Türkiye Kamu Sen ve Türk Eğitim-Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, 50/d kadrosunda bulunan araştırma görevlilerinin yüksek lisans ve doktoralarını tamamlamadan işten çıkarılmalarını gerektiren kanuni bir düzenleme bulunmadığını belirterek, “50/d kadrosundaki araştırma görevlilerine yapılan haksızlık giderilmelidir” dedi.
Yazılı açıklama yapan Bostan, “YÖK, üniversitelere gönderdiği bir görüş yazısı ile 25 Şubat 2011 tarih ve 6111 sayılı Af Kanunu’nda düzenlenen azami öğretim sürelerini gerekçe göstererek, 2547 sayılı Kanun’un 50/d maddesi kapsamında görev yapan araştırma görevlilerinin 3 yılda yüksek lisans ve 6 yılda da doktorasını tamamlayamayanların görevine son verilmesini istemektedir. İşin ilginç tarafı öğrencilerin okuldan atılmasını sona erdiren bir kanuna istinaden hiç ilgisi olmadığı halde 50/d kadrosundaki araştırma görevlilerinin işine son verilmesinin öngörülmesidir. İlgili kanunda böyle bir ibare olmamasına karşın YÖK’ün araştırma görevlileri aleyhine böyle enteresan yorumda bulunması üniversitelerde huzursuzluğa neden olmuştur. YÖK’ten beklenen üniversitelerde huzursuzluk çıkarmak değil, üniversitelerde meydana gelecek huzursuzluk ve haksızlıkları ortadan kaldırmaktır” dedi.
YÖK’ün 50/d araştırma görevlisinin kadrosunu burslu öğrenci olarak değil, ‘öğretim yardımcılığı kadrosu’ olarak değerlendirdiğine dikkat çeken Bostan, “6111 sayılı Af Kanunu bütün öğrencilere ‘ömür boyu’ öğrencilik statüsü getirirken, YÖK’ün 50/d kadrosunda görev yapan araştırma görevlilerini ‘burslu öğrenci’ statüsünde değerlendirerek işlerine son verilmesi gerektiği yorumu YÖK Kanunu’yla ve hukukla bağdaşmamaktadır. Nitekim 2547 sayılı YÖK Kanunu ve Danıştay 8. Dairesi’nin 17.04.2009 tarihinde oy birliği ile aldığı 2009/663 esas nolu kararında 50/d araştırma görevlisi kadrosunu burslu öğrenci olarak değil, ‘öğretim yardımcılığı kadrosu’ olarak değerlendirmektedir. 2547 sayılı Kanun’un 50. maddesinin d bendi ‘Lisans üstü öğretim yapan öğrenciler, kendilerine tahsis edilebilecek burslardan yararlanabilecekleri gibi her defasında bir yıl için olmak üzere öğretim yardımcılığı kadrolarından birine de atanabilirler’ şeklindedir” ifadelerini kullandı.
Bostan, Danıştay’ın konu ile ilgili kararında şu ifadelere yer verildiğini kaydetti:
“2547 sayılı Yükseköğretim Yasası’nın 33. maddesinin a fıkrasında araştırma görevliliğinin tanımı yapılarak, atanma usul ve süresi hakkında kurallara yer verilmiştir. Anılan yasanın 50/d maddesinde ise, lisansüstü öğrenim gören öğrencilerin öğretim yardımcılığı kadrolarından birine atanabilecekleri belirtilmiştir. Her iki atamanın amacı ve süresi bakımından farklılıklar bulunduğu açıktır. Ancak her iki maddeye göre de, kişiler araştırma görevlisi olarak istihdam edilmektedir. Başka bir anlatımla, lisansüstü öğrenim gören bir öğrencinin, sadece bu öğrenimi nedeniyle ve öğrenimi süresince atanmış olması, araştırma görevliliği niteliğini değiştirmez.”
50/d kadrosunda bulunan araştırma görevlilerinin yüksek lisans ve doktoralarını tamamlamadan işten çıkarılmalarını gerektiren kanuni bir düzenleme bulunmadığını ifade eden Bostan, “Kanuni düzenleme yapılsa bile bir hükmün geriye doğru işletilemeyeceği bir hukuk kuralıdır. 50/d kadrosundaki araştırma görevlilerinin ömür boyu bu kadroda görev yapmasını kimse talep etmemektedir. Eğer bu konuda bir sıkıntı varsa makul bir kanuni düzenleme yapılarak bu sıkıntılar ve endişeler giderilmelidir. Bir doktora 5-6 yılda tamamlanabileceği gibi bazı branşlarda veya materyalin az olduğu konularda ya da sağlık sorunu gibi sebeplerle bu süre 8-10 yıla kadar da uzayabilir. Bu hususlar dikkate alınmak zorundadır” dedi.
Üniversitelerin ihtiyaç duyduğu öğretim elemanını yetiştirmenin zor ve pahalı bir iş olduğuna dikkat çeken Bostan, “Doktoralarını bitirme aşamasına gelmiş ya da bitirmeye az kalmış 50/d kadrosundaki araştırma görevlilerinin işine son vermek doğru ve hukuka uygun bir uygulama değildir. Yüksek lisans ve doktora olmak üzere 7-10 yıldan beri bilimle uğraşan ve araştırma görevlisi dışında bir maaşı olmayan 50/d kadrosundaki araştırma görevlilerinin işine son vermek doktoranızı bitirmeyin anlamına gelmektedir. Bu da YÖK tarafından bilime vurulan bir darbe olarak tarihe geçecektir” dedi.
Üniversitelerde çok sayıda yetişmiş öğretim elemanına ihtiyaç duyulduğu bir zamanda YÖK’ün 50/d kadrosundaki araştırma görevlileri ile ilgili görüş yazısının abesle iştigalden başka bir anlam taşımadığını savunan Bostan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türk Eğitim-Sen olarak YÖK’ün üniversitelerde gereksiz huzursuzluğa neden olan söz konusu yazıyı geri çekmesini istiyoruz. Yine 50/d kadrosunda görev yapan araştırma görevlilerinin doktora tezlerini şimdiye kadar neden tamamlayamadıklarını araştırarak, ortaya çıkan sorunlara çözüm bulmasını bekliyoruz. Çözümsüzlük bilime darbe vurmaktan başka bir anlam taşımamaktadır. YÖK’ten ayrıca 50/d kadrosundaki araştırma görevlilerinin doktoralarını tamamladıktan sonra öncelikle kendi üniversitelerinde, kendi üniversitelerinde kadro yoksa başka üniversitelerdeki kadrolara atanabilmeleri ile ilgili gerekli girişimleri yapmasını talep ediyoruz. Unutulmamalıdır ki sorunları görmezlikten gelmek çözüm değildir.”
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz