Tüm bitkiler avcılara karşı koruma amaçlı olarak bir miktar toksin içerir. Elma çekirdeğinde bile bu toksinler bulunur. Ama bazı bitkilerde bulunan toksin oranı, bizi bazen saatler içerisinde öldürebilecek kadar yüksek dozda. İşte o korkunç bitkiler...
Hintyağı Bitkisi
Hintyağı bitkisi, Akdeniz havzasının, Doğu Afrika ve Hindistan’nın yerlisi olsa da dekoratif amaçla yaygın olarak yetiştirilmektedir. Risin adlı toksin tüm bitkide bulunmakla beraber tohumlarda (hintyağının üretiminde kullanılan kısım) yoğunlaşmıştır. Tek bir tohum bir insanı iki gün içerisinde öldürmek için yeterlidir ve bu ölüm uzun, oldukça acı verici ve durdurulamaz bir şekilde gerçekleşmektedir. İlk semptomlar bir kaç saat içerisinde kendisini gösterir. Ağız ve boğazda yanma hissi, karın ağrısı, kanlı ishal ve kusma bu semptomlar arasındadır. Zehirlenme başladıktan sonra engellenmesi imkansızdır ve son olarak dehidrasyon sebebiyle ölüm gerçekleşir.
Bu tohumlara karşı en büyük hassasiyeti insanlar göstermektedir, zira 1-4 tohum ile yetişkin bir insan, 11 tohum ile bir köpek ve 80 tohum ile bir ördeği öldürmek mümkündür.
Güzel Avrat Otu
İtüzümü olarak da bilinen bitkinin anavatanı Avrupa, Kuzey Afrika ve Batı Asya’dır. Tropan alkaloidleri içeren bitki, sayıklama ve halüsinasyon başta olmak üzere, ses kaybı, ağız kuruması, baş ağrıları, titreme ve nefes darlığına sebep olmaktadır. Bitkinin tamamı zehirli olmakla beraber meyveleri, tatlı olmaları ve çocukların ilgisini çekmeleri sebebiyle daha tehlikelidir. 10-20 meyvesi veya sadece bir yaprağı, bir yetişkini öldürmeye yetmektedir. Tuhaftır ki, Elizabeth döneminde (16. yy.) yaşamış olan atalarımız, bu bitkiyi günlük kozmetik rutinlerinin bir parçası olarak kullanıyorlardı. Bitki özsuyundan yapılan göz damlaları kullanarak göz bebeklerini büyütmeleri onları daha çekici hale getirmekteydi.
O zamanda fazla bilgi sahibi olunmaması sebebiyle bazı kadınlar siyanit içmek veya kendilerini “kanatmak” yoluyla daha soluk ve yarı saydam bir deri rengine kavuşmakta ve bunun üzerine yüzlerini kurşun bazlı bir boya ile boyarlardı.
Abrus
Latince ismi Abrus precatorius olan ve argoda Abruz olarak adlandırılan Abrus, ağaçların ve çalıların etrafında dolanan ince ve uzun ömürlü bir sarmaşıktır. Hemen heryerde yetişebilen bu bitkinin anavatanı Endonezya’dır. Boncuk olarak kullanılan parlak kırmızı ve siyah renkli tohumlarıyla tanınırlar. Bitkinin içerdiği zehir (abrin), diğer bazı zehirli bitkilerde bulunan risin zehrine benzemekle beraber risinden yaklaşık 75 kat daha güçlüdür. Bazı durumlarda 3 mikrogram abrin yetişkin bir insanı öldürmek için yeterli olmaktadır. Tohumları boncuk olarak kullanmak bile oldukça tehlikelidir.
Tohumların delinmesinde kullanılan matkaba parmaklarıyla dokunarak hayatlarını kaybetmiş insanlar olduğu bilinmektedir.
Kurtboğan
Boğan otu, kaplanboğan otu veya miğferotu olarak da bilinir. Kuzey yarımkürenin dağlık yörelerinde yetişmektedirler. Büyük miktarda Psödo akonitin denen bir alkaloid içermekte olup bu madde Japonya’daki Ainu halkı tarafından avlanma amacıyla oklarının ucuna sürülen bir zehirdir. Tüketilmesi durumunda miğde ve karında yanma görülmekte olup yüksek dozlarda, 2-6 saat içerisinde ölüm gerçekleşmektdir.
20 ml kadarı yetişkin bir insanı öldürmeye yeter. Kurtboğan mitolojide kurtadam/likantrofları uzaklaştırma özelliği göstermekte olup adını buradan almaktadır.
Su Baldıranı
Kuzey yarımkürenin ılıman bölgelerinde bulunan oldukça zehirli bir bitki grubuna verilen addır. Bu bitkilerin tamamında bulunan şemsiye biçimindeki küçük beyaz ve yeşil çiçekleri ayırt edicidir. Su Baldıranı insan için aşırı derecede zehirli olup Kuzey Amerika’nın en zehirli bitkisi olarak kabul edilmektdir. Nöbetlere sebep olan sikutoksin isimli bir toksin içermektedir. Bu zehir bitkinin tamamında bulunmakla beraber en çok kök kısmında yoğunlaşmıştır.
Neredeyse anında gerçekleşen nöbetlerin yanısıra, mide bulantısı, kusma, karın ağrısı ve titreme de görülmektedir. Ölüm genellikle solunum durması veya ventriküler çırpınım ile birkaç saat içerisinde gerçekleşmektedir.
Porsuk
Anavatanı Avrupa, Kuzey Afrika ve Güneybatı Asya olan porsuğun tohumları yumuşak, kırmızı ve üzümsü bir kabukla kaplıdır. Bu kabuk kısmının, bitkinin zehirli olmayan tek kısmı olması, meyvenin kuşlar tarafından yenmesi halinde zehirlenmeksizin tohumları farklı yerlere taşıyabilmelerine olanak sağlamaktadır.
Yaklaşık 50g dozda insan için ölümcül olup, semptomları arasında nefes darlığı, titreme, kasılma ve son olarak kalp durması görülmektedir.
Kargabüken
Kargagözü, Baykuşgözü ve Kusmacevizi olarak da bilinen Kargabüken, orta boylu bir ağaç olup anavatanı Hindistan ve Güneydoğu Asya’dır. Yeşil portakala benzeyen meyvelerinde bulunan küçük tohumlar, zehirli alkaloidler olan strikinin ve brusin içermekte olup oldukça zehirlidirler.
Bu toksinlerden 30mg almak bile omurgadaki sinirleri stimule edip kasılmalara yol açarak bir yetişkin için ölümcül olabilmektedir.
Melek Boruları
Brugmansia türlerine verilen genel isimdir. Anavatanı Güney Amerika’nın tropikal bölgeleri olup genel olarak tüm dünyada bulunmaktadırlar. Melek borusu, ismini trompet şeklindeki sarkık ve çok ince tüylerle kaplı çiçeklerinden almıştır. Çiçekleri farklı boyutlarda (14-50cm) ve beyaz, sarı, turuncu, pembe gibi farklı renklerde olabilir.
Bitkinin tüm kısımları tropan alkaloidleri, skopolamin ve atropin gibi toksinler içermektedir. Çayı yapılarak halusinojenik olarak tüketilebilmektedir. Zehir seviyesinin bitkiden bitkiye farklılık göstermesi sebebiyle, ne miktarda toksin tüketilmiş olduğunu belirleyebilmek neredeyse imkansızdır. Bu yüzden bir çok kullanıcı aşırı dozdan dolayı hayatını kaybetmiştir.
Katil Gözlü Bitki
Doğu ve Kuzey Amerika’da yetişen bu bitkinin adı, 1 cm çapındaki beyaz meyvesinin üzerindeki siyah lekenin adeta bir gözü andırmasından gelmektedir. Bu bitkinin tümü insan için zehirli olmakla birlikte en zehirli kısmı toksinlerin en yoğun olduğu meyvesidir. Meyvelerinin tatlı olması sebebiyle malesef bazı çocuk ölümlerine sebep olmuştur. Kalp kasları üzerinde ani olarak yatıştırıcı etkisi gösteren karsinojenik toksin içeren bu meyveler, kolaylıkla hızlı bir ölüme sebep olabilmektedirler.
Beyaz Yılankökü
Latince adı Ageratina Altissima olan beyaz yılankökü, Kuzey Amerika’da yetişen oldukça zehirli bir bitki. Beyaz çiçekleri açıldıktan sonra, küçük ve tüylü tohumları rüzgar etkisiyle etrafa dağılırlar. İçerdiği yüksek miktarda tremetol toksininin, insanları doğrudan değil fakat dolaylı olarak öldürdüğü bilinmektedir. Bu toksin, bitkiyle beslenen bir sığırın etine ve sütüne geçer ve bu sığırın etiyle veya sütüyle beslenen insanlarda, titreme, istifra etme ve ağır bağırsak ağrılarıyla ortaya çıkan bir zehirlenmeye sebep olmaktadır ve oldukça ölümcüldür.
19. yüzyıl başlarında Amerika’ya yerleşen binlerce Avrupalı göçmen, bu zehirden dolayı hayatlarını kaybettiler. Ayrıca Abraham Lincoln’un annesi Nancy Hanks’in de bu zehirden ölmüş olduğu söylenmektedir.