Prof. Dr. Ender Güçlü, “Burun salgılarını temizlerken kuvvetli sümkürmek uygun değildir. Burun kanamalarına sebep olabilir. Burun deliklerinden içeri herhangi bir cisim ya da parmak sokulmamalıdır” dedi.Düzce Üniversite Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ender Güçlü, burun tıkanıklığıyla ilgili merak edilen ve bilinmesi gereken konularda önemli açıklamalarda bulundu. Tüm canlıların solunum yaptığını belirterek sözlerine başlayan Prof. Dr. Ender Güçlü, solunumu dokuların ihtiyacı olan oksijenin vücuda alınması ve atık gaz olan karbondioksitin atılması olarak ifade etti. Prof. Dr. Güçlü, doğru nefes alıp vermenin burun yoluyla olması gerektiğini söyleyerek, “Burundan nefes alındığında dış ortamdaki hava filtrelenir, soğuksa ısıtılır ve nemlendirilir. Burun yerine ağızdan nefes alındığında ise filtreleme, nemlendirme ve ısıtma işlemleri gerçekleşmez. Bu yüzden sadece burun yoluyla yapılan solunum sağlıklıdır” diye konuştu.Burun tıkanıklığını burundan alınan nefesin yeterli gelmemesi hissi olarak tanımlayan Prof. Dr. Ender Güçlü, burundan havanın geçeceği boşluğun bir şekilde daralmış olması nedeniyle kişide burun tıkanıklığı meydana geldiğini ifade etti. Burun tıkanıklığına yol açan sebeplerden söz eden Prof. Dr. Güçlü, en sık görülen sebeplerden birisini, burnun ortasındaki septum olarak nitelendirilen, kemik ve kıkırdak içeren ve burnu ikiye ayıran duvarın eğri olması olarak açıkladı.Prof. Dr. Ender Güçlü, “Septum deviasyonu olarak adlandırılan bu durum doğuştan olabileceği gibi bazen buruna darbe ve burun kırıkları sonucunda da oluşabilir. Septum bir tarafa doğru eğimli olduğunda o tarafı daraltır ve hava geçişini zorlaştırır. Hastalar genellikle burunlarının bir tarafından iyi hava alamadıklarını fark ederler. Septum deviasyonu çok sık görülür, az miktarda da olsa, çoğu kişide mevcuttur. Şikayeti olan kişilerde tek tedavi ameliyatla o eğriliğin giderilmesidir” şeklinde konuştu.Burun içinde yer alan konka adı verilen yapıların büyüklüğünün, burun tıkanıklığının sık görülen sebeplerinden biri olduğunu söyleyen Güçlü, burun boşluğunun yan duvarlarında yer alan konkaların ortasında kemik bulunduğunu ve bu kemiklerin etrafının bol kan damarı içeren dokularla kaplı olduğunu belirtti. Halk arasında bunun “burun eti” olarak bilindiğini sözlerine ekleyen Prof. Dr. Ender Güçlü, konkaların büyümesine; alerjik nezle, alerjik ve enfeksiyon olmayan kronik nezleler ile septum deviasyonunun neden olduğunu ifade etti.Burun deliklerinin etrafındaki burun kanatlarının zayıf olması durumunun da, burun tıkanıklığına yol açtığını belirten Prof. Dr. Güçlü, bu kişilerin nefes alırken burun kanatlarının içe doğru esneme yaptığını, bu durumun burun deliklerini daralttığını, daralmanın da burun tıkanıklığına sebep olduğunu kaydetti. Güçlü, burun boşluğunun genze açılan deliklerinin doğuştan kapalı olması durumu ile iyi ve kötü huylu tümörlerin nadir olsa da burun tıkanıklığına sebep olabileceğine sözlerine ekledi.Burun tıkanıklığının vücudumuza olan etkilerinden bahseden Güçlü, “Burun tıkanıklığı olan kişilerde, yorgunluk ve halsizlik daha sıktır. Özellikle fiziksel aktivite sırasında veya spor yaparken daha erken yorulurlar, yeterli fizik kondisyonu sağlayamazlar. Burun tıkanıklığının en önemli olumsuz etkisi ise uyku sırasında görülür. Bu kişiler uyku sırasında soluk alıp vermek için daha fazla güç harcarlar. Horlama ve uyku sırasında nefeste duraklamalar da görülebilir “ ifadelerini kullandı.Kişide horlamanın kendisinden daha çok çevresindekileri rahatsız ettiğini belirten Güçlü, “Uykuda nefes alıp vermede duraklamaların olması başlı başına ayrı ciddi bir hastalıktır” dedi. “Uykuapnesi” olarak bilinen bu durumun; kandaki oksijen seviyesinin düşmesine, kalp damar sisteminin zorlanmasına ve kısa süreli uyanmalara neden olarak kişinin uyku kalitesini düşürdüğünü belirten Prof. Dr. Ender Güçlü, uyku apneli hastaların derin uykularının sık sık bölündüğünü, bu bölünmenin saatte 50-60 kez veya daha fazla olabileceğini, bu kişilerin dinlendirici bir uyku uyuyamadıklarını ve sabahları yorgun kalktıklarını söyledi. Uyku apnesinin insanların günlük aktiviteleri içerisinde görülen etkilerinden de söz eden Güçlü, “Gün içinde de yorgun olurlar hatta uygun olmayan zamanlarda, örneğin iş yerinde, evde, televizyon seyrederken ve bazen arabayla kırmızı ışıkta beklerken bile uykuya dalabilirler. Bu kişilerin iş performansları düşer, aile ilişkileri bozulabilir, psikolojik sorunlar yaşayabilirler. Uyku apneli kişilerin uzun vadede kalp damar hastalıkları riski de vardır” şeklinde konuştu.Burun tıkanıklığı olan kişilerin burun yerine ağızdan nefes almak zorunda kaldıklarını söyleyen Prof. Dr. Güçlü, bu kişilerde diş ve diş eti hastalıkları, üst solunum yolu enfeksiyonları ve özellikle çocuklarda diş ve çene gelişim bozukluklarının daha sık görüldüğüne dikkat çekti.Burun temizliği için özel bir yöntem olmadığını belirten Güçlü, “Temizliğinden ve mikrop barındırmadığından emin olduğumuz sular burun içerisine çekilebilir. Burun salgılarını temizlerken kuvvetli sümkürmek uygun değildir. Burun kanamalarına sebep olabilir. Burun deliklerinden içeri herhangi bir cisim ya da parmak sokulmamalıdır. Eğer burun içerisinde kurumuş burun salgıları varsa bunlar, burun nemlendirici jel ya da merhemlerle yumuşatıldıktan sonra bir kağıt mendille silerek çıkarılabilir” dedi.Burun tıkanıklığı tedavi yöntemleri hakkında da bilgiler veren Prof. Dr. Ender Güçlü, “Burun septumu eğriliğinin tek tedavisi ameliyattır. Septum ameliyatları lokal ya da genel anesteziyle yapılır. Burun tıkanıklığına neden olan konkaları küçültmek için ise günümüzde en sık radyofrekans yöntemi kullanılmaktadır. Alerjik nezle ve alerjik dışı nezle olan kişilerde ameliyatın yeri kısıtlıdır. Bu hastalarda ana tedavi ilaç tedavisidir. Septum deviasyonu, konka büyüklüğü gibi bazı durumlar varsa, gerektiğinde ameliyat yapılır fakat ameliyat kesin çözüm değildir. Ameliyat ile burun tıkanıklığında bir miktar rahatlama sağlanabilir ancak ameliyattan sonra ilaç tedavisine de devam edilmesi gerekir. Alerjik nezlesi olan bazı hastalarda ilaç tedavisiyle yeterli rahatlama sağlanamıyorsa alerji aşısı da yararlı olabilmektedir” ifadelerini kullandı.Deniz suyunun bir miktar burun tıkanıklığını giderici etkisi olduğunu ifade eden Prof. Dr. Güçlü, “Fakat deniz suyunun tuz oranı çok yüksektir. Örneğin Ülkemizde en tuzlu deniz olan Akdeniz’deki tuz oranı binde 36’dır. Bu oran hücrelerimizdeki tuz oranı olan binde 9’un çok üstündedir. Olumlu etkileri bilinen deniz suları özel işlemlerden geçirilerek tuz oranları ideal olan binde 9’a ayarlanmakta ve içindeki yabancı maddeler ve mikroplardan arındırılarak hazır spreyler şeklinde burun tıkanıklığı tedavisinde kullanılmaktadır” diye konuştu.Tedavisi olduğu ve nispeten kolay yöntemlerle iyi sonuçlar alınabildiği için burun tıkanıklığı olanların tedavilerini geciktirmemeleri tavsiyesinde bulunan Prof. Dr. Ender Güçlü, “Yetişkinlerde yaşam konforunu artırmak ve muhtemel başka hastalıkları engellemek, çocuklarda gelişimlerinin olumsuz etkilenmemesi için burun tıkanıklığının tedavi edilmesi önemlidir” diyerek açıklamalarını sonlandırdı.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz