Burundi'de muhalefet ve sivil toplum kuruluşları, "devlet başkanlığı süresine" ilişkin anayasa değişikliği taslağının 17 Mayıs'ta referanduma götürülmesi kararını "tek taraflı" olarak niteleyerek tepki gösterdi.
Muhalefet kanadını temsil eden Demokrasinin Restorasyonu ve Hukuk Devleti Ulusal Konseyi (CANARED) Sözcüsü Pancrace Cimpaye, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bu terk taraflı kararın ülkede çoğulcu demokrasinin öldüğünün işareti olduğunu söyledi.
Cimpaye, "Devlet Başkanı Pierre Nkurunziza, parlamentonun bir ayrıcalığı olan 'yeni anayasanın kabul yüzdesini belirleme' özelliğini yasa dışı olarak eline geçirmek istiyor." dedi.
Sivil Toplumun Güçlendirilmesi Forumu (FORSC) Temsilcisi Vital Nshimirimana da "Nkurunziza, devleti tek başına yönetmek istiyor. Burundililer için bir tek adamın yasaları koruyacağı algısı doğru değil." diye konuştu.
Nshimirimana, bugün artık oyalama taktiğinin kimseye sökmediğini her şeyin apaçık ortaya çıktığını vurguladı.
Yanlış yapan herkesin bir gün hesap vermek zorunda kalacağına işaret eden Nshimirimana, "Artık politikacılar ve sivil toplum kuruluşları daha çok sorumluluk almak zorundadır." ifadelerini kullandı.
Devlet Başkanı Nkurunziza, devlet başkanlığı süresinin 5 yıldan 7 yıla çıkarılmasını öngören anayasa taslağının referanduma götürülmesine ilişkin kararnameyi iki gün önce imzalamış, referandum tarihini 17 Mayıs olarak belirlemişti. Nkurunziza, referandumu "sözle ya da eylemle" engellemeye çalışanları sert bir dille uyararak geçilmemesi gereken bir "kırmızı çizgi" olduğunu söylemişti.
Hükümetle silahlı gruplar arasında 2000'de imzalanan Aruşa Anlaşması'ndaki "devlet başkanının yalnızca iki kez seçilebileceğine" ilişkin maddeye rağmen Nkurunziza, 2015'te üçüncü kez devlet başkanlığı için adaylığını koymuştu. Anayasa Mahkemesinin 25 Nisan 2015'te Nkurunziza'nın adaylığını kabul etmesinin ardından 26 Nisan'da halk ve güvenlik güçleri arasında ilk çatışmalar başlamıştı. Protesto gösterilerinde ve şiddet olaylarında binden fazla kişi yaşamını yitirmiş, yaklaşık 400 bin kişi komşu ülkelere sığınmak zorunda kalmıştı.