Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Suriye'deki kimyasal silah katliamına Birleşmiş Milletler'in (BM) ve diğer uluslararası toplumun sessiz kalmasına sert tepki gösterdi. Bozdağ, BM'ye "Bizim şöyle bir standartımız var; bin kişi ölürse kılımızı kıpırdatmayız, 10 bin kişi ölürse kılımızı kıpırdatmayız, 100 bin kişi ölürse kılımızı kıpırdatmayız, müslüman ölürse kılımızı kıpırdatmayız diye bir kuralı mı var bu BM’nin?" diye sordu. İslam dünyasına da uyanması konusunda uyarılarda bulunan Bozdağ, "Irak öyle, Suriye öyle, Mısır öyle, Afganistan öyle, Somali öyle hiç mi bizim suçumuz yok? Onun içinde ideoolji pençerelerinden bakmayı bırakıp, gerçeğin penceresinden, vicdanın penceresinden, kalbin, insanlığın penceresiden hadiselere bakmanın yolunu mutlaka bulmamız lazım.” değerlendirmesinde bulundu. Diyanet İşleri Başkanlığı'nda 'Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesinde Din Görevlilerinin Katkısının Sağlanması İşbirliği Protokolü' imzalandı. İmza törenine Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, de katıldı. Bozdağ, burada yaptığı konuşmanın büyük bir bölümünü Suriye’de yaşanan kimsayal katiama ayırdı. Suriye’deki fotoğrafa bakıldığında cihat ettiğini düşünen kişilerin olduğunu aktaran Bozdağ, "Bunlar hangi Kuran’ı okuyor, anlamıyorum. Hangi peygamberi takip ediyorlar, ona da anlamıyorum. Kuran’ın neresinde Esed’in bu zulmü cihat olarak geçiyor. Peygamberin hangi hadisinde var, Kuran’ın neresinde var? Hiçbir yerinde yok. Yapılanlar İslam ile izah edilebilir mi? Edilmez. İnsanlıkla izah edilebilir mi? Edilemez. Hakla hukukla izah edilebilir mi? Edilemez. Eğer dünya bu vahşet karşısında seyirci kalmayı içine sindiriyorsa bu insanlık ölmüştür demektir. İnsan haklarına ilişkin sözleşmelerin altına imza koyan uluslararası ülkeler yok demektir. Binlerce insan kimyasal silah kullanımı sonrası hayatını kaybediyor. "ESED’İN ÖLDÜRDÜĞÜ KİŞİLER GAYRİ MÜSLİM OLSAYDI..."İnsanlığın hala hesap yaptığını vurgulayan Bozdağ, şu ifadeleri kullandı: “Hala çıkar endeksli olayları değerlendiriyor. Böyle bir hadise karşısında biz altına imza koyduğumuz uluslar arası sözleşmelerin gereğini yapmamız gerekmiyor mu? Bunu yapabiliyor muyuz? Yapamıyoruz." Bozdağ, "Eğer Esed’in kimyasal silahla öldürdüğü kişiler gayri Müslim olsaydı veya Mısır’da eli kanlı Sisi'nin talimatı ile öldürdükleri gayrimüslim olsa idi, acaba BM Güvenlik Konseyi’nin 5 üyesi bir araya gelip, hiçbir şey söylemeden dağılır mıydı?" diye sordu."HİÇ Mİ BİZİM SUÇUMUZ YOK?"Onun için bütün İslam aleminin, Müslümanların bir kez daha düşünmesi ve dinini doğru anlaması gerektiğinin altını çizen Bozdağ, "Birbirine hakarette, birbirine küfürde, birbirinin gözünü oymakta yarış edeceğine bu dini doğru anlamak hususunda gayret içinde olalım. Irak öyle, Suriye öyle, Mısır öyle, Afganistan öyle, Somali öyle hiç mi bizim suçumuz yok? Onun için de ideoloji pencerelerinden bakmayı bırakıp, gerçeğin penceresinden, vicdanın penceresinden, kalbin, insanlığın penceresinden hadiselere bakmanın yolunu mutlaka bulmamız lazım." değerlendirmesinde bulundu. Irak’ta kimyasal silah bulunduğuna ilişkin iddialar üzerine 2003 yılında Irak’a büyük bir çıkarma yapıldığını hatırlatan Bozdağ, sonradan Irak’ta kimyasal silah olmadığının anlaşıldığını, İran’da uranyum zenginleştiriliyor iddiaları üzerine yıllardır yaptırım uygulandığını belirterek, bugün Suriye’de yaşananların hakikat olduğunu söyledi. Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü: "Suriye’deki durum başka; Suriye’de kimyasal silah kullanıldığına ilişkin bir hakikat var. Yalan değil hakikat var. Yalan yerine Irak’ı bombalayanlar, Suriye’de yaşanan hakikat karşısında sessiz kalınca 'BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'ni esas alıyoruz'a nasıl inanmamı bekliyorsunuz? Acaba BM İnsan hakları evrensel beyannamesi ya da AB sözleşmesinin hükümleri öldürülenler Müslüman olunca ihlal edilmiyor mu? Bu şartların ihlal edilmesi için ön şart gayrimüslim olması mıdır? O yüzden gerek BM Güvenlik Konseyi üyelerinin, gerek BM üyelerinin, gerek AB üyelerinin hep beraber insan eksenli bakışı, dünyanın neresi olursa olsun bunu hayata geçirmeye ihtiyacımız var. Yoksa bugün Suriye'de olanlar yarın başka yerlerde olabilir. 'Batı'da olmaz demeyin' oralarda da olabilir. O zaman insanı yaşatacak bir felsefeyi hep beraber ayakta tutmamız ve uluslararası kuruluşlara da temel belirleyici anayasa olarak belirlememiz lazım.""BM'NİN GEREĞİNİ YAPMASI LAZIM""Uluslararası toplumun zulme 'dur' demesi için daha kaç masum çocuğun ölmesi lazım? Daha kaç kadının ölmesi lazım? Daha kaç insanın ölmesi lazım?" diye soran Bozdağ, "Bizim şöyle bir standartımız var; 'bin kişi ölürse kılımızı kıpırdatmayız, 10 bin kişi ölürse kılımızı kıpırdatmayız, 100 bin kişi ölürse kılımızı kıpırdatmayız, Müslüman ölürse kılımızı kıpırdatmayız' diye bir kuralı mı var bu BM’nin? Böyle bir kuralı yoksa, insanı yaşatmak esassa o zaman bunun gereğini yapması lazım." şeklinde konuştu. TÜRKİYE'DEKİ BAZI MEDYA KURULUŞLARINA TEPKİTürkiye'de bazı gazetelerin Suriye’deki katliama geniş yer vermemesini eleştiren Bozdağ, Hürriyet gazetesine de şu sözlerle tepki gösterdi: "Ya Allah aşkına bu olay haber değil mi? Bu olayı, bu zulmü, bu zalimin ortaya koyduğu vahşeti dünyaya duyurmak sizin vazifeniz değil mi? İftiraları haber yapanlar bunu haber yapmak zorundayız, onurla haber yapmak zorundayız diyenler, Suriye’de bin 300’den fazla insan kimyasal silahla öldürülmüş, çocukların, kadınların cesetleri yan yana dizilmiş sizin gözleriniz bunu görmüyor mu? Sizin vicdanınız yok mu? Konuşuyorlar, Türkiye'de baskı var diye. Ben de soruyorum, size bu haberleri görmeyin diye kim baskı yaptı. Size bu haberleri görmeyin diye para veren mi oldu? Milletimize buradan şikayet ediyorum, bu vicdansızları tanıyın.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz