Erkekleri ilgilendiren hastalıkların başında ürolojik sorunlar geliyor. Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Üroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kemal Sarıca erkekleri ilgilendiren ürolojik problemleri şöyle anlatıyor:
"PROSTAT HASTALIKLARI; belli bir yaştan sonra erkek sağlığını etkileyip hayat kalitesini ciddi olarak bozabilen problemlerdir. Prostat bezi sadece erkeklerde bulunan ve normal büyüklüğü ile hiçbir problem teşkil etmeyen, yardımcı bir üreme organıdır. Ancak ilerleyen yaşla beraber, bu organ büyümeye başlamakta ve idrar yapma ile ilgili problemler şekillenmektedir. 50'li yaşlardan sonra büyümeye ve bu oranda da idrar torbasının çıkışını daraltmaya başlayan prostat bezi, bu yaşlarda idrar yapma ile ilgili sıkıntıların en önemli sebebi olup erken dönemde medikal ya da hastaya en az zarar veren kapalı cerrahi yöntemlerle tedavisi başarılı sonuçlar vermektedir.
*
**PROSTAT BEZİ BÜYÜMESİ (İYİ VEYA KÖTÜ HUYLU OLARAK);** artık düzenli kontroller sayesinde küçük boyutlarda teşhis edilebildiğinden dolayı açık ameliyatların sayısı çok belirgin olarak azalmıştır. Yapılan kapalı yoldan girişimler sayesinde de hastalar çok çabuk iyileşebilmekte ve günlük aktivitelerine çok daha çabuk dönebilmektedir. Temel incelemeler arasında kan incelemesi yoluyla PSA denilen maddenin kandaki seviyelerinin tespiti yoluyla prostat kanseri olup olmadığının teşhisini koymak mümkündür. Dolayısı ile 50 yaş üzerinde her erkeğin iyi huylu prostat büyümesi açısından yılda bir olmak üzere düzenli olarak kontrollere gitmesi hem problemin erken teşhis edilebilmesine hem de pratik bir şekilde tedavi edilebilmesine fayda sağlayacaktır.
PROSTAT KANSERİ; Prostat bezinin bir diğer önemli problemi ise prostat kanseri girişimidir. Prostat kanseri erkeklerde görülen kanserler arasında tedavisi ürolojinin en tartışmalı konularından biri olan kanserlerden birisidir. Erken teşhisi koyarak hastanın bu problemden tamamen kurtulmasının sağlayabilmek için her erkeğin 50 yaşından sonra düzenli aralıklarla (yılda bir) kontrollere gelmesi, yapılacak muayenenin yanı sıra kanda erken teşhisi sağlayabilen en önemli test olarak PSA testini yaptırması gereklidir. Teşhis konulan olgularda tedavi şeklini belirlemek için hastalığı iki grup altında incelememiz gerekmektedir. Bunlardan birincisi mevcut kanserin prostat dokusunda sınırlı (lokalize) olduğu kanser durumuyken, diğerinde kanser hücrelerinin komşu veya uzak organlara sıklıkla da kemiklere yayılımı (ileri evre prostat kanseri) söz konusudur. Prostatta sınırlı kanserlerinin tedavi seçeneklerinden biri hastaya hiçbir şey yapmaksızın izlemek veya "bekle gör" politikasıdır. Beklenen yaşam süresi 10 yılın altında olan hastalar veya elde edilen PSA biyopsi bulguları ile klinik açıdan önemsiz prostat hastalığı olarak kabul edilen hastalar öncelikle izlemeye alınır.
Günümüzde erken evre prostat kanserinin en uygun ve en etkili tedavisi radikal prostatektomi ameliyatı dediğimiz prostat dokusunun içindeki tümör odakları ve çevresindeki dokuların tümü ile birlikte alındığı ameliyat şeklidir. Hastalar bu operasyon ile prostat kanserinden tamamen kurtulabilme şansına sahip olabilmektedir.
Sınırlı prostat kanserinin diğer tedavi seçeneklerinden biride prostat dokusunun içine ya da yakınına yerleştirilen ışın yayan çekirdekler sayesinde kanserli hücrelerden kurtulma tedavisidir (brakiterapi). Brakiterpi yönteminin tedavi edici özelliği genel olarak %66-79 arası olguda görülebilmektedir.
*
TESTİS TÜMÖRLERİ; Sık görülmese de testis tümörlerinin büyük bir kısmı kötü huylu olduğundan erken teşhis önemlidir. Testis tümörleri en sık 20-40 yaşlarında görülür. Sağ tarafta daha sık olmasına rağmen nadir de olsa çift taraflı da olabilmektedir. Daha önce inmemiş testis olan kişilerde 20 kat daha fazla testis tümörü görülmektedir. Belirtiler arasında testiste sertlik bulunur. Bu genelde ağrısız bir sertliktir. Şayet kanser yayılmışsa yayıldığı organa ait belirtiler verir. Böyle durumlarda ağrı, zayıflık, iştahsızlık, kansızlık, bulantı kusma gibi diğer kanser belirtilerine benzer belirtiler ortaya çıkar. Karın ağrıları olur. Şüphe durumlarında mutlaka bir doktora muayene olmak gereklidir. Erkeklerin ara ara kendi kendilerine testislerini incelemeleri ve anormallik hissettiklerinde ürolog hekime müracaat etmeleri önerilir. Testis kanserleri genellikle yavaş büyür."
"KALP HASTALIĞI GENÇ ERKEKLERİ SEVİYOR" Erkeklerde en sık görülen kalp damar hastalığının kalbi besleyen koroner damarları etkileyen koroner kalp hastalığı olduğunu belirten Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Değertekin, "Avrupa ülkeleri ile karşılaştırılınca erkekler arasında genç yaşta kalp krizleri en çok Türkiye'de görülmektedir" diyor. Dr. Değertekin, bunun nedenleri konusunda da şunları söylüyor: "Bunun en önemli sebebi ise genç nüfusta sigara içme oranının çok yüksek olmasıdır. Kalp hastalığı erkeklerde genç yaşta daha sık görülüyor. Çünkü kadınlarda hormonlar nedeniyle menopoza kadar belirli bir korunma sağlanıyor. Bunun yanında sigara içme oranı erkeklerde daha yüksek bu nedenle kriz riski daha da artıyor. En önemlisi sigaranın bırakılmasıdır. Kalp hastalığı riski değerlendirmesi açısından en az bir kez 40 yaş civarında doktor kontrolünden geçilmesi, düzenli spor yapılması, şişmanlıktan kesinlikle kaçınılması ve bel çevremizi genişlemeden korumamız gerekiyor. Eğer yüksek tansiyon, şeker hastalığı, yüksek kolesterol değerleri varsa doktor kontrolünde olmalı ve tedavilerini düzenli olarak sürdürmeleri gerekir."
"ERKEKLER DAHA AZ KONUŞTUĞU İÇİN DUYGULARIYLA BAŞA ÇIKAMIYOR"
Depresyon; Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Bağdat Caddesi Polikliniği Klinik Psikoloğu Özden Bademci Dandul, depresyonun erkeklerde görülen şeklini şöyle anlatıyor: "Negatif duygularımızla başa çıkabilmenin yolu bastırmak değil, üzerine konuşabilmektir. Üzerine konuşabildiğimiz, dolayısı ile düşünebildiğimiz duygularımızın kontrolü büyük ölçüde bizim elimize geçer. İşte tam da bu nokta kadınları erkeklerden ayıran noktadır. Kadınların duygularını konuşabilmeleri, sohbetlerinin genellikle ilişkiler üzerine odaklanması, kolay ağlayabilmeleri onlara duyguları ile başa çıkma olanağını verir. Erkeklerde ise genellikle bu durumun tam tersi söz konusudur.
Genel yaklaşım, erkekler için duyguların konuşulmaması hatta mümkünse hissedilmemesidir. Erkek her zaman güçlü ve ketum olmalıdır. Erkeklerin, psikoterapi ile aldıkları en önemli yardımlardan birisi de bir taraftan konuşmanın, kendini anlatmanın pratiğini yaparken bir taraftan da duygularına farkındalık kazanmaktır. Depresyon tedavisinde, antidepresan ilaçların yanısıra mutlaka terapötik destek alınması gerekir. İlaç tedavisi, geçici bir süre için sadece depresyon belirtilerini ortadan kaldırır. Depresyona neden olan süreçler keşfedilmediği ve içsel çatışmalar çözümlenmediği sürece hissedilen ‘çökkünlük' hali ancak geçici bir süre için giderilebilir."