Şafak Timur
BBC Türkçe, Bursa
Bursa Osmangazi Belediyesi sınırları içinde kalan Emek semti, adına uygun bir şekilde genelde asgari ücretle ya da onun biraz üzerinde ücretlere çalışan insanların yaşadığı, hem Karadeniz'den hem Doğu ve Güneydoğu Anadolu'dan göç alan bir yerleşim yeri.
Aynı zamanda Bursa'da seçimlere damgasını vuran AKP'li seçmenin (son genel seçimde oyların %53'e yakını, 18 milletvekilliğinden de 11'i bu partiye gitmiş) yoğun olarak yaşadığı bir semt.
Mudanya yolundan çıkarak Emek'in ortasından geçen caddenin sağı Karadenizlilerin, solu Kürtlerin mahallesi. Ama birbirlerinin mahallesinde yaşayan Karadenizliler ve Kürtler de var tabii.
Semtin göbeğinde bulunan ve sırtını hemen alttaki yeni lüks alışveriş merkezi Koru Park'a ve onun rezidanslarına dayamış olan küçük parkta, çocuklarının başında dururken dantel ören iki genç kadına yaklaşıyorum.
Bana bankta yer açıyorlar. Kafalarını dantelden pek kaldırmıyorlar ama, biri benimle sohbete başlıyor.
Biraz semti anlatıyor, Kürtlerin mahallesinden "Doğu mahallesi" olarak bahsediyor. "Arada gerginlik oluyor mu?" diye soruyorum, gülmeye başlıyor ve yanındaki arkadaşını gösteriyor. "Komşum Batmanlı" diyor, "Arkadaşız." Gülüşüyoruz.
'Geçim sıkıntısı yok'Giresunlu olan 33 yaşındaki Aydanur Kurt oyunu AKP'ye vereceğini söylüyor. Sebebini ise şu şekilde açıklıyor: "Ekonomi eskiye göre daha iyi, hastanelerde rahat ettik, memurlar devlet dairelerinde bize eskisine göre daha iyi davranıyor."
Aydanur'un ailesi daha önce ANAP'a oy veriyormuş. Ama o oy kullanmaya başladığından bu yana AKP'ye oy veriyor.
Aydanur 23-24 yıldır Bursa'da olduklarını söylüyor. Pazarda artan fiyatları soruyorum "Pazarda zam var ama geçim sıkıntısı yok, pazarın da ekonomiyle ilgisi yok" diyor.
Hükümetten memnun olduğunu söyleyen Aydanur, AKP'li belediyeden ise hiç de memnun olmadıklarını, oylarını AKP'li olduğu için verdiklerini söylüyor.
Batmanlı Saliha'ya dönüyorum. Bursa'ya 7-8 sene önce gelmişler. AKP ile HDP arasında kararsız olduğunu söylüyor ama, nedeni konusunda çok fazla konuşmak istemiyor.
Aydanur gülerek "Benden mi çekiniyorsun, konuş yahu" diyor. Teşekkür ederek ayrılıyorum.
'Huzur için mecburen AKP ama biraz da emekliyi düşünmeli'Biraz ilerideki mescidin önüne taburelerle kurulmuş çay bahçesinde oturanlara doğru yaklaşıyorum.
Cami cemaatinden erkeklerin dinlenme yeri olan bu küçük çay bahçesinde, bir bankta karşılıklı çay içen iki amcaya yaklaşıyorum.
Tertemiz yelekli takım elbiseleri içinde gölgede dinlenen biri Bitlisli emekli polis, diğeri Rizeli emekli işçi olan iki arkadaş, bana hemen bir tabure bulduruyor.
Bitlisli Abdullah Karahan "Memleketin huzuru için tercih mecburen Ak Parti" diyor; Rizeli arkadaşı 66 yaşındaki Mehmet Uzun ise daha büyük bir coşkuyla "AK Parti'ye oy vereceğim, ülkeyi kalkındırdığı için, huzur, barış, bolluk getirdiği için" diyor.
Karahan'a "Neden mecburen?" diye soruyorum. "Önemli olan Türkiye'nin istikrarı" diyor.
Kendisini mecburi hissetmesine neden olan tereddütlerini soruyorum. "Biraz da şu emekliyi ve asgari ücretliyi düşünmek lazım" diyor.
Rizeli Mehmet Amca araya girip başka hükümet olsa daha iyisini yapamayacağını söylüyor. Muhalefet partilerine güvenmediğini anlatıyor. Ona göre asgari ücret tartışmasını AKP'ye karşı olmak için alet ediyorlar.
Mecliste HDP tartışmasıİkisi de emekli olduktan sonra altışar çocukları iş bulabilsin diye Bursa'ya göç etmişler. Çocukları geçici işlerde, genelde asgari ücretle çalışıyor.
CHP'nin asgari ücretliye ve emekliye olan vaatlerini sorduğumda Mehmet Amca "Bol keseden atıyorlar, Hazine'de para birikmiş, onu talan edecek, zaten '4 sene verin bana' diyor," diye konuşuyor.
Nezih Özer: "Ülkede iyi siyasetçi yokken Erdoğan çıkıp geldi ama o da bazen çok abartıyor."
Yanımıza Zonguldaklı olduğunu söyleyen bir başkası yaklaşıyor. "Ben AKP'liyim, üyesiyim, Zonguldak'ta her yere AKP için duvar yazısı yazdım. Sekiz oğlum var, altısı asgari ücretle çalışıyor. 'Üç çocuk yapın' deyip teşvik ediyorlar, ne yapsın bu çocuklar hırsızlık yaparak mı geçinsinler" diyor.
"Zengini zengin, fakiri fakir yapıyorlar" diyor ve hangi partiye oy vereceği konusunda kararsız olduğunu söylüyor.
Bitlisli Abdullah Amca'dan istikrarı tanımlamasını istiyorum. "Bitlis'te saat 5 olunca çarşıda dolaşamazdık. Amaç terör bitsin, istikrar bozuluyor" diyor.
HDP'nin de mecliste lazım olduğunu söylüyor.
Rizeli Mehmet Amca'nın yüzü geriliyor. Abdullah Karahan müdahale ediyor. "(AKP) Tek başına düzeltemez, meclise girmezlerse eskisi gibi olur" diyerek, çatışmaların tekrar başlamasından korktuğunu söylüyor.
'Hortumladılarsa hizmeti nasıl verdiler?'Mehmet Uzun ise HDP'nin meclise girip girmemesi konusunda AKP'nin anayasayı tek başına değiştirebileceği sandalye çoğunluğuna baktığını söylüyor. Anayasa değişirse "Türkiye'nin düzeleceğine inandığını" belirtiyor.
Yolsuzluk iddialarını soruyorum.
Mehmet Uzun, "Tayyip Erdoğan'a imanım gibi inanmışım, onun yapacağına asla inanmam" diyor. "Hortumladılarsa bunca hizmeti nasıl yaptılar? Hazine dolu, bankalar dolu. Kim inanır buna?" diyor.
Abdullah Karahan biraz daha temkinli gibi. "İftira atmış olabilirler diyorum. Ses kayıtları falan ters geliyor" diyor.
Mescidin hemen altında kurulmuş olan kermese gidiyorum. Mahallenin kadınları kermeste alışveriş yapıyor.
'Başörtüsü tamam, ya şiddet?'Üç kadını durduruyorum. "Seçim haberi" deyince konuşmak istemiyorlar. Biri tepkili bir şekilde "oy vermeyeceğim" diyor. Biraz ısrar edince sohbet etmeye başlıyoruz.
Kadınlardan ikisi, 38 yaşındaki Zeynep ve 41 yaşındaki Selda, daha önce AKP'ye oy verdiklerini ancak AKP'nin artık gitmesi gerektiğini söylüyor.
İkisi de başörtülü. Ancak ikisi de AKP'nin başörtüsü sorununu çözdü diye tüm başörtülülerin oyunu sürekli alacağını düşündüğünü, bunun doğru olmadığını söylüyor.
Zeynep, önce hayat pahalılığından, arkasından da kadınların başka sorunları da olduğundan söz ediyor ve kadın cinayetlerini örnek veriyor. Zeynep, tepki olarak oy kullanmayacağını belirtiyor.
Cemaatle hükümet arasındaki gerilimi Zeynep "çıkar çatışması" olarak tanımlıyor.
Üçüncü kadın, 32 yaşındaki Muhsine bu gerilim konusunda eksik bilgilendirildiklerini düşündüğünü söylüyor.
Üçü de çözüm süreci konusunda da, cemaat-hükümet gerilimi konusunda da kamuoyunun yeterince aydınlatılmadığını, bunun güvensizlik yarattığını düşünüyor.
'Erdoğan başbakan kalmalıydı'Emek'te oturan ve mahallenin girişinde seyyar simitçilik yapan Nezih Özer, gelenin geçenin selam verdiği, hemen herkesin tanıdığı bir isim.
Muşlu Özer, 30 seneden fazladır Bursa'da olduğunu, hep sağ partilere oy verdiğini, şimdi de AKP'ye oy vereceğini söylüyor.
Türkiye'nin şartlarının iyileştiğini söyleyen Özer de, olumsuz bir durum olarak asgari ücrete işaret ediyor. Sağlık sistemindeki iyileştirmeler, yeni yapılan yollar ve eğitim sistemi saydığı gelişmeler arasında.
Özer tüm bunların aslında 20 sene önce yapılması gerektiğinin de altını çiziyor.
Ülkede iyi siyasetçi yokken Erdoğan'ın çıkıp geldiğini anlatan Özer, öte taraftan Erdoğan'ın "bazen çok abarttığını, bazı şeylere çok karıştığını" söylüyor.
Özer, "Ben olsam cumhurbaşkanı olmaz başbakan kalırdım" diyor, "Türkiye'yi güzel bir çizgiye getirdi."