Fotoğrafçı Sandra Franco, “Scars” (“Yara İzleri”) adlı fotoğraf serisini anlatırken bu cümleleri kullanıyor. Franco bu seride, “Yara izlerinin hikayeleri vardır.” gibi eskitilmiş bir cümlenin bir adım ötesine geçip oldukça çarpıcı bir çalışmaya imza atmış.
Franco “Hatıralar kırılgan olabilir ve insanlar onlara tutunmak için yollar bulurlar. Hatırlatma gücü yüzünden fotoğraflarla hatıralar arasında aşikar bir ilişki vardır. Bu yüzden ben yara izleriyle fotoğraflar arasında bir paralellik görüyorum.” diyor. Böylece yara izlerini her birimizin hikayesinde çok önemli bir yere oturtuyor. Franco’nun fotoğraflarındaki mahremiyet duygusu, yaraları da “insanın özeline ait” birşey olarak görmemizi sağlıyor.
“Film eskir ve tıpkı vücudumuzun yaşlanması gibi özelliklerini değiştirir. Zamanla oluşan lekeler, kırışıklıklar, geçmeyen yara izleri sebebiyle vücudumuzdaki değişim daha görünürdür.” diyen fotoğrafçı “Fotoğraf çekerken ışık da negatifler üzerinde “yara izi” bırakmaktadır. Böylece fotoğraflar da eskinin bir hatırlatıcısı olur.” diyerek hem fotoğrafa hem yara izlerimize romantik bir anlam yüklüyor. Kim bilir, belki de yara izlerimizle barışmak kendi hikayemizle barışmaktır. Rumi’nin dediği gibi belki de “Aldığın yara ışığın sana akacağı yerdir.” 
Kaynak: Beautiful Decay
