Tahsin Erkin Erk - Doğa Derneği gönüllüleri tarafından hazırlanan Göl Yoksa Burdur da Yok belgeselinin yönetmeni Berkay Kuyzu: ‘Bölgede solunum yolu hastalıkları araştırılmalı.’
Son 35 yılda 75 km2 alan kaybeden ve hızla kuruyan Burdur Gölü’ne dikkat çekilmesi amacıyla Doğa Derneği gönüllüleri tarafından ‘Göl Yoksa Burdur da Yok’ belgeseli çekildi. Belgeselin yönetmenliğini yapan Berkay Kuyzu, Burdur Gölü ve çevresindeki sosyal ve ekolojik yaşamla ilgili çarpıcı bilgiler verdi.
Gölü besleyen nehirlerin üzerine barajlar yapıldığına ve bu nedenle su kaynaklarının göle ulaşamadığına dikkat çeken Kuyzu şunları söyledi: “Burdur Gölü Havzası kapalı bir havza ve eskiden burada Anadolu’nun geleneksel tarım ve hayvancılığıyla geçinen bir halk vardı. Sonra endüstriyel tarım yatırımlarıyla şeker pancarı ve sulu tarım öne çıkarıldı. Bölge böylece sulu tarıma göre planlandı. Bu arada, Teke Bölgesinin geleneksel küçükbaş hayvancılığına olanak sağlayan dağlık alanları çobanlara yasaklandı. Burdur Gölü’nü besleyen bütün nehirlerin üstüne barajlar yapıldı. İnsanların mera olarak kullandığı, kuşların da üreme bölgesi olan ve ekolojik zenginlik içeren sulak alanlar sulu tarım nedeniyle kurutuldu. Bu durum hem büyük bir ekolojik kayıp yarattı, hem de oradaki köylü yaşam biçiminin sonunu getirdi.”
Gölün zemininde ağır metaller olduğunu belirten Kuyzu, “Gölün su seviyesinin düşmesiyle birlikte göl içindeki ağır metal yoğunluğu artıyor. Gölün kurumasıyla oluşan alandaki toz da bu ağır metalleri içeriyor ve etrafta yaşayan bütün canlıların soluduğu havaya karışıyor. Gölün kuzey tarafında çekim yaptım, 15 kilometrelik kuru toprak var. Ben açık alanda durmayı seven bir insanım, şiddetli rüzgarla duramadım o bölgede. Bölgede solunum yolu hastalıkları araştırılmalı. Aynı zamanda dağlarda açılan maden ocaklarının oluşturduğu tozlardan köylüler de şikayetçi.” dedi.
Gölün çevresinde bulunan köylerin yıllar içinde tarım ve hayvancılık biçimini tamamen değiştirdiğini ifade eden Yönetmen Kuyzu, “Küçükbaş hayvancılık ve kuru tarımdan büyükbaş hayvancılığa ve sulu tarıma geçildi. Bu, aynı zamanda, bölge insanın yaşam biçimini ve kültürünü de değiştiriyor. Bölge insanı, bu değişiminin sosyal zorluklarından ve yaşadıkları bölgedeki olumsuz sonuçlarından doğrudan etkileniyor” diye konuştu.
Gölün kurumasının, pek çok canlı türünün varlığını da tehlikeye atacağına değinen Kuyzu, “Nesli dünya ölçeğinde tehdit altında olan kuş türü dikkuyruğun Kafkaslardan gelip Akdeniz’e göçmeden önceki üreme bölgesi burası, Burdur Gölü. Gölün kuruması demek, dikkuyruğun ve dünyada sadece Burdur Gölü’nde yaşayan bir balık türü olan Burdur dişli sazancığının (Aphanius sureyanus) yok olması demek ” dedi ve ekledi: “Gölün çevresindeki sulak alanların kurumasıyla bölge aynı zamanda ekolojik krize sürükleniyor. Böylece Burdur’un önemli sembollerinden biri olan dikkuyruk ve Burdur dişli sazancığının yaşam alanları da yok oluyor. Eskiden mera olan bu göl çevresindeki sulak alanlar biterken bu koşullar aynı zamanda köylünün de geçim derdinin derinleşmesine neden oluyor. Bölgedeki hassas su döngüsüne müdahale etmeye devam ettiğimiz sürece bu ekolojik kriz devam edecek.”
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz