Halk arasında en sık bilinen yanlışlardan birisi belki de budur. Kanser hakkında bilinen onca şeye rağmen stres ve üzüntünün kanser yaptığı veya mutluluğun kanseri iyileştirdiği yönünde bilimsel bir kanıt bulunmamaktadır. Ancak hastalıkla mücadele edenlerin morallerini yüksek tutmak önemli.
Biyopsi, hastalığın tam olarak tanınması ve tedavi sürecinin planlanması için olmazsa olmaz bir uygulamadır. İğneli ve cerrahi olarak iki şekilde uygulanan biyopsi herhangi bir şekilde hastalığın dağılıp yayılmasına sebep olmaz. Biyopsinin kanseri dağıttığına, diğer bölgelere yaydığına dair herhangi bir kanıt yoktur.
Kalıtım bazı kanser türlerinde rol oynasa da, bu oran oldukça düşük. Yani babaannesi kanser olan bir kadın mutlaka kanser olacak diye bir şey yok. Kanser genetik bir hastalık olarak mutasyon sonucu oluşur, ancak kalıtsal bir hastalıktır, demek yanlıştır.
Bütün yanlış inançlar arasında belki de en gülünç olanı desek yeridir. Sağlıklı yaşayarak ve dengeli beslenerek kanser dahil pek çok hastalıktan korunmak mümkündür. Mesela sigara bütün kanser türlerinin yüzde 30’undan sorumludur. Sadece sigarayı hayatınızdan çıkartarak kanserle aranıza mesafe koymak mümkün.
Bilinen kanser türlerinden herhangi birisi bulaşıcı değildir. Maalesef bu yanlış inanç yüzünden kanser hastaları tecrit edilmiş bir hayata mahkum oluyor. Kanser hastaları tedavi görürken, doktorların uygun gördüğü şekilde sosyal hayatlarına devam edebilirler. Kanser hastalarının toplum içine karışmasında herhangi bir sakınca yoktur.
Kanser hücreleri de faaliyetlerini devam ettirebilmek için normal hücreler gibi enerjiye ihtiyaç duyar. Ancak şeker yemeyi azaltmak kanser hücrelerinin faaliyetlerini yavaşlatmaz. Tam tersinden bakarsak, fazla şeker yemek de kanser hücrelerinin faaliyetlerini arttırmaz. Yani kanser hastalarının tatlı yemeleri hastalıkları üzerinde olumlu veya olumsuz herhangi bir etki yaratmaz.
Bu inancın aksine, cerrahi seçenekler pek çok kanser türünde hayat kurtarır. Kanserli organın veya dokunun hastanın vücudundan çıkarılması, kanserin nüksetme (tekrarlanma) oranını anlamlı bir biçimde azaltıyor. Kanser, cerrahi olarak müdahale edilebilecek evredeyse hastanın ameliyattan yana tavır alması gerekmektedir.
Kanser tedavilerindeki yeni yöntemler sayesinde pek çok hasta tedavi sürecinde sosyal yaşamlarına devam edebiliyor. Özellikle kanser erken teşhis edilmişse, uygulanan ilaç tedavilerinde kişinin işinden ayrılması gerekmiyor. Kanser yüzünden işinden ayrılan bir hasta, tedavisi tamamlandıktan sonra tekrar iş hayatına dönebilir.
Aksine, hastaya hastalığı detaylıca anlatılıp bilgilendirilmeli ve kendisi için en uygun olan tedavi yöntemini seçmesine izin verilmelidir. Hastanın tedavi sürecine aktif katılımı uygulanan tedavilerin başarısını arttıracaktır.
Hastanın yüksek moral ve motivasyona sahip olması, tedavi esnasındaki zorlukların altından kalkabilmesi için önemlidir. Ancak sadece pozitif düşünceyle kanseri yenmek mümkün değildir. Hem fiziksel, hem de ruhsal sağlığın bir arada korunduğu kanser tedavisi en iyi sonuçları verir.