Sivas Medicana Hastanesi doktorlarından Op. Dr. Eyüp Coşar, çağın ölümcül hastalıklarından biri olan AIDS hakkında önemli bilgiler verdi. İleri evrede tanı konulan bir hastanın ortalama yaşam süresinin 12 ile 18 ay arasında olduğunu söyleyen Coşan, “HIV, insan bağışıklık yetmezliği virüsüdür. AIDS ise sonradan edinilmiş bağışıklık yetmezliği sendromudur. HIV ve AIDS kesinlikle bir birinden ayrı iki olgudur. Yani, bağışıklık sistemini zayıflatarak vücudun direncini farklı enfeksiyonlara karşı güçsüz hale getirir. Bir kişi HIV ile enfekte olmuşsa bu kişiye HIV pozitif ya da kronik HIV taşıyıcısı denir. Virüsü aldıktan 2-4 hafta sonra sıklıkla geçici hastalık tablosu görülebilir ve hastalığın oluşması 8-10 yılı bulabilir. İleri evrede tanı konulan hastalarda ortalama yaşam süresi 12-18 aydır” dedi.
Coşar virüsün vücuttaki savunma sistemini çökerttiğini belirterek, “Yani vücudun başta bulaşıcı hastalıklar, enfeksiyonlar olmak üzere diğer birçok hastalıklara karşı temel savunma ve direncini düşürür. Sendrom kelimesi ise başka hastalıkla bağlantısı olabilecek çeşitli enfeksiyon türlerinin oluşturduğu klinik durumu ifade eder. Kişi, uygun, etkili ve virüsü baskılayıcı tedavi almadığı durumda HIV ilerleyen süreçte AIDS’e neden olabilir. Bunun için HIV pozitif bir kişinin gecikmeden uygun, etkili ve virüsü baskılayıcı tedaviye erişimi büyük önem taşır” dedi.
Coşar, HIV virüsünün bulaşma yollarını şu şekilde sıraladı:
“HIV’in bilinen bulaşma yolları şunlardır; korunmasız cinsel ilişki, oral, vajinal ve anal seks, virüs taşıyan kan veya kan ürünlerinin nakli, virüs taşıyan şırınganın batması, uyuşturucu kullanımı, dövme, jilet uygulamaları ile bulaşabilir. Anneden bebeğe anne karnında, doğumda veya anneden bebeğine emzirme yoluyla bulaşabilir. Girişimsel tıbbi uygulamalarla bulaşabilir.”
Coşar vücuda bulaşan HİV virüsünün belirtilerini ise şöyle sıraladı:
“Halsizlik, baş ağrısı, kısa sürede yüzde 10’dan fazla kontrolsüz kilo kaybı, birkaç haftadan fazla süren ve sebebi açıklanamayan ateş, titreme ve gece terlemeleri, ciltte ağrısız, vücudun her yerinde bulunabilen düzgün, sert ve gittikçe büyüyen pembe-kızıl renkli lekeler, nedeni bilinmeyen ve iki haftadan uzun süren lenf bezlerinde (koltuk altı, boyun, kasık vb.) şişlik, nefes darlığı ve kuru öksürük, ağızda devamlı beyaz lekeler (pamukçuk, aft gibi) bulunması, uçuklar, kronik ishal gibi belirtiler HIV olabilir. Unutulmamalıdır ki kişinin HIV ile enfekte olduğunu düşündürebilen bu belirtilerin birçok farklı sebebi de olabilir. Bunun için düzenli olarak HIV taraması yapılması en doğru olandır.”
Bir çok hastalıkta olduğu gibi HIV hastalığında da erken tanı ve tedavinin önemli olduğunu kaydeden Coşar, “HIV teşhisi ELİSA testleri ile hızlı ve güvenilir bir şekilde yapılmaktadır. Virüsle temastan sonra 1. Ve 3. Aylarda test yapılabilir. Bu test gönüllülük esasına göre yapılır. Test sonucu hastanın izni olmadan 3. kişilerle paylaşılmaz. HIV, günümüzde uygun, etkili ve baskılayıcı tedavi yöntemleri ve düzenli ilaç kullanımı sayesinde kronik hastalık olarak devam etmektedir. Yani tedaviye düzenli bir şekilde bağlı kalındığında ve etkin bir tedavi ile HIV pozitif her insan sağlıklı ve kaliteli bir yaşam sürdürebilmektedir. Riskli grupta olan ve şüpheli durumda olan herkesin bir sağlık kuruluşuna başvurup testini yaptırması son derecede önemlidir. HIV’den ve HIV’li kişilerden değil her sağlık probleminde olduğu gibi geç kalmaktan kaçınmak gerekir” şeklinde konuştu.