CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, tutuklu milletvekillerinin iki yargıcın takdiri nedeniyle bırakılmadığını, yargıcın takdirinin yasama organına müdahaleyi gerektirmeyeceğini belirterek, ''Bütün yargıçların unutmaması gereken temel kural vardır, yargıç kararını insan haklarını ve demokrasiyi geliştirmek üzere verir'' dedi.
Kılıçdaroğlu, TBMM Genel Kurulu'nda, partisinin 61. hükümetin programıyla ilgili görüşlerini açıkladı.
Güzel bir seçim yaptıklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, ancak bir ilk yaşanarak, 8 parlamenterin tutuklulukları nedeniyle meclise gelemediğini hatırlattı. Kılıçdaroğlu, AK Parti, CHP ve MHP gruplarının bulunduğuna, 4. grubun ise bağımsız milletvekillerinin katılımıyla BDP olduğuna işaret etti.
Kemal Kılıçdaroğlu, bir gerçeğin ortaya çıktığını belirterek, ''12 Eylül ürünü yasalarla bu ülkede sağlıklı demokrasi olmaz. Hele hele yüzde 10 barajıyla bir partinin, partilerin parlamentoya gelmesinin önünü kesmeye kalkarsanız hukuktan, farklı alanlardan yararlanarak bunlar yine parlamentoya gelirler'' diye konuştu.
Cumhuriyet tarihinde olmayan bir şeyi yaparak ''Arkadaşlarımızın önü açılmadıkça parlamentoda yemin etmeyeceğiz'' dediklerini hatırlatan Kılıçdaroğlu, bu milletvekillerinin mahkumiyetlerinin bulunmadığını, seçme ve seçilme hakkına sahip olduğunu, milletvekili seçilmesine engel olmadığına dair yazı aldığını, seçime girdiğini, mazbatalarını aldığını, isimlerinin TBMM'ye bildirildiğini, okunduğunu ancak parlamentoda yemin edemediğini söyledi.
Yüksek Seçim Kurulunun (YSK) engel çıkarmadığını, ''Bunlar milletvekilidir'' dediğini ve bu milletvekillerinin suçlu olmadıklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, suç ve cezalara ilişkin esasları düzenleyen anayasanın 38. maddesine atıfta bulundu.
Kılıçdaroğlu, maddede ''Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılmaz'' hükmünün yer aldığını belirterek, ''Hükümet daha iyi duysun'' diyerek, maddeyi yeniden okudu.
Kemal Kılıçdaroğlu, ''Demek ki kimseyi suçlu görmemeliyiz ki bu ülkede demokrasiyi gerçek anlamda uygulamaya koyabilelim, 'şu suçludur' diyerek önceden yafta asmamalıyız ki onların seçme ve seçilme hakkını ellerinden almamalıyız'' diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, bu milletvekillerinin yemin etmelerinin önünde anayasal, yasal, uluslararası sözleşmelerde hiçbir engel olmadığını belirterek, ''Uluslararası sözleşmeler, milletvekillerinin tutuklanmamalarını, yemin etmelerini öngörür. BM Medeni ve Sivil Haklar Sözleşmesi de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de böyledir. Diyeceksiniz 'O uluslararası sözleşmeler öyle ama Türkiye'de bunlar uygulanmıyor', o sözleşmeler Türkiye'de uygulansın diye anayasanın 90. maddesini değiştirdik'' dedi.
Kılıçdaroğlu, anayasanın 90. maddesini okudu.
''ALTINA İMZAMIZI ATIYORUZ''
Kılıçdaroğlu, bugün AK Parti ile CHP yetkililerinin yaptığı ortak basın açıklamasında yer alan ''Bu çerçevede tüm siyasi partilerin ve milletvekillerinin milletimizin kendilerine verdiği bu onurlu görevi yerine getirmeleri için TBMM'de olmaları gerektiğine inanıyoruz'' cümlesine işaret etti.
Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
''Biz de yürekten inanıyoruz. Kimse milletin iradesinin üstüne çıkıp onları yemin etmekten alıkoymamalıdır. Biz de isteriz ki her milletvekili gelsin, burada yemin etsin. Böylece demokrasi kavramını hep beraber yüceltmiş olalım. Hükümet programının 13. sayfasında 'ayrıca temel haklar kısmı düzenlenirken BM İnsan Hakları Bildirgesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi ülkemizin taraf olduğu uluslararası insan hakları belgelerinin de esas alınması gerektiği düşüncesindeyiz'' diyor. Biz de aynı düşüncedeyiz, aynen katılıyoruz, altına imzamızı atıyoruz. Bunları imzalamışız, yeni değil. Madem bu sözleşmeleri imzaladık niçin bu sözleşmelerin gereğini yerine getirmiyoruz? 'Hukukun üstünlüğü' diyoruz, eyvallah, hukukun üstünlüğü demokrasinin olmazsa olmazlarındandır. Hukukun üstünlüğü, anayasamız varsa, uluslararası sözleşmeler iç hukukun üstünde yer alıyorsa, anayasamızı buna göre değiştiriyorsak, niçin gereğini yapmıyoruz, niçin birileri gereğini yapmıyor?''
''BİR YERDE AKSAMA VARSA SÖYLEYECEĞİM''
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, seçme ve seçilme hakkının insanlık hakkı olduğunu kabul ettiklerini belirterek, ''İnsan hakları, hukukun üstünlüğü, demokrasi, özgürlük, kadın erkek eşitliği, hepimizin, şu parlamento çatısı altında görev yapan her milletvekilinin ortak paydasıdır. O halde ortak paydanın önündeki engelleri kaldırmak da hepimizin temel görevidir'' dedi.
Bu temel göreve dikkati çekmenin de ana muhalefet partisi lideri olarak kendisinin görevi olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, ''Bir yerde aksama varsa söyleyeceğim, katılırsınız veya katılmazsınız ama aksamaları dile getirmek, dünyanın, ülkenin kamuoyunun dikkatini çekmek, görevlerimizden biridir. Çünkü ülkemizde demokrasi, özgürlük, insan haklarının daha çok gelişmesini istiyoruz. İleri demokrasi diyorsunuz, ne kadar güzel. O halde bunun gereklerinin ve içinin doldurulması lazım'' diye konuştu.
''MİLLETİN DERİN VİCDANI''
''Biz sınavdan geçtik, kimse bize 'sınavdan geçmediniz' diyemez'' diyen Kılıçdaroğlu, ''Sayın Başbakan'ın milletvekili olma hakkı elinden alınmıştı. Sayın Başbakan, 'Benim durumum onlarla aynı değil' diyor. Doğru, Sayın Başbakan'ın durumuna göre savcıdan kağıt alamıyor, mazbata alamıyor, seçme seçilme hakkı elinden alınmıştı. Şunu söyledik, bu halkın yüzde 34,7'sinin oy verdiği bir partinin genel başkanına kimse yasak getirmemeli. Anayasal engeli kaldırdık. Hiçbir zaman 'Sayın Erdoğan milletvekili olmasın' demedik. Yasal engeli de kaldırdık'' diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın, mahkumiyet kararı çıktığında ''Bugün 20 Eylül 2002. Türk demokrasi tarihine geçecek bir gün. Bugün milletin vicdanı ağır bir yara aldı. Tereddütsüz inanıyorum ki Türkiye'nin derin vicdanı bu yanlış kararı düzeltecektir'' şeklinde önemli bir açıklamada bulunduğunu hatırlattı.
Kılıçdaroğlu, bunun doğru bir söz olduğunu ifade ederek, CHP'nin milletin derin vicdanı olarak önündeki bütün engelleri kaldırdığını çünkü demokrasiye inandıklarını söyledi.
Dönemin anayasa komisyonu başkanı Burhan Kuzu'nun 26 Aralık 2002'de ''Özellikle muhalefet partimize teşekkür ediyorum, sonuna kadar verdikleri sözün arkasında durdular, son gelişmelerden de etkilenmediler'' açıklamasında bulunduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, anayasa ve yasa değiştirdiklerini, parlamentoda, demokraside önemli adımlar attıklarını söyledi.
Kılıçdaroğlu, ''Bu bizim görevimiz. Bunu yaptığımız için sadece övünürüz. Sayın Başbakan'ı çok sevdik veya az sevdik diye değil, Türkiye'de demokrasi olsun, demokrasi ayıbı olmasın, kimse 'niye bunu seçmediniz' demesin diye bunları yaptık'' dedi.
ABD'DEN ÖRNEK
Kılıçdaroğlu, seçme ve seçilme hakkının insan haklarının vazgeçilmez unsurlarından olduğunu ifade ederek, herkesin yasalar engel olmadığı sürece, evrensel hukukun gereği olarak seçme ve seçilme hakkı bulunduğunu söyledi.
CHP lideri Kılıçdaroğlu, bunun önündeki bütün engelleri kaldırmanın ortak görevleri olduğunu belirterek, bunu yapmadıkları zaman kısır tartışmaların arasında kaybolup gidecekleri uyarısında bulundu.
Kılıçdaroğlu, kısır tartışmaların demokrasinin önündeki en büyük engel olduğunu, bunları aşmaları, daha tepeden, daha özgür, daha güzel bakmaları gerektiğini belirtti.
Kemal Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
''Biz size oy veren bütün yurttaşlara saygılıyız. Elbette sizler de muhalefete oy verenlere saygılı olacaksınız. Demokrasinin özü budur, az oy, fazla oy aldık, bunlar hiç önemli değil. Demokrasilerde bugün siz, yarın başka bir parti alır. Sonuçta demokrasiyi bu ülkede yaşatmak hepimizin ortak görevidir. Seçimden sonra yargıyı bekledik. Hiçbir tereddütümüz yoktu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, BM Medeni ve Sivil Haklar Sözleşmesini imzalamışız, anayasanın 90. maddesi var, çok daha önemlisi mahkeme kararı var. Herhalde bunlar gelir, yemin ederler. Bunlar bırakılmadı, hangi gerekçeyle bırakılmadı? Anayasal, yasal engel var mı, hayır, uluslararası sözleşmeler serbest bırakılmasını istiyor mu, evet ama bırakılmıyor, neden, iki yargıcın takdiri nedeniyle. Yargıcın takdiri, yasama organına müdahaleyi gerektirmez. İkisi birbirinden çok farklı. Bütün yargıçların dünyada unutmaması gereken temel kural vardır, yargıç kararını insan haklarını ve demokrasiyi geliştirmek üzere verir. Neden 'pozitif hukuk' diyorlar, temel neden budur.
ABD'den örnek vermek istiyorum, Türkiye'den ABD'ye Karun hazineleri kaçırıldı, Kültür Bakanlığı dava açtı, eserlerin geri getirilmesi için mücadele etti. ABD'li avukatlar zaman aşımı nedeniyle davanın reddini istedi. Yargıçlar, 'çalınan tarihi eserlerde zaman aşımı olmaz, o eserlerin çalındıkları ülkelerde sergilenmesi gerekir. Çünkü bu eserler o toprakların ürünüdür' diyerek, Türkiye'ye iadesine karar verdi. İşte yargıç, pozitif hukuk, olması gereken budur. Bu sorun o yargıçların sorunudur demiyorum, şunu da söylemek istemiyorum, o yargıçlara müdahale edelim, telefon açalım, niye bunu yaptın, hayır, ne yargı üzerinde ne yasama organı üzerinde vesayeti kabul etmeyiz. Yargı da bağımsız olmalı, yasama organı da hiçbir vesayet altında kalmamalı.''
''ÇIKARDIĞIMIZ YASALARDA SORUN VAR DEMEKTİR''
Tutukluların milletvekili olduğunu, bu nedenle sorunun da parlamentonun sorunu olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, ''Çıkardığımız yasalar yargıçlar tarafından öngördüğümüz amaçların dışında yorumlanıyorsa o zaman çıkardığımız yasalarda sorun var demektir. Sorun CHP'nin değil Türkiye'nin sorunudur. Bir demokrasi eksikliği, ayıbı var, bunu çözmemiz gerekiyor'' dedi.
Bir başka ''garabete'' daha dikkati çekmek istediğini belirten Kılıçdaroğlu, ortak görüş olduğunu ancak çözüm üretemediklerini ifade etti.
Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın uzun tutukluluk sürelerinden şikayetçi olduğunu belirterek, Gül'ün, Erdoğan'ın, CHP'nin, AB'nin bu durumun düzeltilmesini istediğini söyledi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, ''Hepimizin şikayet ettiği bir konuda bir araya gelip bu sorunu çözemiyoruz. Bu sorunu çözme konusunda irade koyalım, çözelim. Demokrasi istemiyor muyuz, özgürlük, eşitlik istemiyor muyuz? Bir ayıptan Türkiye'yi kurtaralım. Bunu yarın dünyaya nasıl izah edeceğiz'' diye konuştu.