Psikiyatri Uzmanı Dr. Ayşin Mutlu Tomaç “Bu hastalık tedavi edilmediği takdirde, kronikleşme ihtimali yüksek. Bu nedenle tedavi çok önemsenmeli” dedi.
Medical Park Samsun Hastanesi Psikiyatri Bölümü’nden Uzm. Dr. Ayşin Mutlu Tomaç, “obsesif kompulsif bozukluk (takıntı hastalığı)” hakkında bilgi verdi. Dr. Tomaç, “Obsesif kompulsif bozukluk(OKB), anksiyete (endişe) bozuklukları kategorisinde yer alan, obsesyon adı verilen takıntılı düşünce, fikir ve dürtüler ile kompulsiyon adı verilen yineleyici davranışlar ve zihinsel eylemlerden oluşan bir ruhsal hastalıktır. Obsesyon (saplantı); kişinin zihnine girmesine engel olamadığı, zihninden uzaklaştıramadığı düşünceler, fikirler, imajlar ve dürtülerdir. Bu düşünceler kişinin zihnine tamamen kontrolsüz olarak gelirler ve istemli olarak da çıkarılamazlar. Kişi tarafından mantık dışı ve saçma olarak değerlendirilirler ve yoğun bir ruhsal sıkıntıya yani anksiyeteye neden olurlar. Kompulsiyonlar (zorlantı) ise; obsesyonların neden olduğu yoğun sıkıntı ve huzursuzluğu azaltmak ya da ortadan kaldırmak üzere yapılan yineleyici davranış ve zihinsel eylemlerdir” ifadelerine yer verdi.
OKB’nin her 100 kişiden 3’ünde görüldüğünü söyleyen Dr. Tomaç, “Genellikle ergenlik döneminde ve 20-30’lu yaşlarda başlamasına karşın, okul öncesi çağdaki çocuklar dahil herhangi bir yaşta görülebilir. Erkeklerde daha erken yaşlarda başlamasına karşın genel olarak kadınlarda daha sık görülmektedir. Obsesif kompulsif bozukluk en çok, bulaşma obsesyonu ve temizlik kompulsiyonu, kuşku obsesyonu ve kontrol kompulsiyonu, dini içerikli obsesyonları ve cinsel içerikli obsesyonlar olarak kendini gösterir” şeklinde konuştu.
BULAŞMA OBSESYONU VE TEMİZLİK KOMPULSİYONU
Uzm. Dr. Ayşin Mutlu Tomaç, bulaşma obsesyonlarını şöyle açıkladı: “Kişinin bedeninin ve giysilerinin kir, mikrop, toz gibi etkenler; kimyasal maddeler, deterjanlar, zehirler ile idrar, gaita ve diğer beden salgıları ile bulaşacağına ilişkin takıntıları ve bu takıntıların yarattığı sıkıntıyı gidermek için yaptığı temizlik, yıkama ve yıkanma davranışlarıdır.”
KUŞKU OBSESYONU VE KONTROL KOMPULSİYONU
Kuşku obsesyonu ve kontrol kompulsiyonunun en sık görülen obsesyon ve kompulsi-yonlardan olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Tomaç. “Kişi gaz ocağı, kapı, kilit gibi nesnelerin açık kalmış olabileceğinden, ütü vs. elektrikli aletlerin fişlerinin prizde takılı kalmış olabileceğinden kuşku duyar ve emin olmak için tekrar tekrar kontrol etme gereksinimi duyar. Bu kuşku ve kontroller yaşamın birçok alanında kendini gösterebilirler. Toplumumuzda bir başka sık karşılaşılan kuşku obsesyonu; abdestimi tam olarak aldım mı, almadım mı, namazımı kılarken eksik bir şey yaptım mı yapmadım mı? şeklinde yaşanan obsesyonlardır” açıklamalarında bulundu.
DİNİ İÇERİKLİ OBSESYONLAR
Dini içerikli obsesyonların özellikle dini inançları yoğun yaşayan toplum kesimlerinde sık görülen bir obsesyon türü olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Tomaç, “Kişinin, kendisini dini inançlarına tam karşıt bir biçimde düşünmekten alıkoyamadığı durumlardır” diye konuştu. Tomaç, inançlı bir kişinin “Allah’ın varlığından kuşku duyması, dinsiz olduğunu düşünmesi içinden Allah’a küfür etme isteğinin olması” şeklinde yaşanan obsesyonların çok yoğun bir ruhsal sıkıntıya ve suçluluk hislerine yol açtığını ve bu durumlara daha sonra Depresyon hastalığının eşlik ettiğini bildirdi.
CİNSEL İÇERİKLİ OBSESYONLAR
Psikiyatri Uzmanı Dr. Tomaç, cinsel içerikli obsesyonların da dini obsesyonlar gibi sık olarak görüldüğünü ve kişide yoğun suçluluk duygularına neden olduğunu söyledi ve şu örnekleri verdi: “Bir kadın hastanın, çevresindeki erkeklere ilişkin cinsel içerikli hayaller kurmaktan kendini alamaması, bu hayalleri zihninden bir türlü uzaklaştıramaması.”
HER TAKINTILI DÜŞÜNCE YA DA DAVRANIŞ OKB MİDİR?
Medical Park Samsun Hastanesi, Psikiyatri Bölümünden Uzm. Dr. Ayşin Mutlu Tomaç, şu bilgileri verdi: “‘Temiz, tertipli ve düzenli olmanın; güvenlik amacı ile kapıları, pencereleri kontrol etmenin ne zararı var, bunlar hastalık mı sayılmalı?’ şeklinde sorular olabilir. Elbette bu davranışları günlük yaşamımızda yapıyoruz ve bozukluk olarak değerlendirmiyoruz. Ancak tıbbi açıdan takıntılı düşünce ve davranışların hastalık sayılabilmesi için, günlük yaşam etkinliklerini ciddi olarak kısıtlanmış olması, aile, iş, okul veya sosyal yaşamda önemli işlev kayıplarının bulunması gerekmektedir.”
OKB NASIL TEDAVİSİ
Obsesif kompülsif bozukluğun (OKB) kendi kendine geçemeyeceğini vurgulayan Dr. Tomaç, OKB’nin tedavi edilmediği takdirde, kronikleşme yani müzmin hale gelme olasılığının yüksek olduğunu, bu nedenle tedavinin çok önemsenmesi gerektiğini bildirdi. Tedavide kullanılan en önemli yöntemlerin ilaç tedavisi ve bilişsel davranış terapi olduğunu dile getiren Tomaç, özellikle ilaç tedavisinde, psikiyatri hekimleri tarafından önerilen ilaçların etkin dozlarda ve etkin sürelerde kullanılmasının önemine değindi.
OKB’li hastaların aile ve yakın çevresine de bazı görevler düştüğünü kaydeden Psikiyatri Uzmanı Dr. Ayşin Mutlu Tomaç, sözlerini şöyle tamamladı: “OKB’li hastalar sıklıkla takıntılı düşünce ve davranışları çevredekiler tarafından fark edildiğinde, öğrenildiğinde nasıl karşılanacakları ile ilgili endişe yaşarlar. Çoğu hasta ayıplanacağı, dalga geçileceği, küçük düşürülebileceği düşüncesi ile hissettiklerini paylaşmaktan ya da açığa vurmaktan kaçınır ve bu nedenlerle tedaviye hastalığın başlamasından çok uzun süre sonra gelir. Aile üyelerinin, kişinin takıntılı düşünce ve davranışlarının kendi kontrolünde olmadığını kabullenmeleri ve bu konuda eleştirel ve baskıcı bir tutum sergilemeden, tedavi konusunda destekleyici olmaları gerekmektedir.”