11 ayın sultanı bu sene de geldi çattı. Bize hoşgörüyü, şükrü ve sabrı öğreten bu ayın sonunda herkesin sevdikleriyle güzel bir bayram geçirmesini diliyor sizleri ramazanın eski adetleri ile başbaşa bırakıyoruz. İşte eski ramazanlarda var olan o gelenekler ve eğlenceler...
Ramazan deyince akla gelen ilk eğlence kesinlikle Karagöz ve Hacivat’tır. Kaba görüntüsü altında ince bir zeka barındıran Karagöz ve karşısında bilgili, okumuş, kibar tavırlarıyla ona arkadaşlık eden Hacivat Osmanlı’da Ramazan eğlencelerinin en önemli kahramanlarıydı. Zaman zaman hikayelere Beberuhi, Tuzsuz Deli Bekir, Bekçi gibi karakterler girer bu ikilinin maceralarına renk katardı. O zamanın televizyonsuz, internetsiz ve telefonsuz çocukları için en güzel eğlenceydi Karagöz ve Hacivat.
Ramazan eskiden dini olduğu kadar sosyal bir aktiviteydi. Bu dönemde halk sahura kadar sokaklarda olur, muhabbet, sohbet, birliktelik, paylaşım sabahın erken saatlerine kadar devam ederdi. Şehirler adeta bir şenlik yerine dönerdi. Özellikle İstanbul’da halkın toplandığı yer Şehzadebaşı’ndaki Direklerarası’ydı. Burada Meddahlar kahve kahve dolanır, hünerlerini sergiler; kukla, gölge oyunu ve orta oyunlarıyla eğlence devam ederdi.
Ramazan’ın özü paylaşmak, fakir ve zengin arasındaki farkın kalkması ve yardımlaşmaktır. Osmanlı dönemindeki Diş Kirası geleneği bunun en güzel örneklerinden biridir. Zenginlerin yaşadıkları köşk ve konakların kapıları herkese açılır ve isteyen herkes bu evlere çat kapı girip yemeğini yiyebilirdi. Kendilerine her türlü hizmet verilen halka bu evlerin sahipleri tarafından gümüş tabaklar, kehribar tesbihler ve gümüş takılar gibi hediyeler verilirdi. Ev sahipleri gelen misafirlerine bu sevaba neden oldukları için bu hediyeleri büyük bir mutlulukla sunardı.
Ramazan’ın en güzel geleneklerinden biri de Zimem Defteri denilen uygulamaydı. Yine yardımlaşmanın ve paylaşmanın altını çizen bu uygulamada zengin kişiler esnafların dükkanlarına uğrar ve veresiye defterlerine bakıp, bu defterde borcu olan durumu iyi olmayan kişilerden birinin borcunu rastgele seçip silerdi. Böylece ne borcu silen ne de borcu silinen bu iyiliğin kime ve kim tarafından yapıldığını bilmezdi. İyilik duyurulmadan yapıldığında iyilik olurdu çünkü.
Ramazan’da ilk defa oruç tutmaya başlayan çocuklar büyükler tarafından hediyeler verilerek oruç tutmaya yönlendirilirdi. Tüm gün oruç tutamayacak yaştaki çocuklar için oruç öğle vaktinde açtırılırdı ve buna ‘Tekne Orucu’ adı verilirdi.