Aşırı susama, bulanık görme, halsizlik, bitkinlik, beklenmedik kilo kaybı, karıncalanma, sık acıkma hissi, ellerde ayaklarda titreme-terleme gibi belirtilerin şeker hastalığının habercisi olabileceği belirtildi. Uzmanlar, şeker hastalığının(diyabet) sinsi ilerleyen bir hastalık olduğuna işaret etti. Kişi hasta olduğunu anlayana kadar bu hastalık vücutta tahribata çoktan başlamış oluyor.
Diyabet, vücutta yer alan organlardan pankreasın ürettiği insülin yetersizliği ya da eksikliğinden kaynaklanıyor. İnsülin olmayınca besinlerden alınan şeker ve diğer besinler, şeker ihtiyacı olan hücrelere giremiyor. Böylece hücre şekersiz kalırken, kandaki şeker normalin üstüne çıkıyor, zehir etkisi yapıyor. Vücut, zehri atmak için kişiyi sık idrara çıkartıyor.
Özel Tekden Hastanesi Dahiliye Uzmanı Dr. Şule Ulusoy Cengiz, iki tip şeker hastalığı olduğunu belirterek, Tip 1 şekerin daha çok çocuklarda ve gençlerde, Tip 2'nin daha çok yetişkinlerde ve kilolularda görüldüğünü söyledi.
Cengiz, hastalığın belirtilerini şöyle sıraladı: “Sık sık idrara çıkma, aşırı susama, bulanık görme, halsizlik, bitkinlik, beklenmedik kilo kaybı, karıncalanma, sık acıkma hissi, ellerde ayaklarda titreme-terleme, kusma, sık idrar yolu enfeksiyonu, kuru ve kaşıntılı deri, yaraların geç iyileşmesi gibi bulgulardır."
Cengiz, açlık kan şekeri 100, tokluk kan şekerinin de 140'ın üstünde olan kişilerin risk altında olduğunu vurgulayarak "Teşhis için, herhangi bir zamanda ölçülen kan şekerinin 200 ve üzerinde olması, 2 defa açlık kan şekerinin 126'ın üzerinde olması veya şeker yüklemesi yapıldığında 2. saat şekerin 200'ün üstünde olması gerekir.”
Bu tür belirtileri olan kişilerin mutlaka bir iç hastalıkları (Dahiliye) uzmanına muayene olmaları gerektiğini vurgulayan Dr. Şule Ulusoy Cengiz, şöyle konuştu: "Bu hastalık ciddi organ hasarları oluşturur. Görme bozuklukları, böbreklerde ve ayak sinirlerinde bozukluklar, damar ve kalp hastalıklarına neden olabilir. Öyle ki şeker hastalığı dünyadaki tüm ülkelerde dördüncü sıradaki ölüm sebebidir."
Ulusoy Cengiz, genetik ve çevresel faktörlere dayanarak şeker hastası sayısının hızla arttığını ve 2014 yılına kadar beklenen şeker hastası sayısına şimdiden ulaşıldığını kaydetti. Cengiz, risk gruplarını, faktörlerini de söyle saydı: "Ailesinde şeker hastası olanlar, fazla kilolu olanlar, hızlı yemek yiyenler, çabuk acıkanlar, yüksek tansiyonu olanlar, kandaki yağ miktarı fazla olanlar, hareketsiz bir yaşam tarzı sürenler, 4 kilonun üstünde bebek doğuran hanımlar, ayrıca yağlı karaciğeri olanlar... Açlık kan şekeri 100, tokluk kan şekeri 150'nin üstünde olanlar riskli grupta yer alırlar.”
Şeker hastalığının tedavisinde temel amacın kan şekeri düzeyini normal seviyelerde tutmak olduğunu anlatan Cengiz, "Hasta düzenli olarak kontrollere gitmelidir. Bunun için hastaya ilk önce dengeli ve yeterli beslenmesi için diyet ve beraberinde egzersiz verilir. İlaçları kullanmakla beraber beslenme kan şekerinin normal seviyede tutulması için çok önemlidir. Burada asıl olan az yemek değil ihtiyacı olan şeyi gerektiği kadar yenmesidir. Düzenli yapılan egzersiz ile vücuttaki fazla şeker yakılır ve kan şekeri düzeyi düşer. Doktorun önerdiği egzersizlerin yapılması ve egzersizden sonra kan şekerinin ölçülmesi faydalıdır. Ayrıca en önemli tedavi şekli de insülin tedavisidir. Vücuda verilen insülin kan şekerini ayarlar ve dengede kalmasını sağlar. Bu tedavi doktor kontrolünde hastalığın şiddetine göre gereken dozda uygulanır." dedi.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz