Boyun omurları çok hareketli bir yapıya sahip olduğu için kireçlenme ve buna bağlı olarak ortaya çıkan boyun ağrıları, toplumda çok sık karşılaşılan şikayetlerdir. Yetişkin insanların yarısı hayatlarında en az bir kere boyun ağrısı atağı geçirirler.
Pürüzsüz olan eklem yüzeyinin aşınması ile başlayan şikayetler, genel olarak kireçlenme olarak tanımlanır. Eklem olan her yerde kireçlenme olabilir ve hangi uzva ait eklem aşındıysa, o uzvun kireçlendiği söylenir; diz kireçlenmesi, boyun kireçlenmesi gibi.
Kireçlenme, halk arasında çok yaygın kullanılan bir tabir olmakla birlikte aslında sorunu doğru tanımlayan bir tabir değil. Çünkü aslında, eklem kireç tutmaz ama çeşitli nedenlerle aşınır, bozulur. Aşınmanın başlamasıyla birlikte çeşitli şikayetler de kendini göstermeye başlar.
Kafatasının altından başlayarak kuyruk sokumuna kadar devam eden ve vücudumuzun dik durmasını, sağa-sola dönmesini, öne-arkaya eğilmesini sağlayan omurga, 33 adet omurdan oluşur. Bunların 7 tanesi boyun (servikal), 12 tanesi sırt (torakal), 5 tanesi bel (lumbal) ve diğerleri de kuyruk sokumu bölgesindedir. Bu omurların arasında disk adı verilen kıkırdak dokular bulunur. Bu diskler, omurları sürtünmeye bağlı aşınmalardan korumak için bir çeşit yastık vazifesi görürler. Disklerin bir diğer görevi de omurlar arasındaki boşluklardan geçen omuriliği, yani sinirleri korumaktır.
Boyun, başımızın ağırlığını taşıyacak bir yapıya ve yukarıda söz ettiğimiz 7 omura bağlı eklemler sayesinde de hareket yeteneğine sahiptir. Boynumuzu, omurlar arasındaki diskler ve eklemler sayesinde hareket ettiririz. Boyun omurları arasındaki boşluktan kollara ait hareketleri ve duyuları sağlayan sinirler geçer. Dolayısıyla boyun eklemlerinde meydana gelen bozulmalar sadece boyunda değil omuz ve kollarda da ağrı ve his kayıplarına sebep olabilir. Boyun omurlarında meydana gelen bozulmalar tıpta "servikal spondiloz" olarak adlandırılır.
Kireçlenmenin birincil (primer) ve ikincil (sekonder) nedenleri vardır.
Büyük oranda genetik yatkınlığa bağlı yapısal nedenlerdir. Yani kıkırdak doku, doğası gereği bozulur. 30 yaşından itibaren boyun omurları arasındaki diskler, sıvı içeriğini kaybetmeye ve büzüşmeye başlar. Bu durumda diskler, omurların hareketine yeterince yardımcı olamaz. Disklerin bozulması ayrıca omurlar arasındaki mesafenin azalmasına da sebep olur. Bu durumda boyun eklemlerine daha fazla yük binmeye başlar. Boyun eklemlerinin yükü artıp hareket yeteneği de azaldığında omurlar birbirlerini aşındırır, anormal kemik uzantıları oluşur. Ayrıca sinir kökleri ve omurilik üzerinde oluşan bası, boyun fıtığına benzer kol ağrıları ile kol ve elde güçsüzlük ve uyuşukluğa yol açar. Aynı zamanda boyun bağlarının da gevşemeye başlaması, süreci hızlandırır. Genetik olarak yatkınlığı olan kişilerde kıkırdak dokunun aşınmalara karşı dayanıklılığı daha azdır ve bozulma daha erken yaşlarda başlayabilir.
Eklemin kıkırdak dokusundaki aşınmaya sebep olan başka bir
hastalık ya da travma söz konusu olabilir. Boyunda kireçlenme;
Yoğun olarak 40 yaşından sonra görülmeye başlayan boyun kireçlenmesinin görülme sıklığı yaş ilerledikçe artar. Ailesinde kireçlenme öyküsü olanlarda ya da eklem aşınmasına sebep olan başka hastalığı olanlarda ise, daha erken yaşlarda da ortaya çıkabilir. Masabaşı çalışanlarda, omurga eğriliği (skolyoz) veya düzleşme gibi omurga bozukluğu olanlarda daha sık görülür. Boyun kireçlenmesinin belirtileri şu şekildedir:
Boynu sağa-sola çevirirken duyulan çıtırtı sesleri, kireçlenmenin ilk işareti sayılabilir. Bu aşamada önlem alınarak hastalığın ilerlemesini durdurmak, en azından yavaşlatmak mümkün olabilir. Ellerde güç kaybının ortaya çıkması ise, sinir kanallarının artık iyice daraldığının bir işaretidir ve bu durumda kireçlenmenin ilerlediğini ve yerleştiğini söyleyebiliriz.
Boyun ağrısı şikayeti olan hastada;
Boyun kireçlenmesi, Beyin ve Sinir Cerrahisi, Romatoloji, Ortopedi ve Nöroloji uzmanlarının ortak ilgi alanına girer. Tedavinin ilk aşaması ise, hastalığı doğru teşhis etmektir. Bunun için hastanın şikayetlerini dinleyen doktor gerekli görmesi halinde röntgen, boyun tomografisi (CT) ve MRI tetkikleri isteyebilir.
Servikal spondiloz yani boyun kireçlenmesinin tedavisi, eklemlerdeki dejenerasyonun boyutlarına ve hastanın ne kadar etkilendiğine göre cerrahi, ilaç ya da fizik tedavi şeklinde yapılır.
Sinirlere bası yapmayan (ellerde, kollarda uyuşma, güç kaybı olmayan) ama ağrıya neden olan eklem dokusu değişikliklerinde ilaç tedavisi uygulanır. Tedavi, ağrı şikayetini ortadan kaldırmaya, varsa enfeksiyonu gidermeye yöneliktir. Kıkırdak dokusunu iyileştirmez. Bu yüzden, ilaç tedavisiyle birlikte mutlaka yaşam alışkanlıkları da gözden geçirilmeli ve gereken değişiklikler yapılmalıdır.
Boyun kireçlenmesine bağlı şikayetlerde ağrı kesiciler ve anti-enflamatuar ilaçlar kullanılır. Ağrı kesicilerin etkisi bünyeden bünyeye farklı olacağından, belli aralıklarla ve düzenli olarak alınmaları önem taşır.
Ağrısı olan hastalar hareket etmekten çekinirler. Oysa hastalar için en kötüsü, hareketsizliktir. İlaçlarla ağrısı kontrol altına alınan hastalar mutlaka düzenli olarak kendileri için uygun egzersizleri yapmalıdırlar. Yanlış hareketlerden kaçınmak için bir fizik tedavi uzmanından yardım almak en doğru davranış olur.
Omurgada meydana gelen bozulmalar, ana omurga kanalını ya da sinirlerin çıktığı kanalları daraltarak, ağrının yanı sıra başka nörolojik bulguların da ortaya çıkmasına sebep olabilir. Ana kanaldaki daralmalar, zamanında önlem alınmazsa hastanın sakat kalmasına bile yol açabilir. Bu durumda cerrahi müdahale düşünülür. Cerrahi müdahale, ilaçlarla, egzersizlerle ya da fizik tedaviyle kontrol altına alınamayan durumlarda, son aşama tedavi yöntemidir.
Boyun kireçlenmesi cerrahisinde boynun önünden ya da arkasından uygulanan, Servikal Laminektomi, Servikal Pencere Laminotomi, Anterior Servikal Distektomi, Servikal Foraminotomi gibi değişik yöntemlerle ameliyat yapılır.
Aslında kireçlenmenin geçmesi diye bir durumdan bahsedemeyiz. Boyun hareketleri sırasında ilk kez çıtırtıların duyulmaya başladığı zaman kireçlenme başlamış demektir. Bunu geri alamayız ama ilerlemesini önleyerek deformasyonu en aza indirebiliriz.
30 yaşından itibaren boyun ve diğer tüm eklemlerde kireçlenmenin doğal olarak başlayabileceği unutulmamalıdır. Yaş faktörüne bir de genetik yatkınlık eklendiğinde, kireçlenme olasılığı daha da artar. Bu durumda yapılacak en akıllıca şey, diğer risk faktörlerinden korunmaya çalışmaktır. Boyun kireçlenmesinden korunmak ya da etkilerini azaltmak için;