Dün Nazlı Ilıcak'ın Sabah gazetesindeki işine son verilmesinin ardından bugün de Ahmet Taşgetiren Bugün gazetesindeki köşesini kaybetti.
AK Parti ile Gülen cemaati arasındaki gerginlik medya dünyasına sıçradı. Dün Sabah gazetesi Nazlı Ilıcak ile yollarını ayırmıştı bugün de Bugün gazetesi Ahmet Taşgetiren ile yollarını ayırdı.
Ahmet Taşgetiren'in Bugün Gazetesi'nden gönderilmesinin sebebi olarak Taşgetiren'in bugün yazdığı "En çok Hizmet'i vuracak" yazısı olduğu iddia ediliyor. Taşgetiren bugünkü yazısında Cemaat ile Hükümet arasındaki gerginliğe değnmiş ve şu ifadeleri kullanmıştı.
(...)Yargıdan birkaç kişi, emniyetten birkaç kişi ile bakanları, muhtemelen Başbakan'ı bile dinleme alanı içine alıyor, İçişleri Bakanı'nın kendi emri altındaki polislerin ne yaptığından haberi olmuyor, Emniyet Genel Müdürü'nün haberi olmuyor, MİT'in haberi olmuyor, İstanbul Emniyet Müdürü'nün haberi olmuyor... Böyle bir durumu CHP 'li bir hükümet normal karşılar mı? Bu durum, başbakanların darbe girişiminden sabah kapıları askerler tarafından çalındığında haberinin olduğu günlerden çok farklı bir şey midir? Bu, "Biz öyle bir gücüz ki sizin damarlarınızda dolaşırız da haberiniz olmaz" demekten başka bir şey midir? Bu öncelikle Başbakan'a, sonra bütün hükümete, sonra güvenlik bürokrasisine atılmış bir çalımdan başka bir şey midir? Böyle bir operasyonun Cemaat'e-Hizmet'e mal edilmesi kadar Hizmet'i zora sokacak bir durum olabilir mi?
Hizmet medyasından arkadaşlarımızın belki de en çok "Savcılar hep doğru yaptı" gibi yorumlarla böyle bir operasyona sahiplik görüntüsü vermemesi gerekir. Soruyu şöyle koyalım ortaya: -Bu operasyon diyelim Hizmet'e bağlı emniyet-yargı grubunun işidir ve Hocaefendi'nin bilgisi dahilindedir. Bunun ne anlama geldiğini düşünün bir. -Ve diyelim bu operasyon Hizmet'e bağlı emniyet-yargı grubunun işidir ve Hocaefendi'nin bilgisi dışında gerçekleşmiştir. Ya bu ne anlama gelirdi? Ne yazık ki yaşanan ortamda bu tür işlerde Hizmet "olağan şüpheli" muamelesi görmektedir. Ne kadar problemli bir durumdur bu. Belki de Amerika-İsrail bloku, Türkiye 'nin İran'la ambargoyu delen ilişkilerinden dolayı intikam almaktadır, gelip iş hükümet-Hizmet ilişkisinin savaşa dönüşmesiyle sonuçlanmaktadır. Akıl alır gibi değil. İster Hizmet'in aldığı yarayı düşünün, ister hükümetin aldığı yarayı ya da Tayyip Erdoğan 'a operasyon çekilmesini düşünün, neresinden baksanız kazananı olmayan bir hadise ile karşı karşıyayız. Diyelim yolsuzluk söz konusu. Bu, bütün kademeler kirlendi ise bile, Başbakan'a bildirilmesi gereken bir durum değil mi? Haaa, Başbakan'ı da sollamak, ona da güvenmemek ve bedel ödetmek... Demek birileri o safhaya gelindiğine karar vermiş oluyor.
DAHA ÖNCE DE ELEŞTİRİLMİŞTİ
Ahmet Taşgetiren daha önce de yazdığı yazılar sebebiyle çokça eleştirildiğini ifade etmiş ve bu eleştirelere şu sözlerle sitem etmşti:
"Ben imam hatip kökenliyim, İslam Enstitüsü'nde okudum. Tertemiz Müslüman bir anne babanın çocuğuyum. Çocukluktan beri de hayatım İslami hizmet alanlarında geçti. Şimdi ortada durup, herkesi kardeşliğe dostluğa çağırıp, bu süreçte ortada dolaşan malzemelerin test edilmesi gerektiğini yazıyorum. Ne oluyorum o zaman? Pirincin içindeki taş oluyorum...
...
Şu yukarıda benim için yazılanlar, Hocaefendi'nin gönül dünyasına nasıl yansıdı, onu merak etmekteyim. Şu yukarıdaki satırlar, on yıllardır dost olarak aynı iklimleri paylaştığım Hizmet'in öndeki simaları tarafından nasıl karşılandı onu merak etmekteyim. Ben, 40 yıllık yazarlık hayatımda bu tarz hitaplarla çok karşılaştım ve birçok insan sonra gelip benden "helallik" dilediler. Derim ki: Herkes kendi kalbine baksın. İnsanlara şablon geçirirken, şeytan devreye giriyor mu girmiyor mu? Ona baksın. Bu da kolay iş değil."