mücahit Taburu'nın kuşkulu bir güç olduğuna inanmış olan Tuğgeneral Hacıhasanoviç, 1993'te ordu komutanlarına gizli bir mesaj yazmıştı.

General mesajda, "Mücahit Taburu'nun arkasında bazı üst düzey politikacıların ve dini liderlerin bulunduğunu düşünüyorum" diyordu. Tuğgeneral, şimdi dönüp baktığında cihatçıların savaşa katılmasının Bosna'ya zarar verdiğini söylüyor.

Ancak 1993 tarihli yazışmada belirtildiği gibi, o dönemde Bosna Cumhurbaşkanı olan Aliya İzzetbegoviç de dahil olmak üzere, varlıklı Arap destekçilerini hoşnut etmek için yabancı militanların gelmesinden memnun liderler vardı.

Dayton Barış Anlaşması ile savaş sona erdiğinde, tüm yabancı askerlerin ülkeden ayrılması gerekiyordu. Ve 1996'da da ülkeden çıkarıldılar.

"Şehit olmak amacıyla gelenler ağlaşıyordu"Aimen Dean, o günü hatırlarken, Mücahit Taburu üssünde gayet duygusal anlar yaşandığını, bağrışmalar, ağlamalar olduğunu söylüyor ve "Bunun nedeni herkesin şehit olmayı ummasıydı. Böyle bir fırsat ellerinden alınmıştı" diyor.

Bosna'daki yüzlerce cihatçı Çeçenistan, Pakistan ve Afganistan'a gitti. 11 Eylül saldırılarını düzenleyenlerden ikisi ve Amerikalı rehine Daniel Pearl'ün katili ile el-Kaide kadrolarındaki pek çok kişi Bosna'da yetişmişti.

Bosna'da 300'ü aşkın yabancı savaşçı öldü. Yerel evlilik yapan veya ülkelerine dönmeye korkan birkaç düzine Arap da Bosna vatandaşlığını alıp ülkede kaldı.

Günümüzde, eski cumhurbaşkanı İzzetbegoviç'in partisi SDA'nın yabancı savaşçılara karşı yeterince katı bir tavır almadığı söyleniyor. Ancak bu kez yüzlerce Bosnalı Irak ve Suriye'de savaşmaya gitti. Saraybosnalı bir diplomat, "SDA içindeki daha radikal olan bazı unsurlar Orta Doğu'ya çarpışmaya gidenleri kınamamakta direniyor" diyor.

Aslına bakılırsa, Saraybosna hükümeti, herhangi bir din veya dava adına yabancı ülkelerdeki savaşlar için asker toplanmasını yasakladı; radikal şebekeleri bozmak ve Orta Doğu'daki savaşlardan dönenleri tutuklamak için çeşitli baskınlar düzenledi.

Bosna yönetimi eleştiriliyor

Ancak Bosna hükümeti, ülkede kalarak kışkıtıcı eylemlere girişen Arap cihatçılara göz yummakla ve son yıllarda Bosna'da çeşitli Selefi topluluklar yetişmesine izin vermekle suçlanıyor.

Günümüzde olanları 1990'larla kıyaslayan ve Suriye'de IŞİD kuvvetlerinde savaşmakla suçlanan Fikret Haciç, hukuki nedenlerle görüntülü mülakat veremiyor ama söylediklerinin aktarılmasına karşı çıkmıyor.

1994'te Mücahit Taburu'na katılan Haciç, savaştan sonra yıllarca sürücü ve araba tamircisi olarak çalışmış.

Daha sonra Suriye'de Devlet Başkanı Beşar Esad'a karşı yürütülen savaşa katılması gerektiğine karar vermiş. Haciç, ısrarla Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) üyesi olmadığını ve örgütün uyguladığı yöntemleri onaylamadığını söylese de, geçen yıl Suriye'den dönmeden önce, bu Haziran'da yayımlanan IŞİD videosunda görülen bazı Bosnalılarla karşılaşmış olduğunu anlatıyor.

Savaş sırasında Mücahit Taburu'na bağlı çarpışanlar arasında, önem taşıyan Saraybosna Selefi camii imamı ile mahkeme çıkarılmayı bekleyen Bilal Bosniç de yer alıyor. Bosniç, IŞİD'e militan toplamakla suçlanıyor.

IŞİD şimdi Balkanlar'da "yeni bir Halifelik cephesi" açmaya çalışırken, savaştan 20 yıl sonra bile, Bosna'nın, zayıf yönetimi ve bölünmüş haliyle, dayanıksız bir konumda olmasından kaygılanan çok sayıda kişi var...

En Çok Aranan Haberler