Burcu Esmersoy ve Saba Tümer’le olan mesaj trafiği yüzünden Fahriye Evcen’le ilişkisinin bittiği konuşulan Özcan Deniz, iddialara Günay’daki programının provalarında yanıt verdi.
Ünlü şarkıcı, “Burcu Esmersoy’u tanımam, Saba Tümer’i de konuk olduğum için programından tanırım, o kadar” dedi
Bu akşam, Günay’da sahne alıyorsunuz. Daha önce hiç gazino çalışması yapmış mıydınız?
- Ben müzik kariyerime çok küçük yaşlarda pavyonlarda başladım. Sonra Anadolu’daki gazinolarda sahneye çıktım. Çocukluğum, gençliğim hep öyle geçti. Bir de eskiden gazino kültürü vardı. Herkes en güzel kıyafetlerini giyer, eğlenmeye giderdi. Ben o kültürden geldim. Bahsettiğim kültür değişince, daha fazla o ortamlara dahil olmak istemeyip bıraktım, halk konserlerine yöneldim. Fakat Günay, bu anlamda kendini ve elit duruşunu hep muhafaza etti. Özetle şu an burada olmaktan mutluyum. Benim için yeni bir tecrübe olacak. Her şeyden önemlisi İstanbul’da yeni bir seyirci kitlesi ile tanışacağım.
**BEN DE ŞIMARDIM AMA ARTIK ÖYLE DEĞİLİM
Yaptığınız iş çok zor... Bunun altından kalkabilmenin formülü nedir?**
- Küçük yaştan itibaren yaşamak istediğim hayatı hep kendim seçtim. O yüzden hiçbir şeyin açlığını hissetmedim. Çok dolaştım, belli bir kostüme mahkum kalmadım. Yaşın getirdiği şımarıklığı yaşadım elbette ama artık öyle değilim. Bir de sanatçılardan çok şey beklerler: Naif olmalarını, hatasız olmalarını, örnek olmalarını, alkol almamalarını, çapkınlık yapmamalarını, gezmemelerini... Sanatçı üzerinde böyle bir baskı kurarken, onun boşluklarını, sıkıntılarını hiç hesaba katmazlar. Hem bu durum hem de yaptığımız iş çok zor. Bunun karşısında durabilmenin tek formülü ise sıradanlaşmak...
Nasıl yani?
- Mümkün olduğu kadar kendini sıradan insan noktasında muhafaza edebilmek... Popüler olabilme çabasından uzak durarak yaşamak... Burası Türkiye, burada her şey zor. O yüzden bünyesi güçlü olanlar bunun karşısında durabiliyor, olmayan duramıyor. Biraz bünyenin gücüyle ilgili bir şey. Eğer çok küçük yaştan itibaren her şeyi kendi iradenle seçme özgürlüğüne sahipsen, bu durum bünyeyi güçlendiriyor. Ama hep birinin kontrolünde olup sonra bunlarla karşılaştığındaçok da sağlam duramıyorsun.
Bugünlerde çok tartışılan “sanatçı-magazinci gerilimi” hakkında sizin düşüncelerinizi alabilir miyiz?
- Magazin basını, bizimle halk arasında bir köprü oluşturuyor. Halk, sanatçının yemek yerken tavrını, sokakta yürüyüşünü, ne giydiğini, nasıl yaşadığını merak ediyor tabii... Ve magazin basınında çıkan bu görüntüler de sokaktaki insanla aramızda daha duygusal bir bağ kurulmasını sağlıyor. Bunda bir problem yok... Problem şu: Olur olmaz anda mikrofon uzatılması, o anki ruh halimize hiç uymayan sorularla karşı karşıya kalmak... Ben bir gün paparazziler yüzünden çok ciddi bir kaza atlattım, biliyor musunuz? Çünkü evimin adresinin bilinmesini istemediğimden onlardan kaçıyordum. Magazin basınının ünlülerin haber değeri taşıyan taraflarıyla, hiç haber değeri taşımayan taraflarını ayırması gerek. Bir adamı bardan çıkarken 40 kez çekmenin alemi yok ki. Kamera ya da objektifin burnunun dibine sokulması, ağzına mikrofon dayanması, o anki ruh haline hiç de uymayan sorularla karşılaşmak gerçekten sevimsiz...
Kamuya açık yerde sevgilinizle çekilmeye tepkiniz yok yani, öyle mi?
- Yok tabii ki. Ben, herkesin bildiği yerde gidip yemek yiyorsam, o adam çeker. Uzaktan çeker ama... Kulüpten çıkarken de çeker. Fakat belli bir mesafeden çekmeli. Burnunun dibine girerek, taciz ederek değil...
**Sanatçı kimseye örnekolmak zorunda değil
Hadi bir hayal kuralım; kendinizi magazin müdürü olarak düşünebiliyor musunuz?**
- Hayır! Çok zor bir iş... Asla yapamam... Fakat bu konuda bir şey söylemek isterim. Bir gazeteci, tuvalette Elton John’u çekmiş. Bu fotoğraf eğer ortaya çıksaydı, adamın duruşunu yerle bir ederdi. Ama o gazetecinin çalıştığı kurumdaki yetkili, fotoğrafı kullanmamış. “Bu adam ülkemizin iftiharı” diyerek o skandal görüntüyü çöpe atmış. Bizde olsa, bu fotoğrafı mutlaka kullanırlardı. Bu örneği şuraya bağlayacağım: Uğur Yücel’in o yere düşme fotoğrafını hiçbir gazetenin vermemesi gerekiyordu. Bazı değerleri korumalıyız. Bu ülkede sistem, vermek üzerine kurulu... Çünkü biri vermezse, diğeri veriyor. Rekabet var. Oysa herkes bir olup, konuşup, o fotoğrafı basmama kararı almalıydı. Uğur Yücel gibiler korunmalı... “Sanatçı örnek olmalı” diyorlar ya, yok öyle bir şey...”O da içmesin kardeşim”, ne demek? Bugün Anadolu’nun yüzde 90’ı, akşam oldu mu meyhaneye gidiyor. Kime örnek olmak zorunda sanatçı? ıçene mi, içmeyene mi? Sanatçıyı kalıplara sokamazsınız. Sanatçı demek, özgür insan demektir. Sanatçı o özgür alan içinde kendine bir şeyler toplar ve bunu yine seyircisiyle paylaşır.
Bugünlerde özel hayatınızla da gündemdesiniz... Fahriye Evcen’den ayrıldınız mı?
- Biliyorsunuz, çok uzun zamandır özel hayatımla ilgili hiç konuşmuyorum. Tek kelime etmiyorum. Dolayısıyla yine özel hayatımla ilgili sorulara yanıt vermek istemiyorum..
Bu ayrılığa kimileri Burcu Esmersoy’la, kimileri de Saba Tümer’le mesajlaşmanızın neden olduğunu söylüyor...
- Burcu Esmersoy’u tanımam. Saba Tümer’in de bir kere programına çıktım, kendisini oradan tanırım. Bu konuda söyleyecek başka bir şeyim yok... Zaten yaşadığım her şey ortadadır. Kimseden saklım, gizlim yok.
**Sahnedekine kurşun da atabilirler gül de
Birkaç yıl önce sahnede kurşunlandınız. şimdi yine gece çalışması yapacaksınız. Endişeli misiniz, önlem aldınız mı?**
- O korkuyla sahneye çıkılmaz... Sahne üzerinde her türlü reaksiyona açıksınız. Biri gelip sizi tak diye vurabilir de, gül de atabilir. Bütün bunları bilerek oraya çıkıyorsunuz. Tabii bazı önlemlerim var.. Çıktığım her yerde salonun belli köşelerinde oturan korumalar vardır. Kimse onları bilmez, anlamaz. Onlar etrafı sürekli kolaçan eder. Zaten kamuya mal olmuş herkesin koruma sistemi olmalı. Sevgi de bazen zarar verebiliyor.
(Hürriyet)