Muhalefetin tutumunu “yazılıdan kaçan öğrenciye” benzeten Bozdağ, CHP’nin Anayasa değişikliğindeki tutumunun daha net olduğunu söyledi. Bozdağ, “Sonuçta Anayasa değişikliği konusunda CHP’de MHP’de aynı şeyi söylüyor. Ancak, MHP dolandırarak karşı çıkıyor, CHP ise doğrudan söylüyor. CHP en azından ‘Ben yokum’ diyor" şeklinde konuştu.
Bozdağ, Anayasa paketine yönelik yargının ele geçirilmesi eleştirilerini de değerlendirirken, “Benim gördüğüm CHP yargıyı, yüksek yargıyı, kimi yargı yapılarını kendi arka bahçesi olarak görüyor. Tabi yargı ile ilgili konularda hukukun üstünlüğünü, yargı bağımsızlığını temin eden her düzenlemeyi de kendi özel mülküne kendi bahçesine müdahale olarak görüyor” dedi.
Anayasa değişikliği teklifinin mimarlarından AKP Grup Başkanvekili Bozdağ, Anayasa değişikliği süreci, pakete yönelik eleştiriler ve muhalefetin tutumunu ANKA’ya değerlendirdi. Bozdağ’ın yaptığı açıklamaların önemli satır başları özetle şöyle:
-BU ANAYASA’NIN RUHU HERŞEYE MANİ-
'1982 Anayasası' bir darbe ürünü. Tamamıyla güvensizlikler üzerine kurulu. Bir Anayasa düşünün ki cumhurbaşkanına güvenmiyor, millete güvenmiyor. Güvensizlikler üzerine kurulu olunca, herkesi potansiyel olarak kendisi gibi gören, ona gören tepki veren bir anlayış üzerine inşa edilmiş bir Anayasa. Böyle olunca Devlet sürekli bireye karşı korunan bir anlayış içerisinde temel hak ve hürriyetler sınırsız tanınmış ama kullanımı imkansızlaştırılmış. 1982 Anayasa’sının ruhu, ne kadar değiştirilirse değiştirilsin, demokratikleşme temel hak ve hürriyetler, standartları yüksek bir demokrasi, hukukun üstün olduğu bir yapıyı temin etme imkanının tam anlamıyla gerçekleşmez. Herseye bu anayasanın ruhu mani.
-KAPATMA DAVASI ENGEL OLDU-
Biz 2007 seçimlerine giderken, kamuoyuna Türk milletine yeni bir Anayasa taahhüdünde bulunduk. Seçimden sonra da bilim heyeti oluşturarak, kamuoyunun üzerinde tartışacağı, somut bir taslak öneri hazırlanması yönünde bir çalışma yapıldı. Ama biz bu çalışmayı kamuoyuna açıklayamadık. 1 Nisan’da açıklamayı söylemiştik ama tam 14 Mart’ta kapatma davası açıldı. Tabi böyle olunca Anayasa taslağını kamuoyuyla paylaşma imkanımız olmadı. Bu arada sivil toplum örgütleri, ‘bu bir partinin hazırladığı taslak üzerinden olmaz. Bunu Meclis Başkanı bir uzlaşı komisyonu kursun öyle tartışalım’ önerileri geldi. 2008 Eylül ayında dönemin Meclis Başkanı Köksal Toptan, uzlaşı komisyonu çağrısı oldu. O zaman CHP üye vermedi. MHP ve BDP üye verdi ancak CHP üye vermeyince uzlaşı komisyonu kurulamadı. 2009 yılı da seçim yılı olduğu için(meclis başkanı seçimi) böylelikle yeni bir Anayasayı hayata geçirmek için siyasal anlamda bir konsensüs sağlanamadı. Biz bu arada kısmi değişikliklerle ilgili bir takım Anayasa değişikliği maddeleri üzerinde bir çalışma başlattık. En son yapılan çalışmayla ilgili olarak en son metin ortaya çıktı.
-ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ TEKLİFİ NASIL HAZIRLANDI-
Bu metni ortaya çıkarırken, bugüne kadar ortaya konulan Anayasa verilerini, siyasi partilerin programlarını önerileri varsa, sivil toplum örgütlerinin her türlü görüş ve önerilerini değerlendirerek bir uzlaşı üzerinde olabilecek bir metin hazırlamaya özen gösterdik. Yani çıktığı zaman ‘bu doğru biz de böyle düşünüyorduk, böyle olması lazımdı’ denebilecek bir uzlaşı metin arayışı içerisinde hazırladık. Bu 29 maddelik paketin içerisine baktığımız zaman hemen hemen büyük bir kısmı birkaç maddesi hariç kamuoylunun üzerinde ittifak ettiği başkalarının da önerdiği metinler formülasyonu biraz farklı olabilir, bir uzlaşı metni ortaya çıkardık. Kamuoyuna sunduktan sonra da, ‘ bu bir taslak metin her türlü eleştiriye açığız’ dedik. Ve eleştirilerden sonra da düzeltmeler ve çıkarmalar yaptık. Meclis’e sunduk. Bundan sonraki aşamalarda da her türlü eleştiri ve katkıya açığız. Çok eleştirildi. Usul açısında şöyle mi olur böyle olur diye. Başta 'bir taslak hazırlayalım üzerinde tartışalım’ olmaz dediler. Meclis Başkanı uzlaşı komisyonu kurmak istedi olmadı.
-KOMİSYON VE GENEL KURUL ÇALIŞMALARI SIRASINDA HER TÜRLÜ ÖNERİYE AÇIK OLACAĞIZ-
Anayasa değişikliği teklifinde hala uzlaşı arıyoruz. Komisyon ve Genel Kurul çalışmaları sırasında muhalefet partilerinden gelecek her türlü öneri ve müzakereye açığız. Biz yine aynı şeyi söylüyoruz ve yine söylüyoruz. Anayasa değişikliği teklifi konusunda komisyon ve Genel Kurul aşamasında her türlü görüş ve müzakereye sonuna kadar açığız. ‘Ben uzlaşmam, ben yapmam konuşmam, yaptırmam’ Biz uzlaşmanın formülünü bulamadık. Aceleye gelmiş bir iş mi değil. Hangi formül önerilirse açığız. Herkes söylüyor ‘Anayasa değişikliği bir gün de iki gün de olur mu?’ STK’ları ziyaret ettik. Bu Anayasa yaklaşık 28 yıldır yürürlükte. Şimdi bu süre içerisinde bir sürü Anayasa önerisi hazırlanmış. Hangi STK’ya gittiysek çekmecesinden bir Anayasa önerisi ya da bir değerlendirme ya da rapor verdi. Eleştiri ve takdirini ortaya koydu. Siyasi partilerimizi ziyaret ettiğimizde ise bize herhangi bir öneri taslak ve metin sunamadılar. Türkiye’nin yönetimine talip anamuhalefet ve diğer muhalefet partileri ortaya bir çalışma ve somut öneri koymamış. 28 yıldır bu Anayasa tartışılıyor. 28 yılda hazırlık yapmayanlar iki günde mi yapacaklar?
-CHP KİMİ YARGI YAPILARINI KENDİ ARKA BAHÇESİ OLARAK GÖRÜYOR-
CHP, yargı ile ilgili düzenlemeler konusunda kendi algısından kaynaklanan sorunları var. Benim gördüğüm CHP yargıyı yüksek yargıyı, kimi yargı yapılarını kendi arka bahçesi olarak görüyor. Tabi yargı ile ilgili konularda hukukun üstünlüğünü, yargı bağımsızlığını temin eden her düzenlemeyi de kendi özel mülküne kendi bahçesine müdahale olarak görüyor. Ben CHP’nin yaklaşımının bundan kaynaklandığını düşünüyorum. Halbuki düzenlemeler hukukun üstünlüğüne yargının bağımsızlığına tarafsızlığına, hizmet ediyor mu etmiyor mu ona bakmak lazım. Fakat buna bakmıyor. Ben biraz da öyle görüyorum. Muhalefet partilerinin, ‘Şura yanlış, şura eksik, burası olmaz…’ şeklinde katkı vermesi lazım. Ve daha doğrudur. Böyle bir yaklaşım yok. Böyle bir tarz yok. Dolayısıyla acele edilmiş bir durum yok.
-MUHALEFET SINAVDAN KAÇAN ÖĞRENCİ GİBİ-
Ben muhalefet partilerini dersine çalışmayan ve sınavdan kaçan öğrencilere benzetiyorum. Muhalefetin durumunu, yazılı yapacak öğretmen, dersine çalışmayan öğrenci olarak görüyorum. 'Bugün yapmayalım yazılıyı' Ne zaman yapalım? '1 ay sonra …’ Bunun zamanlamasının siyaset çalışmazsa her zaman acele olur. Ama şimdi Türkiye’nin gündemine bakalım. 2011’de seçim var, 2012 Cumhurbaşkanlığı seçimi var. O halde biz ne zaman Anayasa yapacağız. Ne zaman makul zaman bulacağız. Bu zamanlama eleştirisi de tamamen bir bahane üretmekten başka bir şey değil. Bu işe un sermekten başka bir şey değil. CHP bu konuda daha net, diyor ki, ‘ben yokum’ diyor.
-MHP DOLANDIRIYOR, CHP DOĞRUDAN SÖYLÜYOR-
MHP’nin yaklaşımı daha farklı. Şimdi Sayın Bahçeli’nin konuşmalarına bakıldığında, ‘kesinlikle karşıyız’ dediği zaman bunun ispat edecek doneleri bulabilirsiniz. Diğer taraftan Bahçeli kesinlikle destek vermeden yana o da ispat edecek beyanlarından çıkabilir. Hayır, Bahçeli karar vermemiş derse o da beyanlarından çıkarabilir. Böyle bir üslup var ortada. Bir uzlaşı komisyon kurulsun, sonra demokratik çözüm paketi olsun, da ha sonra bir sonraki meclis yapsın demekle 'Biz bunu yapmıyoruz' demek arasında bir fark yoktur ikisi de aynı kapıya çıkıyor. Sonuç ta CHP’de MHP’de aynı şeyi söylüyor. MHP dolandırarak, CHP ise doğrudan söylüyor.
-HSYK’NIN YAPISI-
Biz bu maddelerle ilgili hep söyledik, müzakere edilebilir. Bu eleştirilere bakıldığında HSYK ile ilgili ‘AKP ele geçirecek yargıyı’, şimdi çok net, düzenlemeye baktığımızda, HSYK’nın kaç üyesi var. 5 tane seçilmiş üyesi var. 2 tanede tabi üyesi var. Yeni düzenlemede 21 üyesi var. Bunun 19 seçilmiş üye olacak. 2 tane de tabi üye olacak. Şimdi bunlara ne deniyor. Kuvvetler ayrılığı ilkesi de ihlal ediliyor. Şimdi bakın şu 21 üyeden eskiden Yargıtay geçiyordu. Üç tane üyeden bir tanesini Cumhurbaşkanı seçiyordu. Danıştay da öyle. Şimdi yapılan değişiklikle Yargıtay’a diyoruz ki ‘sen doğrudan seç’, Danıştay’a diyoruz ki ‘sen de doğrudan seç’. Kürsüde 11 binden fazla hakim savcı var onlara diyoruz ki ‘sen doğrudan seç’. Bir de Adalet Akademisi var. Hakimler ve savcıların eğitimini yapan. Onlara diyoruz ki ‘sen de doğrudan seç’. Şimdi Cumhurbaşkanı 4 tane belli özelliklere sahip olanlardan seçsin. Bütün yargının her kesimine demokratik temsili sağlayanlara doğrudan seç demek yargıyı geriye mi götürür. Şimdi seçilmiş 5 üyenin 5’ini de Cumhurbaşkanı atıyor. 19 seçilmiş üye var. Şimdi ise Cumhurbaşkanı 5 yerine 4 tane atıyor. Burada cumhurbaşkanının yetkisi artmıyor aksine daraltıyor. Burada 4‘ünü atamak mı cumhurbaşkanının yetkisini artırır yoksa, 5'de 5’ini atamak mı cumhurbaşkanının yetkisini artırıyor?
-ADALET BAKANI TAYİN TERFİYE KARIŞMAYACAK-
Şimdi Adalet Bakanı, mevcut duruma göre kurul toplantılarına katılıyor. Atama tayin terfi her şeyden söz hakkı var oy hakkı var. Yapılan değişikliklerle kurul üç daire halinde çalışacak. Adalet bakanının hakkı yok söz hakkı yok. Tayin ve terfi ye karışmayacak. Sadece kurul toplantılarına katılacak eğer itiraz gelirse oy kullanacak. Yeni düzenlemede karışmayacak. Öte yandan Müsteşar tabi üye toplantıya katılmayınca kurul toplanamıyor. Şimdi yeni düzenlemede müsteşar toplantıya katılmasa da kurul toplantı yapabilecek. Bu mu yargıyı kuşatma altına almak. O kilidi ortadan kaldırıyoruz. Şimdi teftiş kurulu sürekli Adalet Bakanlığına bağlı diye eleştiriliyor. Getirilen yeni düzenlemede Teftiş Kurulu HSYK’ya veriliyor. Bu mu yargıyı kuşatma altına almak. Bir başka şey genel sekretarya yok diye eleştiriliyordu. Şimdi genel sekretarya getiriliyor. Özel bütçesi yoktu şimdi özel bütçe getiriliyor. Daha bağımsız, daha yüklü bir yapı ortaya koyuyor. Yürütme bugüne kadar elinde bulundurduğu bütün imkanlardan vazgeçiyor.
-KAPALI DEVRE KAST SİSTEMİ İŞLİYOR-
Burada kapalı devre kast sistemi işliyor. Yani Yargıtay salt çoğunlukla üç kişi seçiyor. Her bir üye için. Onlardan birini cumhurbaşkanı seçiyor. Salt çoğunlukla seçince bir nispi temsil, demokratik temsil, temsili bir seçim olmayınca onlar üçü birbirinin aynı kişiyi istiyor. Cumhurbaşkanı birini atıyor. Sonra HSYK yargıya danış diye bir üye atıyor. Yani görev süresi 4 yıl dolunca da Yargıtay Danıştay’a dönüyorlar. Orada başka makamlara aday oluyorlar. Seçtikleri de bu kez onları seçiyor. Burada kapalı bir kast sistemi var. İmtiyazlı ayrıcalıklı bir birim var. Bu ayrıcalıklı kapalı devre kast sistemiyle yakalanan elde edilen imkanın bozulmasından endişeliler. Çünkü kürsüden gelen hakimler adalet akademisinden gelenler ve Yargıtay’ın Danıştay’ın doğrudan seçmeleri sayının çoğalması 5 kişinin bir arada sübjektif birliktelik kurmaya imkan verdiği gibi böylesi bir yapıya imkan vermeyecek. Objektif bir birlikteliği kurma noktasında herkesi hukukun üstünlüğü noktasında zorlayacaktır. Çünkü bugünkü gibi kapalı devre kast sisteminin bugünkü gibi işlemeyeceği noktasında endişe taşınıyor.
ANKA